Translate.vc / Francês → Turco / Condition
Condition tradutor Turco
3,886 parallel translation
"A condition que chacun arrive dans une urne funéraire."
"Ölü küllerinin saklandığı kapta geldikleri müddetçe."
"A condition qu'il soit dans une urne funéraire."
"Ölü küllerinin saklandığı bir kabın içindeyse."
À condition qu'il arrete de poursuivre ses folles théories de conspiration
Aptalca komplo teorilerinden vazgeçmesi koşuluyla.
Je construirai votre armoire, à une condition... si Pinocchio peut prendre la deuxième place dedans.
Kim oldugunu biliyorum. Lanetli Cadi'nin büyüsünü bozarak beni serbest biraktin.
et toi, reid et jj allez chez le médecin légiste et fais leur chercher une condition pré-existante chez Rodgers.
Reid, sen ve JJ adli tıbba gidin Rodgers'ın özellikle daha önceden olan bir hastalığı var mı bakın.
"En cas de défaillance technique, " l'heure de l'exécution sera retardée aussi longtemps que nécessaire " à condition que l'exécution ait lieu le jour fixé par le juge,
" teknik veya insani nedenlerden Ötürü, İdamın ertelenmesi Durumlarında idamın ertelenmesi kararını İlgili günde, ilgili yerin Hakimi verecektir.
A une seule condition.
Ama tek bir şartla.
A une condition.
Bir şartla.
Non, tu es mineur qui s'occupe d'une femme âgée qui est dans une condition grave.
Nona, durumu çok ciddi olan yaşlı bir kadının bakımını sağlayabilecek yaşta değilsin.
Je dirais qu'ils ont laissé ce truc en parfaite condition.
Bu şeyi bozulmadan tutmuşlar.
Il peut le perdre aussi vite qu'il l'a gagné, à condition qu'il reste dans l'hôtel.
Kazandığından daha kısa sürede bitirir, yeter ki onu otelde tutalım.
À une condition.
Bir şartla.
J'ai ajouté une condition.
Lütfen ek maddeye dikkat.
A une condition.
- Bir şartla.
oh, oh, il y a une condition ok, tu veux le faire à la maison?
Ama bir şartım var. Tamam, evde mi yapmak istersin yoksa arabanın üstünde mi?
La condition à ce que nous fassions ça est de faire l'au-revoir irlandais.
Bunu sadece İrlandalılar gibi yaparak devam ettirebiliriz.
Quelle était la condition suivante?
Sonraki şartın neydi?
Quelle était ta troisième condition?
Üçüncü şartın neydi?
Je ne sais pas quel destin tu préfères, mais Rodin est généreux. Il veut bien te laisser le choix. À condition que tu nous épargnes, ainsi qu'à cette ville, un lourd procès, en renonçant à ton droit à un avocat et en reconnaissant les faits.
Ne tür bir adam olduğunu, bu iki yüzden hangisini tercih edersin bilmiyorum ama şuradaki cömert adam var ya, eğer bizi ve şehri uzun ve pahalı bir davadan kurtarır ve avukat haklarından feragat edip itiraf edersen sana seçim hakkı vermek istiyor.
J'accepte. À une condition.
Yapacağım, bir şartla.
Tu vas pouvoir le rejoindre, à condition de coopérer.
onu bize getir Ama bizim için bir şeyler yapmaya söz vermen gerekir.
- À condition que ce ne soit pas trop gras.
- Sağlıklı bir şeyler olsun da.
La famille d'Edie Parker desista Jack Kerouac à la condition qu'ils se marrient et viennent dans le Michigan.
Edie Parker'ın ailesi evlenip Michigan'a taşınmaları şartıyla Jack Kerouac'ı kefaletle serbest bıraktı.
Une condition :
Bir şartım var.
La deuxième condition.
İkinci durumda.
J'y ai pas mal réfléchi, et la seule condition pour que je te garde... c'est que tu me promettes que tu ne viendras plus jamais bourré.
Bu konuyu iyice düşündüm ve kalmana izin vermemin tek yolu buraya bir daha sarhoş şekilde gelmeyeceğine yüzde yüz söz vermenden geçiyor.
Je te rembourse sans condition si elle te convient pas.
Bak dostum, memnun kalmazsan paranı iade ederim, sorgusuz sualsiz.
Oui, mais à une condition :
Varım ama bir şartla.
Une condition qui va bientôt nous être familière.
Yakında hepimizin son derece aşina olacağı bir durum.
L'explication scientifique la plus commune, est une condition appelée démence hypothermique...
"Bilimsel" diye söylenen en yaygın açıklama hipotermik bilinç kaybı olarak bilinen durum.
À condition qu'on travail ensemble.
Beni de ekibe dahil ederseniz.
À une condition.
Bir sartla ama...
La prochaine fois, tu n'as qu'à lui répondre que sa condition de petite fille complexée dans une société qui impose aux femmes un standard physique ne l'autorise pas à reporter sa haine d'elle-même sur un gentil garçon comme toi.
Bir daha karşılaştığınızda ona de ki, İçinde yaşadığımız toplumun kızları fiziksel olgunluklarına erişene kadar baskı altında tutmalarından dolayı kendini küçük ve aciz hissetmesinin acısını senin gibi iyi kalpli bir çocuktan çıkarmaya hakkı yok. Problemin bir kısmında payın bile olsa.
On fait ça, à une condition.
Bunu tek bir şartla yaparız.
- A une condition.
Tek şartla.
Une seule condition.
Ama bir şartım var.
Mais une condition sine qua non de ce dernier. Anglais, tu comprends ce sujet?
İngiliz, hiçbir şey anladın mı?
Aux yeux de mon père, la condition de Dorothea présentait de réels dangers.
Babama göre, Dorothea'nin durumu tehlikeli olarak gösteriliyor.
Il en avait fait une condition du désormais quadripartite pacte familial.
Bunu artık dört talepten oluşan aile anlaşmasına eklemişti.
J'aurais été... une femme... plus attentionnée, de celles qui aiment sans condition, il serait vivant.
Eğer farklı bir eş daha nazik biri, kocasını kayıtsız şartsız seven bir kadın olsaydım hâlâ yaşıyor olabilirdi.
Je veux que tu dormes un peu. Si tu veux toujours voir la police demain matin, à condition que tu te sois calmé et reposé, je t'y emmènerai.
Sakinleşip dinlenme fırsatın varken biraz uyu.
Je baptiserai également les vôtres. À une condition.
- Çocuklarını vaftiz edeceğim Ama bir şartla.
C'était la condition hier.. ... C'est encore la même chose aujourd'hui.
Dün öyleydi bugün de öyle.
Tu te mets vraiment en condition pour notre petite nuit.
Bu gece için gerçekten çalışıyorsun.
Donc, c'est votre condition?
Yani önerdiğin koşul bu mu?
A une seule condition... J'ai du abandonner mon rôle de productrice.
Tek bir şartlar, yapımcı olarak çekilmek zorundayım.
Mais sous une condition.
Ama ben de bir şey istiyorum.
Ses notes sur les condition de Samantha Cropsey disent que le cancer cardiaque a été découvert au cours de sa chirurgie de pontage.
Samantha Cropsey hakkındaki notları bypass ameliyatı sırasında kanser bulunduğunu söylüyor.
Si ça concerne ma condition physique, croyez-le ou non, j'ai presque perdu 15 kilos.
Ah, dinle,
Et il devait être en bonne condition physique pour tuer Lincoln Bell.
Yani bu cinayetleri işleyebilmek için daha kolay kurbanları ve potansiyel tanıkları dikkate almadı.
J'ai une condition.
Tek şartla.