Translate.vc / Francês → Turco / Conscience
Conscience tradutor Turco
6,575 parallel translation
Je préfèrerai m'en aller, en ayant bonne conscience.
Düşüncelerimi apaçık söyleyip gerisin geri gitmeyi tercih ederim.
Si vous êtes assis dans votre voiture, moteur allumé, dans votre garage, porte fermée, et que vous perdez conscience.
Tabii. Garajın içindeki arabanızda oturduğunuzu düşünün. Motor çalışıyor, kapılar kapalı ve bilinçsiz bir şekilde baygınsınız.
C'est comme un écho de la conscience de la cible.
Hedefin bilincindeki bir yankı gibi.
Votre corps ne vous appartient plus, il n'est qu'une pensée, une conscience.
Vücüdunuz artık sizin değil. Sadece bir düşünce, bir bilinç.
Libérer ta conscience est la seule façon d'y mettre fin.
Ancak vicdanını rahatlatırsan durur bu.
Nous étions les meilleurs amis d'enfance, inséparables, jusqu'à l'été de mes neuf ans où j'ai pris conscience de notre différence de rang.
Çocukken en iyi arkadaştık, etle tırnak gibiydik ta ki bir gün dokuz yaşıma basıp aramızdaki büyük farkları anlayana dek.
Et même quand j'arrivais à attirer ton attention, à te faire prendre conscience de mon existence, je n'arrivais pas à lire dans tes pensées.
Varlığımı kabul etmen için, seni durdurup bana baktırdığım zaman bile aklından geçeni yine de bilemezdim.
Mais comprendre l'activité indépendante du cerveau d'Ethan pourrait être un pas de géant vers la compréhension de la nature de la conscience humaine.
Ama Ethan'ın beyninin bu özgür hareketini, insan bilincinin doğasını anlamaya yönelik atılmış büyük bir adım olarak yorumlayabiliriz.
Et de toute façon, suggérer que comprendre les sauts cognitifs d'Ethan est semblable à comprendre la conscience humaine, n'est pas prématuré, c'est mal.
Ethan'ın bilişsel atılımlarını anlamayı önermek, insan bilincini anlamakla eş değer durumda. Bunun için erken olduğundan değil, yanlış olduğu için.
Euh... vous êtes venus... c'est... C'est le service de blanchisserie de votre conscience.
Geldiniz çünkü burası ruhlarınızı arındırdığınız yer.
J'ai tout fait! Les enfants, j'expérimente une crise de conscience.
Çocuklar, ben bir vicdan krizi yaşıyorum.
Libère ta conscience, mon garçon.
İtiraf edip at üstündeki yükü oğlum.
Jamais personne n'a pris conscience de ses sentiments avec de la semoule de maïs.
Sanırım hiç kimse grits sayesinde birisini sevebileceğini düşünmüyor.
Ils cherchent les corps qui les hébergent et leur font prendre conscience.
Geri geldiklerinde kendilerine bir beden bulabileceklerini ve o bedenle yeniden hayata dönebileceklerini düşünüyorlar.
Peut-être est-ce un nouvel intérêt, J'ai vécu avec durant toute ma vie, mais je n'ai pris conscience de cela que récemment.
Muhtemelen, hayatim boyunca sahip oldugum bir alaka, lâkin son zamanlara kadar farkinda degilmisim.
Et il n'a pas perdu conscience, donc ça va.
Bilincini de hiç kaybetmemiş, o yüzden iyi.
Que faire d'un Dalek ayant une conscience morale?
- Ahlaki bir Dalek ile ne yaparız peki?
Les radiations lui ont permis de développer sa conscience, de considérer les choses autrement.
Radyasyon bilincinin genişlemesine izin verdi. Doğal olanın ötesinde şeyleri düşünmesine izin verdi.
Nous développons une technologie qui permettra à la conscience humaine d'être téléchargée dans un ordinateur, où elle vivra pour toujours.
İnsan bilincini bilgisayara yükleyerek sonsuza kadar yaşayabilmesini sağlayacak bir teknoloji geliştirdik.
La conscience humaine ne peut pas être téléchargée.
İnsan bilinci, yükleme yapılabilir bir şey değildir.
Ce n'est toujours pas doté d'une conscience.
Yine de bu bir bilinç değil. Yakınından bile geçmez.
Mais, pour faire court, j'ai un moyen de préserver la conscience, ce qui laissera Eternity aux oubliettes.
Ama şunu söyleyebilirim ki bu çalışma ile "sonsuzluk" projesi yeryüzünden silinecek.
Et à cause de cela, il savait qu'il n'en aurait pas eu conscience le jour venu.
Ve hastalığı sebebiyle tüm gün bunu fark edemeyeceğini biliyordu.
J'avoue que... ce pauvre garçon orphelin a atteint ma conscience.
- İtiraf ediyorum zavallı yetim çocuğun durumu beni derinden yaraladı.
J'ai la conscience tranquille, M. Chambers.
Vicdanım rahat Bay Chambers.
S'il meurt et que vous êtes absent, votre conscience ne le supportera pas.
Eğer oğlun ölürse ve sen yanında olmazsan, kendi yüzüne nasıl bakacaksın?
Désolé, mais ma conscience ne s'en va pas simplement parce que j'ai une érection.
Pardon da ereksiyon oldum diye bilincim kapanmıyor.
Pour soulager ma conscience?
Suçluluğumdan kurtulmak için mi?
Voyez-vous, ils étaient partenaires, des maestros de l'arnaque, mais Dwight a développé une conscience.
Bir çifttiler, dolandırma sanatçıları ama Dwight akıllandı.
Je suis certain que Lucien a conscience, de son erreur si dévastatrice.
Lucien'ın o yıkıcı hatanın farkında olduğuna eminim.
Je ne peux plus vivre avec ma conscience, ansachant de quoi je suis responsable. "
Sorumlu olduğum şeyi bilerek yaşayamazdım. "
Cliniquement, il est impossible de répondre à cette question, mais le suspect a séjourné plusieurs années en prison pour planifier ce qu'il allait faire après sa libération, donc vous devez avoir conscience que tuer ses parents et enlever ses enfants et sa femme fait partie de son plan.
Tıbbi açıdan bu soruya cevap vermek imkansız. Fakat şüpheli çıkınca yapacaklarını planlayarak bir süre hapis yatmış. Anne babasını öldürmesi karısını ve çocuklarını kaçırması planın birer parçasıydı.
J'ai la conscience tranquille.
Ama şimdi söyleyeyim... Benim vicdanım rahat.
- Attends, j'ai déjà... - Tes choix sont au mieux douteux et privés de conscience.
Kararların sorgulanabilir ve bilinçsizce verilmiş kararlar.
À quel moment ta mère a repris conscience?
Annen ne zaman kendine geldi?
Chez nous, tous les anges avaient conscience de chacun.
Evimizdeyken, bütün melekler bir birlerinin farkındaydı.
Quiconque résiste servira dans un état de conscience moindre.
Direnenler bilinç içermeyen bir biçimde hizmet edecek.
Ton frangin, celui qui a le poids du monde sur sa conscience, il a disparu depuis un bail.
Aslına bakarsan suçluluk dolu tüm dünyanın yükü üzerinde olan kardeşin bir süredir kayıp.
J'avais essayé de mettre ma conscience de coupable à propos de mes ébats bourré avec Matty de côté, Mais je sentais qu'un appel au réveil était en chemin.
Matty'yle sarhoşkenki takılmamız yüzünden başgösteren vicdanımı bastırmaya çalıştım ama bir uyandırma çağrısının yolda olduğunu hissettim.
Sinon tu devrais développer une conscience.
Yoksa kendi vicdanını geliştirmek zorunda kalırdın.
Il ne fait aucun doute que vôtre séjour ici a amoindri vôtre conscience anglaise.
Şüphesiz burada geçirdiğiniz zaman düzgün İngiliz düşüncelerinizi bulandırmış.
En fait, cela veut surtout dire que votre avocat a une conscience.
Aslında bana avukatlık vicdanınla ilgili bir şeyler anlatıyor.
Tu sers ta conscience.
Sen vicdanını hizmet vermektedir.
Je pense que tu es un type normal qui est devenu fou depuis quelques décennies, et enfin a commencé a prendre conscience.
Bak, bence sen on yılda bir delirip sonunda gerçek isteklerini bulan normal bir adamsın.
Un whisky, avec glaçons. En entrant dans les relations publiques, vous aviez conscience que vous alliez devenir un vrai cliché.
Halkla ilişkiler bölümünü seçtiğinde anında bir klişeye dönüşeceğinin farkında mıydın?
Ce Paul, il a conscience que si tu perds du poids,
Bu aptal Paul eğer kilo verirsen o kıçında küçüleceğini...
Pendant la guerre, votre niveau de conscience est plus élevé.
Savaşta duyarlılığınız normalden fazladır.
Mais je ne pense pas que ce soit la cause de votre perte de conscience.
Ama hala bunun bayılmaya sebep olup olmadığını bilmiyoruz.
Mr et Mme Graham, je ne sui pas sûre que vous ayez clairement conscience de ce qu'il se passe ici.
Bay ve Bayan Graham, burada neler olduğuna dair bir fikriniz olduğundan emin değilim.
Peu importe, le message était d'écouter sa propre conscience, mais en même temps, ne pas faire quelque chose qui pourrait causé de la douleur.
Neyse ana fikri şuydu vicdanını dinle ama bu sırada kimseye zarar verebilecek bir şey yapma.
Tu crois que tu vas me peser sur la conscience, enculé?
Bununla yaşayacağımı mı sandın adi herif,