Translate.vc / Francês → Turco / Cabaret
Cabaret tradutor Turco
435 parallel translation
Moi, je dirige un cabaret.
Benim güzel bir kafe işim var.
Et le gérant du cabaret Star and Garter m'a proposé une place d'effeuilleuse.
Ayrıca,'Yıldız ve Jartiyer Hicviyesi'nin sahibi de revü grubunda iş teklif etti.
Une figurante de cabaret.
Vodvil dansçısıydı.
- Je l'ignore. Quand le cabaret a fermé, elle a disparu.
Gösteri işini kapattığımdan beri haberini almadım.
- Peu après la fermeture du cabaret.
Kulüp kapatıldıktan birkaç ay sonra.
C'est le cabaret que je préfère.
Gittiğimiz yerler içinde en çok burayı sevdim.
Pour la premiêre fois au cabaret, une nouvelle vedette.
Bu gece yeni bir keşif yapacağız. Gece kulüpleri dahil hiçbir yere çıkmamış olan bir bayan sunuyoruz.
"Une poule de cabaret était cachée à la fondation Totten".
"Gece kulübü güzeli, Totten Vakfı'nda saklanmış"
Il ne m'a pas demandé mon avis. Il m'a entraîné dans un cabaret.
O ise öyle olmadığını düşündü ve beni o gece kulübüne sürükledi.
Pourquoi l'avoir amené à ce cabaret?
Onu neden o kabareye götürdün?
C'est le tireur du cabaret.
Kabarede vurulmanı ayarlamak için.
Ma mère était de la haute, et Maribelle, une fille de cabaret.
Annem sosyetik biriydi, Maribelle ise sahneye çıkan bir kız.
Probablement dans un cabaret accueillant.
Güzel bir gece kulübüne belki.
- Je serai au cabaret, ce soir.
- Bu akşam gazinoda olacağım. - Gazino?
- Au cabaret?
- Evet.
- Pour le cabaret?
- Bir gece kulübünde. - Çıldırdınız mı?
Stanton Carlisle, voyant dans un cabaret, est tombé en transe lors du spectacle.
"Muhteşem Stanton olarak bilinen zihin okuyucu Stanton Carlisle bir gece kulübünde oyunu sırasında derin bir transa girdi."
Je parle de la même façon qu'au cabaret.
Gece kulübünde nasıl konuştuysam aynen öyle konuşuyorum.
Et au cabaret, ai-je jamais évoqué Dieu?
Ayrıca şunu da söyleyeyim. Gece kulübünde Tanrı'dan hiç söz etmedim, değil mi?
Tu connais le directeur du cabaret. Alors tu n'as pas à douter de moi.
Buranın patronunu tanısan ciddi olduğumu bilirdin.
Il a ouvert un cabaret.
Bir gece klübü açacaktı.
Je n'ai jamais mis les pieds dans un cabaret.
Gece klübü nedir?
CABARET DRUM KIKUZO SEGAWA PROPRIETAIRE
"Ming'li Lai'nin Gece Klübü".
- Vous bossez dans un cabaret.
- Bir gece kulübünde çalıştığını.
Le cabaret où chante cette femme...
Şu şarkıcının olduğu yer...
La seule piste que nous ayons, c'est une amie dont il est fou amoureux, une chanteuse de cabaret dans le secteur américain.
Elimizdeki tek ipucu, Amerikan mıntıkasındaki bir gece kulübü şarkıcısına eskiden sevgilisi olan o kadına, hala delicesine aşık olduğu.
Il y a différents cas : music-hall... cirque, cabaret.
Yani, eğlence sektörünün her türü demek istiyorum. Karnaval var, vodviller, Ringling Kardeşler, gece klüpleri.
" Pépé est allé au cabaret, il a été subjugué
Dedem revüleri görmüş. Bir inciden söz etti
" Le cabaret a fermé il y a 40 ans
O meşhur revü kapanalı Geçti 40 yılı
C'est la fête, non? Cabaret!
Bu bir kutlama değil mi?
Dans une lettre, il vous dit de téléphoner à son ami Joseph... au cabaret Casanova... où se retrouvaient ses amis.
Mektuplarından birinde sizden Joseph adında bir dostunu aramanızı istemiş. Kulüp Casanova'nın telefonunu vermiş size. Burası Lime'in birçok arkadaşının eskiden gittiği bir yer.
Mais y a des gens en ville qui pensent que... les danseuses de cabaret pourraient donner une mauvaise réputation... à cet endroit pendant les fêtes.
Sadece kasabanın bazı gelenekleri... Dans salonundaki kızların tatil sırasında oranın ismini kötüleyebileceklerini düşünüyor.
Celle du cabaret...
Gece kulübündekiydi.
Ce cabaret était une fille qui ne pensait qu'au plaisir d'un soir.
Parlak ve ateşli olarak kalacak, sadece o gece için var olan bir yer.
Elle a déjà fait du cabaret.
Ona daha önce birçok gece klübü gösterilerinde görev verdim.
Nous ne sommes pas dans un cabaret.
Kabare şovu seyretmek için değil.
Tu as perdu ton boulot au cabaret?
Kabaredeki işini mi kaybettin?
Marc a une offre du cabaret de l'hôtel.
- Marc oteldeki gece kulübünden bir teklif aldı.
On a été dans un cabaret.
Wanda Osiris'i gördük. - Muhteşem bir şey.
Je préfère le cabaret.
Ben varyete severim.
Au générique, elle s'appelait Maria Vargas et elle dansait dans un cabaret madrilène.
Ben sahneye dahil olduğumda adı Maria Vargas'dı. İspanya'nın Madrid kentinde bir gece kulübünde çalışıyordu.
Il était une fois quatre individus qui allèrent à Madrid, dans un cabaret populaire, pour voir danser Maria Vargas.
Evet, evvel zaman içinde bundan üç yıl önce Madrid'te, pek de şık olmayan bir gece kulübünde, Maria Vargas'ı dans ederken izlemeye gittik.
Notre numero de cabaret, avec les petites comme partenaires, qu'en dis-tu?
Bizim eski kulüp oyunu... kızları oraya buraya yerleştir.
Au cabaret!
- Kabareye gidecek.
Il débarque dans votre cabaret plein aux as comme une vraie proie.
Dans salonunuza parasıyla birlikte geliyor ve kolay hedef oluyor.
Vous connaissez les chanteuses de cabaret.
Salon şarkıcılarını biliyorsunuz, değil mi Bay Sinclair?
Un couplet de plus dans ce cabaret dégoûtant et j'aurais craché sur quelqu'un, je serais tombée malade, ou...
O küçük kirli odada bir nakarat daha söyleseydim Bay Sinclair... ya da hastalanacak veya...
- Il y a un nouveau cabaret...
- Tremoille'de yeni bir klüp açılmış.
C'était une publicité ambulante pour un cabaret!
Sırtında bir kabare reklamı vardı. Yani adam bildiğin sokak reklamcısıymış!
Je m'occupe d'un cabaret.
İlgi alanım kabare...
N'oublions pas le cabaret.
- Kabareye devam.