English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Bâton

Bâton tradutor Turco

2,824 parallel translation
Prends un bâton, ne le fais pas à la main.
Bir sopa gibi bir seye ihtiyacin var. Ellerimle yapatim deme, ortak.
Au retour de la campagne de Karaman, quand les janissaires demandèrent une prime... malgré qu'ils ne s'étaient pas battus, il profita de cette impertinence et prétextant les déserteurs, condamna Kurtçu Dogan, commandant des janissaires... loyal à Halil Pacha, et ses hommes à des coups de bâton.
Karaman Seferi dönüşünde, yeniçeriler savaşmadıkları halde küstahça bahşiş isteyince bunu derhal fırsata çevirdi ve fırar eden askerleri bahane ederek, Halil Paşa'nın has adamı yeniçeri ağası Kurtçu Doğan ve yandaşlarını dayak cezasına çarptırdı.
C'est comme si chaque coup de bâton qu'ils reçoivent tombe sur mon dos, Isa.
Bunların sırtına inen her değnek, aslında bana vurulmaktadır İsa.
Tu as ton bâton de majorette?
- Asayı aldın mı, bebeğim?
J'ai le bâton qui fond.
- Burada meyveli alıyor.
Passez-moi ce bâton.
- Hayır! - Şu çubuğu ver.
Tu crois que j'ai oublié la belle signature que tu m'as faite avec ton bâton de base-ball?
Bezbol sopasıyla anlıma attığın imzayı unuttum mu sandın? Hah?
Je veux juste reprendre... mon bâton.
Sadece sopamı almak istiyorum.
Ça va, garde le bâton.
Tamam. Sende kalsın.
Un bâton, un serpent, pas d'ailes...
Bir baston, bir yılan, kanat yok.
Attendez. Un bâton?
Çocuklar, bekleyin.
La balle est dans le filet, mais l'esprit est dans le bâton.
Top çıkıntı kısımda yaşar, ama ruhu sopanın içinde.
Qu'est-ce que tu peux faire avec ce bâton?
Bunu gibi bir boken ile ne yapabilirsin ki?
On va devoir repousser les hommes à coups de bâton.
Peşine düşenleri sopayla kovalamamız gerekecek.
Elle avait un bâton de marche dans la main.
Elinde bir bastonu vardı.
Vos choix pour les rois du bal sont... Rick "le bâton" Nelson.
Mezuniyet Kralı adaylarınız "Sopalı" Rick Nelson.
Je vais le défoncer avec ce vieux bâton mâché.
Ona bu çiğnenmiş eski sopayla vuracağım.
Je, je... fais la danse du bâton!
Parlak sopa dansı!
Et lui, il ira chercher le bâton et m'apportera mes pompes, au lieu de jacasser sur le pour ou contre des religions!
Ve belki o köpek attığım sopayı tutar, terliklerimi falan getirir. İnançların artıları ve eksileri üzerine konuşup kafa ütülemez!
Un bâton. - Va chercher.
Bu bir sopa, git getir.
Et je ne veux pas se voix de Daffy Duck et de bâton des sentiments.
Daffy Duck sesleri ve his sopaları da istemiyorum.
Approche... et je te fourre ce bâton dans le cul et te baise jusqu'au sang.
Yaklaş. O sopayı bir yerinde kıracağım ve canını yakacağım.
Ouais, elle prédit toutes sortes de retours de bâton de la part du pétrole.
Petrolcülerin bundan memnun olmayacaklarını söylüyor.
Nous avons besoin d'un gros bâton, quelqu'un de préparé à exécuter nos inculpations.
Bize büyük bir sopa lazım davalılarımızı öldürmek için hazırlıklı biri.
J'ai eu la partie courte du bâton du cancer, tout va bien?
Uzun lafın kısası kansere yakalandım, oldu mu?
Il l'a enfermée dans une tour et lui a envoyé des prêtres pour laver son âme par le fouet et le bâton.
Onu kuleye hapsetmiş, daha sonra da ruhunu kırbaçlarla temizlemesi için oraya rahipler göndermiş.
Il courait après toi avec un bâton, mais c'est moi qu'il a frappé.
Senin peşinden sopayla koşuyordu. Ama beni düşürdü.
"Avec un bâton et une balle."
"Bir yarasa ve top ile."
Stationnement réservé aux véhicules autorisés ou stationnement interdit? Le bâton ou la carotte? ou est-ce genre "Le stationnement réservé aux véhicules est autorisé."
"Sadece araçların park etmesine izin verilir." Yani bir köpek ya da havuç park edilemez mi, yoksa "Sadece izinli araçlar park edebilir" mi?
- Un bâton gratteur.
- Kaşıma sopası.
De "J'ai Un bâton Dans l'Anus"?
Stickfordanüs mü?
Avec un... avec un bâton dans son... Et un, et son... coupé!
Götüne girmiş bir sopa ve kesilmiş yarağı ile tabii ki!
T'aimerais voir ma tête sur un bâton.
Başımı bir sopanın üstünde görmeyi tercih edeceğini biliyorum.
La liberté n'est pas un bâton de bois, qui est présenté comme un os à un chien obéissant.
Özgürlük itaatkâr köpeğe atılan bir kemik misali bir tahta parçasından ibaret değildir.
C'est juste un hot dog dans une croûte frite dégueu... sur un bâton.
Bir çubuğun üzerinde, kızartılmış mısıra bulanmış sosisliymiş.
Mon père était plus bâton que carotte en matière de discipline.
Tabii, babam disiplinin hususları konusunda daha sert tutumları vardı.
Cooper, tu es bel homme, et sans cette alliance, tu devrais repousser les filles faciles avec un bâton.
Cooper, sen yakışıklı bir adamsın. Eğer parmağında yüzük olmasaydı o edepsizleri elinde sopayla kovalardın.
"Quand elle frappait la tête de l'intrus avec un bâton, " son visage faisait tellement peur que je ne l'oublierai jamais. "
"Shinohara Öğretmen'in yüzü o kadar korkunçtu ki unutamıyorum."
Prenons un bâton et allons un peu asticoter ce gorille, voir ce qui se passe.
Bir değnek alalım gidip şu devasa gorili dürtelim bakalım ne olacak.
Mais ça m'a aussi donné un gros bâton.
Ama aynı zamanda da bana büyük bir koz verdi.
Et ça! Un bâton bizarre.
Ayrıca bunu buldum.
Prend un bâton si tu veux.
Öyle diyorsan, kap bir sopa!
C'est quoi, le bâton?
Sopa nerede?
Le bâton?
- Sopa mı?
Et le bâton?
Sopa nerede?
Quel est le bâton?
Sopa nerede?
Comment es-tu tombée sur un bâton chaud?
Nasıl sıcak bir çubuğa düştün ki?
Pas un bâton chaud. Un Mcbâton brûlant.
Sıcak bir çubuk değil McStick.
Seulement un bâton.
Sadece tahta vardı.
Tu peux enlever ton bâton? Il y a des gens qui veulent passer.
Ona gerçekte hiç şans vermedim, ve bu fırsat iyi olur.
Insectes en forme de bâton.
Phasmatodea.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]