Translate.vc / Francês → Turco / Bergen
Bergen tradutor Turco
212 parallel translation
Vous êtes-vous rendu à Dachau et à Bergen-Belsen?
- Dachau ve Belsen'de miydiniz? - Evet.
Ces images ont été tournées lors de la libération de Bergen-Belsen par les Britanniques.
İzlediğiniz bu film de....... İngiliz birlikleri Belsen toplama kampını boşaltırken çekildi.
Vous avez l'inspecteur Bergen.
Her şey hazır efendim. Müfettiş Bergen hatta.
Bergen.
Bergen.
L'amiral NeIson appelle l'Institut de recherches marines.
Amiral Nelson Deniz Araştırmaları Bürosunu arıyor - Müfettiş Bergen.
- L'inspecteur Bergen est en ligne.
- Tamam efendim. Müfettiş Bergen hatta.
Bergen, que se passe-t-iI?
Bergen, daha yeni gördük. Nedir bu?
Nous vous avons admirée à l'écran, Mlle Bergen.
Biz sizin beyaz perdeden hayranınızız, Bayan Bergen.
Et vous, Mlle Bergen?
Şey, siz ne diyorsunuz, Bayan Bergen?
L'eau n'a jamais fait de mal à personne, surtout dans mon métier.
Su kimseye zarar vermez, Bayan Bergen, özellikle benim mesleğimde.
Ilona Bergen, actrice :
" Ilona Bergen, aktrist.
Non, Mlle Bergen.
Hayır, Bayan Bergen.
À quoi bon garder plus longtemps le secret, Mlle Bergen, s'il se transforme en cancer?
Bir kansere dönüşüyorsa, içinizde bir sır taşımanın anlamı var mı, Bayan Bergen.
Mlle Bergen?
Bayan Bergen?
Pas vraiment, ma chère Mlle Bergen.
Tam değil, sevgili Bayan Bergen.
J'ai vu rentrer Mlle Bergen, tout à l'heure.
Bayan Bergen dışarıda idi. Onu içeri girerken gördüm.
Expliquez-nous, Mlle Bergen?
Evet, buna ne diyorsun, Bayan Bergen?
- Elle ressemblait à Candy Bergen.
Biraz Candy Bergen'ı andırıyordu. - Neyse ki Edgar Bergen'a benzemiyormuş.
Traunitz dit : "Secrétaire au quartier général de la Gestapo." Et moi, je dis chef du camp de concentration de Bergen-Belsen.
Traunitz, onun Gestapo merkezinde bir sekreter olacağını söylüyor, bence, Belsen'de bir toplama kampı komutanı olurdu.
Je ne pense pas, monsieur, je l'ai vérifié deux fois.
Pek sanmıyorum, Dr. Bergen. Bakın o konsolu iki kez kontrol ettim.
J'en ai parlé à Bergen il y a longtemps. Il m'a dit que ça venait du terminal.
Uzun zaman önce Dr. Bergen'e söylemiştim, bana sorunun konsolda olduğunu söyledi.
Oui, le Dr. Bergen m'en a parlé.
Oh, evet, Dr. Bergen bahsetmişti.
J'ai exposé les anomalies au Dr.
Sonuçlar tuhaf çıktı, ben de bunu Dr. Bergen'e söyledim.
Bergen. Il était emmerdé que je vérifie.
Kontrol testi yaptığım için bana kızmış gibi hali vardı.
Bergen-BeIsen...
Bir adam kendini astı! Bir kat aşağıda!
Edgar Bergen et Charlie McCarthy.
Edgar Bergen ve Charlie McCarthy.
* Rencontre en super léger entre le Hollandais..
Şimdi de hafif sıklette Hollanda şampiyonu Suen Bergen.
* Suen Bergen,..
Suen Bergen kazanıyor.
- Un coin résidentiel.
- Bergen şehrinde.
Vous savez si on a déjà passé la rue Bergen?
"Bergen Street"'i geçtik mi acaba?
Pas mal, hein?
- Hem de Candice Bergen'la. - Evet.
- Avec Candice Bergen.
- Hep sevmişimdir onu.
- Candice Bergen, s'il vous plaît.
Kim arıyor acaba?
"Un homme de 43 ans, humain, William Patrick Samuels, - né à Bergen, en Norvège..."
"43 yaşında erkek, insan William Patrick Samuels Bergen, Norveç doğumlu..."
Bergen-Belsen, janvier 43 - juin 43.
Bergen-Belsen, Ocak-Haziran 1 943.
Un de vos clients a oublié son portefeuille, Joshua Bergen.
Rachel müşterilerimizden biri cüzdanını unutmuş. Joshua Burgen.
LAUREL, CHAUSSURES DE SPORT JEUDI 23 SEPTEMBRE
LAUREL SPOR AYAKKABILARI ŞİRKETİ DOĞU BERGEN, NEW JERSEY 23 EYLÜL PERŞEMBE
Le bouchon commence juste avant le Bergen Viaduct.
Bergen Viyadükü'nün girişi yoğun.
Je voulais demander à Jerry comment obtenir de l'aide... pour mon chantier à North Bergen... mais je vous ai vu, et je me suis dit... autant lui en parler directement.
Jerry'yle konuşmak için bekliyordum. Kuzey Bergen'deki alışveriş merkezi işinde daha esnek olabilir mi diye. Sonra sizi gördüm.
Le distributeur de chez Bergen doit être en deuxième position.
Bergan'daki yiyecek-Içecek otomatı ise ikinci gelir.
Le personnel le faisait à sa place, pendant qu'il sirotait son café et comptait son fric.
Adam Bergen'de oturmuş espressosunu içip paralarını sayarken adamları işbaşındaydı.
Je me sens vraiment...
Kendimi gerçekten... Hey, Bergen.
- Les nichons de Candice Bergen.
- Candice Bergen'in memelerini beğeniyordum.
Avec un type de North Bergen.
Bergen'den birine tokat attı.
Je ne t'ai pas entendue frapper.
Demek yarın Bergen'e gidiyorsun. Tomas'ı gördün mü? Tomas kim?
Docteur Bergen?
Doktor Bergen?
Bergen-BeIsen!
Bu kadar çok boş ofis olunca, birkaç haftada bir oluyor böyle şeyler.
Déçue?
"Bergen-Belsen" ile onu düzüşürken bile rahatsız edebilirsiniz. Şaka yapmıyorum.
Bergen?
Bergen Street...
- Murphy Brown.
- Murphy Brown. - Candice Bergen lütfen.
Bergen, va donc promener le chien, tu veux?
Sen köpeğini gezdirmeye çıkarsana. Güle güle!