English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Blousé

Blousé tradutor Turco

859 parallel translation
Quel fumier, tu m'as blousé!
Adi şerefsiz, beni kazıkladın!
Soit elle m'a blousé, soit elle est déjà loin.
- Kasabadaki her sıçan deliğini bildiğini düşünmüştüm
Il a dit : " J'ai blousé mon avocat, j'ai blousé cette andouille d'aliéniste,
" Avukatımı aldattım, o ruh doktorunu aldattım...
Oui, puis des médecins en blouse blanche!
- Mermer.
Contente-toi uniquement de la blouse.
Hey, dur bir saniye. Sadece önlügü giy, hemºireyi degil.
Voilà une bien jolie blouse.
Cicili bicili giyinmişsin.
Mais comprenez-moi. Quand on a passé la journée en blouse, .. les cheveux serrés par un voile,
Ama bakın, bütün gün üniforma giyerseniz, saçlarınız hep örtülü olursa tenine değen saten giysilerle kendini bir kadın gibi hissetmek iyi oluyor.
Avec une blouse. C'est très aimable à vous.
Anne Hubbart ile beraber.
Je serais une jolie jeune femme... en blouse bouffante, un drôle de chapeau sur la tête, pas de bagage.
Tatlı genç bir bayan çan etekli, hoş şapkalı, bavulu olmayan.
Elle se retourne, se retrouve face à une silhouette vêtue d'une blouse, masquée et gantée.
Döndü ve karanlıkta maskeli, önlüklü ve eldivenli birini gördü.
Lui met cette blouse et la frappe à nouveau.
Ona bu kirlli ameliyat önlüğünü giydirdi ve tekrar bıçakladı.
Le meurtrier a agi dans l'urgence, la blouse est déchirée.
Gördüğünüz gibi önlüğü birazcık yırtmış.
Cette nuit, j'ai réfléchi à la blouse dans laquelle Bates a été trouvée.
Gece o önlükle ilgili düşünüyordum. - Ne önlüğü? - Rahibe Bates'in bulduğu önlük.
Bates a été poignardée dans une blouse.
- Rahibe Bates ameliyathane önlüğü içinde bıçaklandı. - Evet.
Linley avait déclaré avoir découvert quelque chose sur cette blouse.
Linley aynı önlükle ilgili bir şey bildiğini söylemişti tam da canına kastedilmeden önce. - Yani?
Elle m'a dit hier ce qu'elle savait sur la blouse.
Ama elbette dün bana o önlükle ilgili söyleyeceği şeyi söyledi.
Oui, mais j'ignorais quoi, jusqu'à ce que je remarque ces traces de peinture noire sur votre blouse.
Ama bir türlü ne olduğu aklıma gelmedi. Ta ki Hemşire Woods'un önlüğündeki şu siyah boya lekesini fark eden kadar.
C'était votre blouse.
Bilebileceğininizi sanmıştım çünkü sizin önlüğünüzün ta kendisi.
Ma blouse?
- Benim önlüğüm mü?
Pourquoi l'avoir encore poignardée dans cette blouse?
Ama neden Rahibe Bates'e giydirip tekrar bıçağı sapladı?
Qui s'ouvre et se referme! Et cette blouse accrochée à la main d'une morte. Cette tache accusatrice.
Pencere açılıp kapanırken ölü kadının sıkıca kavradığı üstünde her şeyi açığa çıkaracak boya izi olan önlükle ve zaman öyle daralıyordu ki herhangi bir şey yapmak hiçbir şey yapmamaktan daha iyi ve akla ilk gelen şey en iyi olmalıydı.
- Sybil, as-tu repassé ma blouse?
- Sybil, bluzümle ilgilendin mi?
Si nous devions admettre que Mme Girard a raison, cher Juge, nous devrions retirer, vous votre toge et moi, ma blouse, pour la suivre.
Bunun kararını belki de Bay Gerard'a bırakmalıyız, sayın yargıç... Onu anlamak için üzerimizdeki rütbeleri çıkarıp, öyle takip etmeliyiz.
Une blouse?
Bir önlük mü?
Pour aujourd'hui, je lui prête la mienne. Il vaut mieux mettre une blouse...
Bakın bu günlük yedek önlüğümü ödünç alabilir, işte burada.
Je vous rapporte cette blouse. Elle a le dos tout plissé, c'est une honte!
Bu bluzdaki kırışıklardan utanmalısınız!
Cette blouse n'a jamais dormi sous un pont.
Şu karşında duran var ya,.. ... hiçbir zaman kemer altında yatmadı.
Dans ma blouse, j'ai une lettre pour vous.
Niye yaptın bunu? Niye mi?
Regarde... Regarde qui entre, regarde sa blouse.
Bak... gör kim geliyor, bluzuna bak.
Mais si tu veux vivre, tu dois mettre cette blouse.
Fazla zamanımız yok.
Je vais vous trouver une blouse ou un tablier à porter sur votre robe.
Elbisenizin üstüne giyeceğiniz bir şey bulayım, küçük bir önlük gibi.
La deux, blouse latérale.
İki numara, yan cebe.
La un dans la blouse du coin.
Bir numara köşe cebe.
Boule un, blouse du coin.
Bir numara, köşe cebe.
Celui avec la blouse longue qui faisait les fléchissements.
Uzun önlüklü olan. Çömelme-kalkmayı yaptıran.
Mettez une blouse.
Üzerinizdekini çıkarın ve üniforma giyin.
Mais alors-là, je veux la blouse et le voile, hein! ...
Kıyafetine kadar alman lazım ama.
J'ai simplement tâché ma blouse.
Yalnızca bluzuma biraz mürekkep sıçradı.
Je passe entre les tables aux repas en blouse de peintre, pour le pittoresque.
Öğle ve akşam yemekleri sırasında yavaşça masaların arasında dolaşırım. Boya ile resim gibi dokunulmuş ressam önlüğü giyerim.
J'ai trouvé cette croix dans la poche de ma blouse, ce matin.
Bu sabah eşyalarımı toplarken gömleğimin cebinde bunu buldum.
l whisper in her little ear What a pretty blouse you have
Kulağına usulca fısıldadım,'Bluzun ne güzel'diye
Mets ta blouse.
Önlüğünü ne yaptın?
Si tu te sens humilié par ta blouse, goûte le café.
Giydiğin giysinin aşağılama olduğunu düşünüyorsan bir de kahvenin tadına bak.
D'abord, mes chaussures, ensuite mes bas ensuite ma blouse et mon soutien-gorge et finalement ma culotte
Önce ayakkabılarım, sonra çoraplarım sonra bluzüm ve sütyenim ve en sonunda külotum.
Qui voudrait tuer un ange en blouse blanche?
Sadece Şeytan bilerek bir hemşireyi öldürür. Sen Şeytan değilsin.
retire ta blouse.
Gömleğini çıkartsana.
Avez-vous une blouse de travail?
Palto yok mu, Mr. Dvorak?
Mais la blouse sale et le mur des idiots du village n'ont rien à voir avec le monde moderne de l'idiot citadin.
Ama köy delisinin kirli gömleği ve duvardan düşmesi şehir delisinin modern dünyasından çok farklı.
Tu réalises? Dire que je l'appelais "tonton". Il a déboutonné ma blouse.
Bir düşünsene, o zamanlar ben ona amca diyordum.
Dès que j'aurai les clamps, vous m'enfilerez ma blouse et mes gants.
Bana kıskacı verir vermez gömlek ve eldiven giydir. Tamam mı? Hazır mısın?
Allez-y, blouse.
Gömlek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]