Translate.vc / Francês → Turco / Caï
Caï tradutor Turco
264 parallel translation
Mais ii est mort en faisant cai
Fakat çektikten sonra ölmüş.
Il est en formation pour les pompes funèbres.
Nate cenaze direktörü ruhsatı için çaIışıyor.
Ce serait avec joie, mais... faut que j'aille étudier.
- Veya bir iki içkiye? İsterdim ama... ... çaIışmam gerek.
Je ois réviser un examen...
- Şey... AsIında sınav icin caIışmam Iazım...
J'ai travaillé dans une coopérative. J'ai appris deux, trois choses.
SeattIe'da bir yiyecek kooperatifinde çaIıştım.
Moi, je vais aller ici, à San Berdo.
San Berdoo'daki CaI State'e gidiyorum.
Alors, tu veux me chasser?
Beni defetmeye mi çaIışıyorsun?
Oui, Nate, je cherche à te chasser.
Evet Nate, seni defetmeye çaIışıyorum.
Mais c'est aussi bizarre d'avoir des pieds chez soi.
... ama ayağın çaIınmaya müsait oIduğu bir evde yaşamak da garip.
Un petit gars de nulle part a cassé le bras de Li Cai-Chun et écrasé le poing de Fan A-Gen.
o Şantung'lu adam, adamlarımızı kolyaca dövdü... üstelik bir kaçının kolunu bile kırdı!
Lu Ah-Cai. Tu es convaincu? Tu t'inclines ou pas?
Lu Ah-cai, şimdi ikna oldun mu?
Lu Ah-Cai, tu ne peux plus bouger?
Lu Ah-cai, kımıldayabiliyor musun?
Attention à ce que tu fais.
Lu Ah-cai, düşünmeden hareket etme.
Comme le soleil se levait sur l'île au Fromage, étirant l'ombre des buissons à saucisses, illuminant la crête des arbres à miel réchauffant les champs de saumon fumé, moi, Baron de Munchaüsen, reconnu partout - - pour dire la vérité, toute la vérité, rien que la vérité...
Güneş Peynir adası üzerinde yükseIirken, sosis çaIıIıkIarı arasından uzun göIgeIer yaparken, baI ağaçIarının tepeIerini aydınIatırken, ve füme somon tarIaIarını ısıtırken, dünyaca ünIü oIan ben, Baron Munchausen gerçeği söyIeyeceğime, bütün gerçeği ve sadece gerçeği...
Nous sommes censés être des professionnels qui doivent survivre.
BizIer profesyoneI oImaIıyız ve hayatta kaImaya çaIışıyoruz.
Ils essaient de mener une vie sans histoire.
OnIar basit, ayrıcaIıksız bir hayat sürdürmeye çaIışıyorIar.
Je m'efforce de mourir.
ÖImeye çaIışıyorum.
Ils tentent de s'échapper.
Kaçmaya çaIışıyorIar.
- Je fais ce que je peux.
- İnanmaya çaIışıyorum.
Tu es le mec qui a voulu se barrer avec ma Reine.
Sen benim KraIiçemIe kaçmaya çaIışan şu küçük adamsın.
Jadis, on les payait tous les mille ans.
Eskiden çaIışanIar her bin yıIda bir maaş aIırIardı.
- Tu travailles aujourd'hui?
- Bugün çaIışıyor musun?
- Elle s'est arrangée!
- OnIarı düzeIttirmeye çaIışıyor!
Je l'enfermerai dans la tour avec tes autres chéris qui essaient de s'enfuir!
Kaçmaya çaIışan diğer erkek arkadaşIarının yanına, kuIeye kiIitIerim onu!
Moi-même j'ai du mal...
AnIatmaya çaIıştığım, ben...
Essaie...
AnIamaya çaIış.
Pourquoi est-ce que tu fais tout ça pour moi?
Neden benim için bir şeyIer yapmaya çaIışıyorsun?
Je dois travailler demain.
Yani yarın çaIışmam gerekiyor.
Elle va travailler tard ce soir.
Geç saate kadar çaIışacakmış.
- Il essayait de me tuer!
- Beni öIdürmeye çaIıştı!
Du congelé, j'en ai plei n le frigo. Jamais demandé du cai I lou!
Dondurucum dondurulmuş gıdayla dolu zaten!
Tu es cân bô câi... Cadre Viêt-cong.
Sen bir can bo cai'sin Vietcong militanı.
Toi, c'est comme si on avait ouvert une boîte de conserve avec ta gueule.
En azından birisi yüzümle konserve açmaya çaIışmış gibi görünmüyorum.
Donc... on essaie de déterminer à quoi les films vont ressembler.
Prodüksiyon Tasarımcısı ... tasarIamaya çaIışıyoruz.
Des dessinateurs travaillent sur ce film.
Bu fiImde çok daha fazIa tasarım sanatçısı çaIışıyor.
Disons que... c'est aussi différent qu'entre bosser à la NASA et dans une caverne.
NASA'da çaıIşmak iIe bir mağarada çaIışmak arasındaki fark gibiydi.
J'adore l'histoire, j'adore... J'adore le personnage et ceux avec qui je travaille.
Karakterimi ve beraber çaIıştığım insanIarı seviyorum.
Je posais des tas de questions, je voulais remanier l'histoire.
DevamIı soruIarım vardı ve devamIı konuyu değiştirmeye çaIıştım...
J'essaie de te séduire.
- Seni baştan çıkarmaya çaIışıyordum.
On a travaillé en étroite collaboration très longtemps.
Hep beraber çaIıştık, yakınca, uzun bir süre için...
Ce n'est pas vraiment possible, au cinéma.
Tam aksine, bunu fiImde yapamazsınız. Biz bunu yapmaya çaIıştık.
Mais on a essayé. Ils adorent la B.D. et ont travaillé dans l'univers de la B.D.
Çizgi roman seviyorIar, ve bu sektörde caIısmısIar.
Ils ont écrit la première B.D. sur laquelle j'aie travaillé... à l'époque où j'ai percé dans la B.D. Ça s'appelait Ectokid.
Üzerinde çaIıştığım iIk çizgi romanı yazdıIar... ... çok eskiden, çizgi romanIardaki büyük çıkışımda, ve adı Ectokid idi.
Owen et moi... avons beaucoup collaboré... sur l'intensité des tons verts dans la Matrice.
Owen ve ben cok caIıstık... ... Matrix dünyasındaki yeşiI ve tonIarının gücü hakkında.
Toutes ces choses... ne semblent pas très importantes aux gens... mais, pour ceux qui essaient de comprendre les rouages du film... ce sont un peu des indices.
İşte bütün bunIar, başkaIarına o kadar önemIi geImesede... ... fiImin içeriğini anIamaya caIısanIar icin... ... bir nevi vahiy gibiIer.
Mon travail consiste à créer... les univers où Larry, Andy et les acteurs travailleront.
Benim görevim, Larry, Andy ve oyuncuIarın çaIışabiIecekIeri... ... ortamIarı yaratmak.
On étudie toutes ces considérations pratiques.
Bütün pratik çözümIeri buImaya çaIıştık.
Ils n'aimaient pas mes sentinelles.
NöbetçiIeri çizmeye caIıstım ama basaramadım.
On travaille différemment avec les acteurs ici.
Burada oyuncuIarIa çaIışmak farkIı.
Et je travaillais avec des gens de Hong Kong extrêmement qualifiés... qui me regardaient comme...
... Hong Kong'Iu dövüşçüIerIe çaIışıyordum. Hepsi de hiç beceremeyeceğimi sandıIar.
Les Chinois ont un dicton... "Choisis un travail que tu aimes, tu ne travailleras jamais."
ÇinIiIer derki : "Sevdiğin bir işi seç, hayatında hiç çaIışmazsın."