Translate.vc / Francês → Turco / Crois
Crois tradutor Turco
167,148 parallel translation
Je crois que la séance est finie.
Bence zamanımız doldu.
Je suis encore soûle, je crois.
Sanırım hala sarhoşum.
Que crois-tu qu'elle est en train de faire, là?
Sence şu anda ne yapıyordur?
Tu crois qu'elle nous a aimées?
Sence bizi sevmiş midir?
Tu crois que ces gens vont t'apprécier?
O insanlar seni sevecek mi sanıyorsun?
Tout y est, je crois.
Sanırım hepsi bu kadar.
Tu crois qu'ils se sodomisent?
- Bir şeyler sokuyorlar mıdır sahiden?
Elle est sortie avec mon frère, Sal, je crois.
Galiba o karı, ağabeyim Sal ile çıkmıştı.
Je crois que ce Josh en veut.
Bence şu Josh denen çocuk istiyor.
- C'est bien ce que je crois?
- Bu düşündüğüm şey mi?
Crois-moi.
İnan bana.
Il me reste de la poudre pour jus d'orange, je crois.
- Biraz meyve suyu tozu kaldı sanırım.
Je crois.
Sanırım hoşlanıyorum.
Pourquoi tu crois que je suis allongée sans moufeter?
Neden sessizce yatıyorum sanıyorsun?
Il s'appelait Humphrey, je crois.
Sanırım adı Humphrey'ydi.
Je crois qu'il en pince un peu pour toi.
Çünkü o sana vurgun galiba.
Je parle italien et je crois qu'elles vont soit monter mon cheval, soit manger de la glace sur moi.
Peki İtalyancama göre ya atıma binecekler ya da üzerimden dondurma yiyecekler.
Je crois bien que je suis amoureuse.
Hatta aşık olmuş olabilirim.
- Je crois que tu as des droits!
- Sanırım hakların var!
Vous alliez accéder à toutes nos revendications, je crois.
Bize istediğimiz her şeyi vermek üzereydiniz.
Car je crois à ce que je défends.
Çünkü kendi görüşüme inanıyorum.
Et tu crois à ce que tu défends.
Sen de kendininkine inanıyorsun.
Tu crois qu'ils me transféreraient à Leningrad?
Leningrad'a naklimi istesem verirler mi sence?
Je crois pas à l'histoire de faussaire du Connecticut.
Şu kalpazan masalına inanmıyorum.
Je crois que le moment est venu de demander de l'aide parce que, parfois, on en a besoin, et il n'y a rien de mal à demander de l'aide.
Sanırım yardım istemenin zamanı geldi çünkü bazen yardım gerekir ve istemenin sakıncası yoktur.
Et pourquoi crois-tu que je suis là?
Ben neden geldim sanıyorsun Joe?
Tu le saurais, crois-moi.
Olsaydın anlardın.
Je crois qu'il va bien.
- Evet. Bence adam iyi.
Tu ne crois pas qu'on a assez souffert pour ton projet de vengeance, Red?
Senin intikam planına hizmet ederken yeterince ızdırap çekmedik mi Kızıl?
Je crois que tu dois aller t'allonger.
Bence uzansan iyi olur.
Cindy Rubenstein, tu ne crois pas au ciel.
Cindy Rubenstein, sizler cennete inanmazsınız.
Je crois que tu fais référence au Juif culturel moderne qui ne croit pas au concept de ciel.
Genellikle cennet kavramına inanmayan modern kültürel Yahudilerden bahsediyorsun sanırım.
Tu crois que j'ai le temps de régler d'autres conneries?
Böyle saçmalıklarla uğraşacak vaktim var mı sence?
Je crois que ne pas dormir ou ne pas manger en plus de se faire kidnapper et torturer est aussi une explication.
Bence açlıkla, susuzlukla, üstüne bir de kaçırılıp işkence görmekle alakası olabilir.
Je crois qu'elle hallucine.
Sanki halüsinasyon falan görüyor.
Tu crois pas qu'on a des gosses aussi, salope égoïste?
Biz de çocuklarımızı görmek istemiyor muyuz sanıyorsun bencil pislik?
Je crois qu'il s'agit de ton gorille dressé.
Evcil gorilinle ilgiliymiş.
Red, je crois que tu ferais mieux de t'asseoir et de déstresser!
Kızıl, bence artık senin oturup sakinleşmenin vakti geldi!
Désolée. Tu crois que je suis là parce que je suis honnête?
Pardon, namuslu bir hayat sürdüğüm için mi buraya düştüm sanıyorsun?
Je sais que certaines lignes sont plus floues que d'autres, mais je suis tellement frappée que je vois des trucs, je crois.
Bazı çizgiler diğerlerinden daha silik ama sanırım o kadar kafayı yedim ki artık hayal görüyorum.
J'ai brisé sa vie, je crois.
Galiba onun hayatını mahvettim.
Tu crois que les gens en auront quelque chose à foutre dans un jour?
Bir iki gün sonra insanlar bunu sikleyecek mi sanıyorsun?
Je crois que ça va rester.
Akılda kalıcı. Bence akıllara kazınacak.
Où tu crois aller comme ça?
Hop, nereye gittiğini sanıyorsun?
Je crois que j'ai enfin peur.
Galiba sonunda korkmaya başladım.
Et crois-moi, Al, ce n'est pas : "Aimer, c'est souffrir".
İnan bana Al, bir "Aşk acıdır" dövmesi değil.
Tu crois que je vais devoir parler?
Sence benden yorum isterler mi?
Si je la touche, tu crois qu'elle va bouger?
Dokunsam da yerinden bir milim oynar mı sanıyorsun?
Tu crois que "merde" est le mot le plus adapté?
Bu durumda "sıçayım" yeterli mi sence?
- Je ne crois pas, non.
- Hiç sanmıyorum.
Je crois que tout est fini et je vais bientôt pouvoir faire venir un vrai médecin, mais avant... je veux te donner ça.
Sanırım isyan bitmek üzere ve yakında sana düzgün bir yardım çağıracağım ama önce bunu al.