Translate.vc / Francês → Turco / Colére
Colére tradutor Turco
192 parallel translation
Vous vous souvenez de votre colére quand je vous ai posé des questions sur votre femme?
Sana karını sorduğumda ne kadar kızdığını hatırlıyor musun?
Mon grand-pére était ministre du culte et aurait été en colére si quelqu'un de sa famille avait pris les restes de Molly Seagrim.
Babam bir rahipti. Molly Seagrim'in artıklarıyla arkadaşlık ettiğim düşüncesi bile onu çok ama çok kızdırırdı.
Vous pas en colére. - Je...
lütfen, Kızgın olmayın.
- Moi content vous pas en colére.
Oh, Ben... Ben kızmadığınıza memnun.
Alors lá, tu commences á te mettre en colére.
Ve o zaman sen kızmaya başlarsın.
Mais ne te mets pas en colére, Sam.
Ama kızma, Sam.
C'est- - Mais que ça ne te mette pas en colére.
Seni kızdırması için ona izin verme.
Ne te mets pas en colére.
Sinirlenme.
Tu étais en colére.
Kızgındın, fırlatmak istedin. Neden fırlatmadın?
Je serais toujours en colére et j'aurais cassé une tasse.
Çünkü sinirim geçmezdi ve bir de kırık bir bardağım olurdu.
Mets-toi en colére.
Sinirlen.
Je t'ai pas vu en colére depuis que mon cigare est tombé dans ta pâte á crêpes.
Krep karışımına külümü silkelediğim günden beri böyle kızdığını görmedim.
Tu sais que tes narines s'écartent comme des ailes quand tu es en colére?
Öfkelendiğinde burun kanatlarının açıldığını biliyor musun?
- Je comprends que tu sois en colére.
Bana neden kızdığını biliyorum.
- Elle sait que papa est trés en colére.
Babanın kızdığını biliyor. Bay Bruce?
Pourquoi faire ça? Tu sais que ça me met en colére.
Beni kızdırdığını bile bile neden yapıyorsun?
La terre est en colére contre Otwani.
Otwani'de toprak kükrer.
A cause de ma colére Scott, juste devant ses yeux de fouine.
Öfkeden, Scott. Öfkeden kurt adama döndüm. - O küçük, çekik gözlerinin önünde.
Si quelqu'un vous met en colére, il vous...
Eğer biri sizi kızdırıyorsa, ne yaparlar?
Non non ça c'était le groupe Piéton en colére
Öfkeli Yayalar grubunun işiydi o!
"ça vous va bien d'être en colére."
"kızınca çok güzel oluyorsun."
"ça vous va bien d'être en colére."
"kızınca hakikaten çok güzel oluyorsun."
Mme Tait est en colére.
Bayan Tate kızgın.
C'était ça la colére contre Taylor?
Bunun için mi Taylor'a kızgındın?
Tu es en colére et tu mens!
Kızgın olduğun için mi yalan söylüyorsun?
Je suis en colére.
Kızdım.
Je suis trés en colére, Ralph.
Hem de çok kızdım Ralph.
Tu n'as pas intérêt â me mettre en colére.
İnan bana benim üzülmemi istemezsin.
"Eddie Kirby, plus jamais la colére ne t'éloignera... de ta partenaire."
"Eddie Kirby, asla öfkeni eşini beğenmemene yol açacak kadar biriktirme."
C'est la premiere fois que j'ai vu ma mere se mettre en colere.
O zaman hayatımda ilk kez annemin kızdığını görmüştüm.
Je n'étais pas en colére.
Kızmamıştım.
Le chef est dans une colere!
- Bay Septime! - Şef çok sinirli!
AGUIRRE, LA COLERE DE DIEU
AGUIRRE, TANRININ GAZABI
Parce que tu es en colere, ou tu veux rester seul avec moi?
- Yüksek sesle! - Ya kızgınsın ya da benimle yalnız olmak istedin?
Un homme qui ose braver la colére d'Al-Uzza, dieu de la santé, de Manat, dieu de la prospérité, d'Al-Lat, dieu des familles et des tribus, et d'Hubal, qui démarre nos caravanes et prédit notre destin...
- Tanrılara meydan okumak tehlikelidir. El Uzza. Sağlığımızı korur,
... un bus brulé par un cocktail Molotov apres avoir été retourné... par des émeutiers en colere.
... kızgın isyancılar tarafından ters çevrilen otobüs molotofkokteyli ile yakıldı.
Ce mélange de peur, de colere et d'exaltation inspire les hommes, meme apres une défaite.
Korkunun, öfkenin ve coºkunun bir kariºimidir. Insani kendine getirir, bir yenilginin ardindan bile.
Oui, j'm'attendais a ça que tu le dises, ça, que tu le dises... quand tu serais en colere.
Evet, bekliyordum. Bunu kızgınken söyleyeceğini düşünmüştüm hep.
Je me mets en colere au moindre incident.
En ufak şeye parlarım, sonra bazen çok acımasız olabilirim.
- Tu es en colere.
- Geç oldu. - Haydi ama, bana kızgınsın.
J'éprouve comme de la colere, Snappy.
Bana hiddet gibi geliyor, Snappy.
De la colere.
Kızgınım.
J'ai tort de me mettre en colere. Pardon.
Beni öfkelendirmek çok yanlış.
Tout ce que je vous ai dit ne venait pas de moi... mais de mon ami qui contrôlait le panneau. NE SOYEZ PAS EN COLERE Quelqu'un vous souffle les répliques? Oui.
Tüm söylediklerim, benim değil tabelayı kumanda eden arkadaşımın sözleriydi. LÜTFEN KIZMA SANDY Suflörlük etmesi için birini mi ayarladın?
Tu penses que Jack est toujours en colere?
- Ölümüne mi susadın. Bu işi unutsan daha iyi olur. - Yoksa Jack hala bana kızgın mı?
Tu sais, je n'ai jamais voulu tirer sur quelqu'un par colere, et je n'ai jamais voulu tuer personne.
Gerçekte kimseyi vurmak istemedim, dostum. Aslında şimdide kimseyi vurup, öldürmek istemem.
Je pique pas de colere sans raison.
Sebepsiz yere "parlamıyorum" ya!
Je me mets rarement en colere, mais si je m'y mets, fais attention
Sükûnetimi nadiren yitiririm ama yitirdiğim zaman, kendine dikkat et!
je pense que ce pourrait être Neal, s'il était vraiment en colere et effrayé.
Bu Neal olabilir. Çok kızgın ve korkmuş hali.
Tu n'es mìme pas en colére?
Kızmadın mı?
De colere, elle le lance en l'air.
Öfkelenmiş, havaya fırlatıyor kolyeyi.