Translate.vc / Francês → Turco / Balon
Balon tradutor Turco
1,400 parallel translation
Et ce petit ballon espion nous le dira.
Ve bu balon bize bunu söyleyecek.
Le réflecteur est fabriqué à Newark, dans le New-Jersey, et le ballon est fait à Cleveland.
Yansıtıcı Newark, New Jesrsey'de, balon ise Cleveland'da yapıldı.
Comme un ballon dégonflé!
Tıpkı havası inmiş balon gibi.
Pas Roy O'Bannon, mais Roy O'"pas net"!
Roy O'Bannon değil, Roy O'Balon!
C'est vrai que tu m'appelles Roy "pas net"?
Bana neden Roy O'Balon dedin?
- Vive Roy "pas net"!
- Benim adım Roy Balon!
Je te neutralise avec mon blasteur à bulles!
Şimdi seni balon tabancamla saf dışı edeceğim.
Cette bouffe te fait gonfler comme un ballon, mais à moi, elle ne me fera rien.
Bu yemek seni balon gibi şişirir, ama bana hiçbir şey yapmaz.
Je préfère "enfant bulle"
Şey, Balon Çocuğu tercih ederim.
Mais les secrétaires m'ont donné un ballon.
Ama sekreterler bana bir deste balon hediye etmişlerdi.
Tout est un.
bu balon sizin.
Une paire de ballons que tu retrouves derrière un siège 3 jours après la fête.
Bir partiden 3 gün sonra kanepenin arkasında bulduğun bir çift balon.
Arrête, elles sont tellement coriaces qu'on pourrait en faire des ballons.
O kadar sertler ki onları şişirip balon gibi uçurabilirsin.
Bonjour, on peut avoir un ballon bleu?
Merhaba. Mavi bir balon lütfen.
Je me demande qu'est-ce que ça va faire si mettons que tu fumes une cigarette... ça va-tu faire péter la baloune ou te brûler la face?
O anda sigara içiyorsan ne olacak peki? Balon patlar yada yüzünü yakarsın.
J'y croyais vraiment et puis j'ai perdu tout espoir.
Kendimi tamamen inandırmıştım ve aniden sanki içimde bir balon patlamıştı.
Il vous a acheté des ballons?
Hiç balon aldı mı?
Par une nuit venteuse, un ballon peut faire des kilomètres.
Rüzgarlı bir gecede, bir balon kilometrelerce uzağa gidebilir.
Un coup, un spasme, un éternuement et le ballon... ça peut être de naissance, formé plus tard ou lié à un trauma.
Kafanın içindeki herhangi bir basınç, şişkinlik, ani sarsılma, hapşırma olursa balon patlar. Doğuştan mı, sonradan mı oldu yoksa travma nedeniyle mi bilmiyorum.
Hier, un ballon a éclaté et elle est descendue avec une potion.
Ben? Dün, bir balon patladı, ve o vanquishing iksir burada aşağı baskın.
- J'aimais bien, avant que tu ne rajoutes 15 banderoles et 20 ballons.
- Ben sevdim. Sen 15 flamalar ve 20 balon önce, biliyorum.
Ca parait dur et puis soudain, le ballon se gonfle trop facilement.
Zorlanacak. Birden, balon kolayca şişer duvardan rahatça geçer gider.
J'ai essayé, mais chanter l will survive en expirant de l'hélium ne l'aide pas.
- Sen yardım etmiyor musun? - Denedim ama... "Yaşayacağım" şarkısını balon sesiyle söylemek pek de yardım etmiyormuş.
Celles où tu étais avec deux bimbos avec des airbags dans les seins.
Göğüslerinde balon taşıyan iki striptizciyle beraberdin.
Il faut que t'engage le mec qui fait le ballon pieuvre.
- Ahtapot şeklinde balon yapan adamı tutmalısın.
Une capsule de secours gonflable!
Balon-tipi bir kurtarma küresi.
Le ballon ne peut pas soutenir tout ce poids
Balon, bütün bu yükü kaldıramaz.
Y'a écrit "Conduire." Comme "conduire une voiture".
"Kurşun" yazıyor. "Kurşun balon" daki gibi.
Bulle-partie!
- Balon partisi! - Balon partisi!
Tous les mômes qui font des bulles seront châtiés sans ménagement par tous les gros costauds qui fréquentent le bar.
Balon şişiren tüm veletler bardaki her sağlıklı müşteri tarafından acımazsızca dövülür.
Un double môme qui fait des bulles n'est pas fait pour un endroit pareil. Le pays des vrais mecs.
Balon şişiren duble veletler buraya ait olamaz erkekler ülkesine.
Ça fait pas de nous un double môme?
Bu durumda balon şişiren duble veletler biz olmuyor muyuz?
Patrick! mais on a une règle sévère à propos des bulles.
Gazla Patrick! Hey! Bilmiyor olabilirsin kovboy ama burada balon şişirmekle ilgili bir kuralımız vardır.
- je t'ai apporté un ballon.
Al. Balon aldım.
J'obtins 2 pompiers, 3 cowboys, 1 dresseur de tigres, un pilote de guerre, 2 espions, un général de Napoléon, un pilote de montgolfière, 3 légionnaires... Mais pas un seul pion.
İki itfaiyeci, üç kovboy, bir kaplan terbiyecisi, bir savaş pilotu, iki casus, bir Napolyon emrinde bir general, bir balon pilotu, üç asker ama tek bir mümessil yoktu.
Je... je voulais pas faire ca, Bill. C'était juste une vanne, c'est tout.
Birşey demek istemedim Bill... sadece bir balon o kadar.
Juste une vanne?
Sadece bir balon ha?
Maintenant. Ils se font couper le souffle.
Ama şu anda balon gibi sönmüş durumdalar.
Tu as vu tes yeux!
Gözlerin balon gibi şişmiş!
Tu portes des ballons sur toi?
Üstünde balon mu var? Peki ben onu patlatırsam ne olur?
Tu veux des ballons?
Balon mu istiyorsunuz?
Le ballon est rempli du gaz du Joker.
Balon Joker'in gazıyla dolu.
Un ballon ici, en cette période de l'année?
Şehir merkezinde balon mu? YıIın bu zamanında mı?
Ça vous entoure comme une bulle, mais ce n'est pas réel, seulement...
Bir balon gibi etrafını sarmış. Ama gerçek değil, her şey sadece- -
On remplacerait les purges, le divorce et Omsk par... la perte d'un ballon.
Stalinist rejim, boşanma ve araştırma yerine de, mesela şeyle ilgili olabilir... bir balon kaybetmekle.
- Beaucoup de bulles ont explosé.
Birkaç sene geride kalmışsınız. Çok balon patladı.
Les ballons!
- Balon!
Je t'en achète un.
- Sana bir balon alayım.
Lartère gonfle comme un ballon, il suffit dun peu de pression...
Atardamardaki zayıf nokta, balon gibi şişer.
Tous les mômes qui font des bulles seront châtiés sans ménagement par tous les gros costauds... du bar... prenez de la glace.
Balon şişiren tüm veletler bardaki her sağlıklı müşteri tarafından acımazsızca... -... dövülür. - Dövülür.
Regardez-moi ces épingles à cheveux débiles.
Eteklerinde balon var!