Translate.vc / Francês → Turco / Cine
Cine tradutor Turco
1,409 parallel translation
Le studio Shin Ciné a vu mes écrits, et a proposé de faire un film avec.
Shin Cine yazımı okudu ve ondan bir film yapmayı önerdiler.
et la nuit dernière, j'étais caché derrière des buissons devant l'appart'de Kevin Bacon et j'ai vu Val qui m'observait depuis des buissons de l'autre côté de la rue.
Karen, şaka yapmıyorum. O cine batmış poponu derhal votkaya batmış limuzinine koyarak buraya gel ve çaya batmış kaynananı al.
Le cine a la maison.
Ev filimleri.
Vous étiez au ciné?
İçeride miydin?
- Allons au ciné
- Haydi sinemaya gidelim.
Je sais, c'est notre journée ciné et milk-shake, mais ça, c'est du milk-shake!
Yani biliyorum bu bizim büyük film ve milkshake eğlence günümüz, ama... yüce tanrım, bu çok fazla milkshake.
On discuterait bien, mais on va au ciné.
Sohbet etmek isterdik ama filme geç kaldık.
Je suis allé au ciné avec une fille une fois, et elle m'a oublié là.
- Bir kızla sinemaya gitmiştim.
- Je suis passé devant le ciné.
- Sinemanın önünden geçtim.
Un "rencard", ça veut dire se saper, sortir, boire du vin ou aller au ciné.
Sen çıkmayı güzel bir elbise giymek gibi düşünüyorsun, bir yerlere gitmek, biraz şarap... bir film.
Un ciné, ça vous dit?
Sinemaya gitmek ister misin?
Ca te dit, un ciné ce soir?
Akşam sinemaya gidelim mi?
On fait les courses, on va au ciné et on discute.
Alışveriş yaparız, sinemaya gideriz, belki biraz konuşuruz.
- Faisons-nous un ciné.
- Hey, bu hafta sinemaya gidelim. - Evet, seni ararım.
On a eu une idée avec Kelly. Au lieu d'aller au ciné, comme d'habitude, si on allait danser la salsa?
Kelly ve ben düşündük de bu akşam, her zamanki gibi sinema yerine salsa yapmaya gitsek nasıl olur?
On l'a croisé au ciné, et au fait, Les Flotteurs, c'est un pur navet.
Geçen hafta sinemada karşılaştık. Floaters'a gittiğimizde. Film gittiğine değmez bu arada.
Allez, Le Rock est une star de ciné.
Hadi ama! The Rock bir film yıldızı.
Oui, chez Fred. Peut-être qu'on ira au ciné.
Evet, Los FeIiz'de Fred 62'ye gideceğiz.
Va donc voir si Meadow veut aller au ciné.
Gidip baksana, belki Meadow sinemaya gitmek ister.
Aller au ciné, par exemple.
Filme gitmek gibi.
Vous aimez le ciné?
Sinemayı sever misiniz?
Jackie a emmené Meadow au ciné.
Hayır. Jackie, Meadow'u sinemaya götürdü.
Je note, papa va au ciné.
Hmm, babam sinemaya gidiyor.
C'était pas au multiplex, c'était un ciné du centre ville,
Bilmiyorum ama alışveriş merkezindeki sinemaya gitmedi. Arka sokaklardaki eski sinemaydı.
Mais pourquoi dire qu'il va t'acheter un cadeau, alors qu'il va au ciné et faire du catch?
Tek anlamadığım neden sana hediye almaya gittiğini söyledi ama onun yerine sinemaya ve güreşe gitti. Yolculuğun nasıldı anne?
Désolé, je vais au ciné avec Donna.
Kusura bakmayın beyler, Donna ile sinemaya gideceğim.
Je croyais qu'on allait au ciné!
Sinemaya gideceğiz sanıyordum.
Oh, j'peux pas aller au ciné ce soir...
Bu akşam sinemaya gelemeyeceğim.
Bienvenue sur Ciné-Infos!
Merhaba. FilmFon'a hoş geldiniz!
Je suis trop sensible pour te voir souffrir, alors je vais au ciné.
Acı çekmeni izleyecek kadar yumuşak kalpli biriyim.
Je suis une * * * * * * de star de ciné, moi.
Sizin * * * Ben bir yıldızım.
Comme au ciné, quand le héros va tuer le méchant... il arme son flingue.
Bilirsin, filmlerdeki gibi, iyi adam kötü adamı öldürmeden önce tüfeğini kurar.
- Vous devriez faire du ciné.
- Sen sahneye çıkmalısın.
On allait chercher des glaces, au ciné...
Dondurma ve sinema için düldüle binerdik...
Emmène-le au ciné.
Seni filme götüren.
- fais le dîner, tu regardes la télé... vais au ciné et te raccompagne.
- Yemek yapacağım, TV seyredip... Sinemanın yolunu tutacağım, seni alacağım.
C'est du ciné chelou, de l'art quoi!
Bu bir B-Film! ( çn : Kültürlü Marslılar!
Tous les clichés, quoi! On voit ça au ciné et dans les journaux.
Sıfatınızı kaybettiniz, bir hiçe dönüşmüş olmalısınız.
On va au ciné tout à l'heure?
Sonra sinemaya gidelim mi?
On va au ciné.
- Tamam mı hayatım?
J'adore avoir des amis. Pour aller au ciné, se balader, faire du vélo, aller aux Puces, ou dîner...
Filme gitmek, bisiklete binmek, akşam yemeği için dışarı çıkmak beraber geceleri sohbet etmek, onlarla bir şeyleri paylaşmak ve hissetmek.
Ça te dit d'aller au ciné?
Ne dersin? Bu, sence de güzel olmaz mı?
- Je prends des Smarties pour le ciné.
- Filme girerken bonibon alacağım.
Si on veut se faire un autre petit plaisir, il y a le ciné.
Ve şimdi de bir sonraki keyif olarak bir sürü filmimiz var.
Mais il reste le ciné, les boîtes et les magasins.
Ama film, disko, alışveriş ve eğlence halen yapılabilir.
Je pense que ca vaut facilement un restau et un ciné.
Fırında kek ve filmden, daha iyi olacağını düşündüm.
J'aurais dû faire une école de ciné.
Sinema okuluna gitmeliydim.
Parce que c'est une star de ciné.
İyi savunulmasının sebebi de bu.
- Non. Et tu de définis comme un crack en ciné.
- Bir de kendine film manyağı diyorsun.
Allez, c'est soirée ciné.
Hadi arkadaşım, sinema zamanı!
- Deuxième rencard. Dîner et ciné. - Je les déteste.
- İkinci randevu, yemek ve sinema.