Translate.vc / Francês → Turco / Commune
Commune tradutor Turco
1,363 parallel translation
Je ne sais pas ce que c'est, une fosse commune.
Toplu mezar ne demek, bilmiyorum.
C'est une pratique commune des terroristes d'engager des sosies.
Son birkaç yıl içinde,... aranan teröristler, kendilerine çok benzeyen kişileri işe alması çok yaygınlaştı.
Parlez anglais. Je disais qu'on a une amie commune.
Ortak bir dostumuz var.
Alors, championne, qui est notre amie commune?
Şimdi şampiyon, kimmiş ortak dostumuz? Elsa Caplan.
On a une amie commune :
Ortak bir tanıdığımız var.
Elle enquêtera également sur le meurtre de Lazarey dans le cadre de l'enquête commune avec le Kremlin.
Kendisi ayrıca Kremlin'le yapılan ortak soruşturmada Andrian Lazarey'in cinayetini de araştıracak.
Mais le Cladosporium est une espèce commune.
Bu da katilin Homo sapiens olduğunu söylemek gibi bir şey.
On leur donne quelques conseils, puis on s'esquive et on espère qu'ils fassent leur loi commune avant que les vrais monstres de l'espace se pointent.
Onlara bir kaç ipucu veririz, sonra buradan defolup gideriz ve onların gerçek uzay canavarları sahneye çıkmadan bir arada hareket etmelerini umut ederiz.
Des rafraîchissements peuvent être obtenus dans la station commune.
Yiyecek içecek karakol kantininden temin edilebilir.
Capitaine Jenek, le Capitaine Wentrask est dans la station commune.
Kaptan Jenek. Kaptan Wentrask Karakol kantininde.
Vous proposez une enquête commune? - Oui.
Soruşturmayı paylaşalım mı diyorsun?
Je croyais qu'il y avait une attirance commune.
Aramızda bir çekim olduğunu hissettim.
A moins d'avoir une passion commune pour les pigeons... cette entrevue doit bien avoir un motif.
Eğer ikinizde de güvercin besleme tutkusu yoksa buluşmanızın bir sebebi olmalı.
Notre entraînement, et une volonté commune de survivre.
Eğitimimiz, ve paylaşılmış bir hayatta kalma isteği.
Ici, Lindsey, c'est le bureau des entrées Et là, ce qu'on appelle la chambre Commune
Pekala, Lindsay, burası kaydolma odası ve buraya da, standartlar odası diyoruz.
Salle de bains commune, salle de bains commune Pose ta balance dans notre salle de bains commune
Kız öğrenci tuvaletleri Giy orada lastik terlikleri
La fosse commune de Crownsville n'accueillera pas ses restes.
Bunu Crownsville'e göndermeyeceğim.
Les caméras sont censées couvrir les couloirs, la salle commune et les réserves qui sont là.
Kameraların normalde koridoru televizyon odasını ve malzeme dolaplarını göstermesi gerek.
Alors vous avez eu une expérience commune un peu ratée?
Yani başarısız bir iş ilişkiniz olduğu doğru?
"Une expérience commune ratée"? C'est ce que Metcalf vous a dit?
"Başarısız bir iş ilişkisi mi?" Metcalf öyle mi dedi?
J'étais l'un des blasphémateurs, un persécuteur, un homme plein d'arrogance, mais parce que je ne savais pas ce que je faisais, j'ai été traité avec miséricorde, et la grâce de notre Seigneur m'a été accordée sans commune mesure.
Bir zamanlar kâfirdim, bir zalimdm, kibirliydim, çünkü ne yaptığım hakkında hiç bir fikrim yoktu, merhametle tedavi edildim, ve Tanrı'nın inayeti fazlasıyla bana lütfedildi.
En tant que maire de la commune, je tiens à vous remercier de l'aide apportée à la promotion de notre ligne ferroviaire.
Kasaba meclisinin başkanı olarak, demiryolumuza vermiş olduğunuz destekten dolayı sizlere minnettar olduğumu belirtmek isterim.
Pours'entraîner, les Renégats ont eu une approche peu commune... encourageant les équipes typiquement peu appréciées comme la plongée... Ie club de bowling, et l'escrime.
Karşılaşmaya hazırlanırken, Dönekler alışılmadık bir yol izliyorlar, dalgıçlık, bowling, eskrim gibi sporların takımlarına amigoluk yapıyorlar.
Dans la cellule commune, M. l'Administrateur.
Hücreye sayın âmirim.
Que chacun d'entre vous soit témoin qu'à compter de ce jour, tous les Bretons seront unis pour une cause commune!
Tüm erkek, kadın ve çocuklar tanık olsun. Bu günden itibaren tüm Britanyalılar tek bir ortak amaç için birleşecek!
Travailler ensemble avec une foi commune.
Birlikte çalışarak, inancımızı tazeleyelim.
C'est une pâle imitation de notre vie commune.
Birlikte geçirdiğimiz hayatın solgun bir yansıması.
Je rappelle aux membres qu'en vertu de la Section 18 du Titre 3... du Code des États-Unis, le débat n'est pas autorisé en session commune. Merci, M. le Président.
Kanunun 3. bölümünün 18. maddesi uyarınca ortak oturumda üyelerin tartışma hakkı olmadığını hatırlatırım.
Avant le 9 / 11, il faisait partie de la brigade commune... FBI-CIA contre Al Quaida.
11 Eylül öncesi El Kaide'ye karşı FBI / CIA ortak operasyonunda üst düzey görevliydi.
C'est sans commune mesure.
Hiçbir şeye benzemiyor.
Je ne peux pas répondre car je suis occupé à essayer de convaincre l'amour de ma vie de me donner une deuxième chance de lui prouver que je suis assez adulte pour accepter, chaque jour, la responsabilité de m'engager avec elle dans cette relation, que j'espère voir se transformer en mariage avec enfants et en une vie commune longue et exceptionnelle.
Sorumluluklarımı yerine getirebilecek kadar... büyüdüğümü ona ispatlayacağım, hergün... onun yanında olmak... bir gün evlenmek ve çocuk sahibi olmak... ve birlikte uzun ve inanılmaz bir hayat sürmek istiyorum.
Il est dans la fosse commune à Sapienza Hill.
Belediye tabutunu Sapienza Tepesine gömdü.
Bien sur vouloir un enfant est égo ´ i ´ ste quelque part - mais ce qui compte c ´ est que ce soit une volonté commune.
Çocuk yapma dürtüsü her zaman biraz bencillik taşır ama önemli olan senin özgür iradendir.
"La commune de Boldrup s'attend à un nouveau record."
Boldrup kaydedilen sayıların seyircilerin yazmasını bekliyor. "
La retenue est l'erreur commune de beaucoup de personne.
Dokuzuncu sınıftakilerin çoğu için geride beklemek ortak hata.
On fera bourse commune.
Paraları birleştiririz.
Il nous faut une position commune sur la question de la violence.
Şiddete karşı ortak bir tavır belirlemeliyiz.
Anarchistes et chrétiens ont une origine commune.
- "Anarşist ve Hristiyan ortak bir kökene sahiptirler."
"Anarchistes et chrétiens ont souvent une origine commune."
"Anarşist ve Hristiyan ortak bir kökene sahiptirler."
la salle commune est une vraie porcherie.
Ortak kullanılan salon tam bir domuz ahırı.
C'est une règle commune.
Bu, ortak bir kural.
C'était plus une tentative pour établir un lien, en partageant une expérience commune.
Benzer bir tecrübe sayesinde yaklaşmaya çalışmaktan fazlasıydı.
Jordan... Je voulais juste utiliser la salle commune pour la réunion du groupe de soutien, pas que vous jouiez au traiteur pour un gala.
Jordan destek grupu toplantılarımız için ortak bir yer kullanabilir miyim diye sormuştum.
Knox a trouvé une dysfonction endocrinienne systématique commune à tous les enfants, similaire aux effets d'un obscur pathogène amazonien -
Knox bütün çocukların endokrin sistemlerinde ortak bir bozukluk tespit etti. - Yağmur ormanlarında rastlanan...
La famille attendit Michael dans la salle commune de la prison.
Sonrasında ise aile, hapisteki görüşme odasında Michael'ı bekledi.
On est gays, on est puissants, on nous écoutera. Faisons une déclaration commune.
Ortak bildiri yayınlayalım.
Pièce commune.
Salonda.
travailler ensemble à une cause commune.
Ortak amaçlar için birlikte çalışmak.
Et là, la pièce commune, qui est aussi ta chambre la salle de bain est juste dehors
Burası da ortak alan. Senin de yatak odan olacak. Banyo kapının dışında.
Le récepteur est dans la zone commune.
Alıcı, üç bölgenin üst üste bindiği aralıkta olmalı.
Une différence d'âge comme celle-là est très commune
Yaşıtlarıyla çıkan insanların modası artık geçti.