Translate.vc / Francês → Turco / Beste
Beste tradutor Turco
861 parallel translation
Je veux composer.
Beste yapmak istiyorum.
J'en ai joué plusieurs. Tous superbes!
Geçen gün evimde çaldığın beste var ya?
Je compose de temps en temps.
Biraz beste yapıyorum.
Vous allez encore travailler
Bu gece de mi beste yapacaksınız efendim?
J'ai mis des paroles de Micky en musique.
- Miky'nin lirik şiirlerinden bir kaçına beste yaptım. - Oh.
J'ai essayé de travailler, mais au début, je ne pouvais pas.
Beste yapmaya çalıştım, önceleri yapamadım.
Il est compositeur musicien.
Beste yapıyor, müzisyendir.
Il se privait souvent de déjeuner pour acheter du papier musique.
Bazı günler yemek yerine beste kağıdı alırdı. Gözlerinden okurdum.
Une jeune fille qui travaillait chez le libraire où j'achetais mon papier à musique.
Benim beste kağıdı aldığım Sardou Kırtasiyesinde çalışan genç bir kızdı.
Mozart composait à 13 ans et vous en avez au moins 30!
Mozart, 13 yaşında beste yapıyordu. Siz en az 30 olmalısınız.
Ce soir, je voulais travailler à ces chansons...
Ben beste yapacaktım...
Je veux que tu composes, là-bas.
Orada da beste yapabilmen için.
Je suis resté là-bas et j'ai écrit.
Evde kaldım ve beste yaptım.
Vous faisiez des rimes contre du whisky.
Parasız kalınca içki için beste yapmaya başladım.
- Quatre fois sur cinq.
Beşte dört.
- Cinq fois sur cinq.
Beşte beş.
On a dit à M. Tyler qu'on serait prêts à 17 h.
Bay Tyler'a, beşte düzeltmelere başlayabileceğini söyledik.
Compris... tu peux venir à cinq heures.
Saat beşte gelebilirsin.
Oui, mon ratonné... en tout cas pas d'histoire à cinq heures pétantes.
Elbette, kumrum! Saat tam beşte.
Debout à 5 heures. Préparatifs d'inspection.
Beşte kalkıp, yataklarınızı yapıp, hemen giyinip teftişe hazır olacaksınız.
Ici c'est à 17 heures.
Burada beşte içilir.
Nous viendrons à 5h, dans 3 heures.
Beşte seni almaya geleceğiz. Yani üç saatin var. Burada ol.
- Elle ne commence pas avant 17 h.
- Beşte çalmaya başlıyor.
Tu t'es inventé un jeune frère bien utile appelé Constant pour pouvoir aller à Londres aussi souvent que tu veux.
Beşte görüşürüz.
Elle sera comme neuve à 17 heures.
Saat beşte yeni gibi olur. Beş mi?
Nous partons à l'aube.
Sıcaktan kaçınmak için yarın sabah beşte yola çıkacağız.
A 5 heures, Son Eminence nous attend. C'est vrai!
Kardinal Hazretleri saat beşte bizi bekliyor.
À cinq heures.
Beşte.
On prend le café, on discute tous les matins à 5 h.
Biz her sabah saat beşte kahvemizi içip sohbetimizi ederiz.
Pas de problème, je me lève à 5 h.
Aldırmam. Biz hep sabah beşte uyanırız.
- A 17 h à mon bureau.
- Beşte ofisimde
- A 17 h.
- Beşte.
Revenez à 5h.
Beşte gel.
Demain à 5 h. Vous ne lisez pas le programme?
Sabah beşte. Programı okumadın mı?
- Alors, on va swinguer à 5 h?
- Saat beşte mi kalkıyoruz?
Alors, demain à 5 heures?
Yarın beşte olur mu?
Je nous fais réveiller à 5 h.
Bizi beşte uyandırmalarını söyleyeyim.
Vous réveillerez ces voyous à 5 heures du matin.
O serserileri sabah beşte kaldır.
Les têtes de deux agriculteurs polonais, réduites au cinquième de leur taille d'origine.
İki Polonyalı işçi kafatası....... normal boyutlarının beşte biri kadar küçülmüş.
- De un, j'aurai un cinquième du troupeau.
Önce sürünün beşte birini istiyorum.
Une partie de l'entente avec Breckenridge était que j'aie le cinquième du troupeau.
Biliyorsun, Breckenridge ile anlaşmamıza göre sürünün beşte biri benim.
Le cinquième?
beşte biri mi?
On y va, mon cinquième!
Benim beşte bire bir bakalım.
- Je protégeais mon cinquième de troupeau.
Sürünün benim olan beşte birini korudum.
Un cinquième du troupeau.
Sürünün beşte birini!
Le cinquième de O'Malley.
O'Malley'nin beşte birini.
Le thé est servi à 5h.
Çay servisi beşte.
- Passez me cherchez à 17 h.
- Beni beşte al.
- Taubman veut me voir à 17 h.
- Hayatım, ben arayamam. Taubman saat beşte beni bekliyor.
17 heures... Jeudi... Le jardin.
Perşembe günü saat beşte, Bahçelerde.
Un quart par voiture, camion compris, ou un cinquième par gars.
Her araç için sekizde bir hisse mi yoksa erkeklere beşte bir hisse mi?