English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Cène

Cène tradutor Turco

73 parallel translation
Il n'avaient rien compris, pas même la Cène.
Son yemeklerinin anlamını kesinlikle anlamamışlardı.
Burns, sache que je refuserais de couvrir la Cène même si elle se tenait au spa de l'hôtel l'Ambassadeur.
Bay Burns, büyükelçilik rezidansında İsa'nın son akşam yemeği var deseniz, sizin için takip etmem.
Il y avait 12 disciples et Notre Seigneur à la Cène.
- Bak. Son Yemek'te sadece 12 havari ve peygamberimiz vardı.
Tu lui préparais le repas de la Cène?
Oğlun okuldan sonra nereye gidiyordu? Elektrikli sandalyeye mi?
Si vous aviez pris une photo, on aurait vu la Cène en filigrane.
Bir resim çekip, bilgisayarınız sayesinde tüm Son Yemek'i inceleyemediğinize üzüldüm.
On aurait cru que c'était la Cène.
Son Yemek gibiydi.
Attention à La Cène en 3-D. Judas est un peu lâche.
Üç boyutlu son yemek tablosuna dikkat edin.
La Cène.
Son Akşam Yemeği.
Drôle de Cène, pas vrai?
Müthiş bir son yemek.
On se croirait à "la Cène".
Bu tıpkı "Son Yemek" gibi geliyor.
Tu nous laisses regarder Troy McClure... dans les péplums David contre Super Goliath... et La Cène et les mécènes.
Evet anne. Troy McClure'u "Davut ve Süper Calut" ve Aniden Son Yemek " gibi destansı incil filmlerinde izlememize izin vermiştin.
Il s'agit des paroles de Jésus à ses disciples lors de la Cène.
Bu, İsa'nın son yemeğinde söylediği sözlerdir.
On n'a pas chanté "La Perdrix Dans Le Poirier" à la Cène.
Armut ağacındaki keklik şarkısı, Son Yemek'te söylenmemiş olan...
Il desservait les tables de la sainte Cène.
Yemin ederim herif Son Yemek'te garsondu.
Il y avait combien de personnes à la Cène?
İsa'nın son akşam yemeğinde kaç kişi vardı?
Il y avait 12 personnes à la Cène.
Son yemekte 12 kişi vardı.
Et pourtant, ici, à Wittenberg, nous possédons un morceau... de croûton de pain de la Cène, du lait du sein de la Vierge, une épine qui a percé le front du Christ au Calvaire,
Ve burada, Wittenberg'de, onlardan seçmeler var... Son yemekten ekmek, Meryem'in göğsünden süt,
J'ai toujours adoré l'histoire de la Cène.
Biliyormusun, Son Yemeğin hikayesini hep sevmişimdir.
"Et si un des gars de la Cène avait commandé du vin blanc?"
"Son Yemek'te olsaydın ve beyaz şarap söyleseydin ne olurdu?"
Le déjeuner de demain sera comme la Cène, je ferai semblant de l'écouter.
Yarın öğle yemeğini "Son Yemek" gibi görüp onu dinliyormuş gibi yapacağım.
La Mac Cène
- Son Mc yemeği.
Le type qui a conçu la tente de Ollie pense probablement aussi que la Cène est un fleuve à Paris.
Ollie'nin çadırını kuran çocuk... Sayn'nın, Paris'te bir nehir olduğuna da inanıyordur.
Après des heures à faire mes valises, j'allais à notre version de la Cène.
Uzun hazırlıklardan sonra, bizim tarzımız son yemek için evden çıktım.
C'est l'artiste qui a peint La Cène sur le mur de sa cellule.
Şu Sing Sing'deki sanatçıyı hatırlıyor musun hücresinde "Son Akşam Yemeği" ni çizen?
Heureux ceux qui sont appelés à sa Cène.
Onun sofrasına davet edilmiş insanlara ne mutlu!
La dernière cène, en quelque sorte.
Son akşam yemeği gibi bir şey, sanırım.
On devait se marier 3 semaines avant la Cène.
Son akşam yemeğimizden beri tam üç haftadır yüzük bekliyorum.
Vous reconnaissez sans doute la Cène, grande fresque de Léonard de Vinci.
Sanırım, Leonardo da Vinci'nin ünlü freski Son Akşam Yemeği'ni biliyorsundur.
Ou pour une Cène dont il sera le plat principal.
Belki de son yemek. Yemek kendisi.
La notion que le Graal était une coupe ou un calice, en particulier celui utilisé par le Christ lors de la Cène fut une addition tardive au mythe.
İsa'nın son yemeğinde kullandığı çanak ya da kupa olduğu efsaneye sonradan eklendi.
Tu quittes ta propre Cène?
Son yemeğini yemeyecek misin?
Prends la Cène, l'Inquisition Espagnole, la Conférence de Yalta.
İsa'nın son yemeği, İspanyol Engizasyonu, Yalta Konferansı.
Disons qu'il risque de ne pas se rendre à la dernière Cène.
Son Yemek'i yapamayacak diyebiliriz.
Un truc super, genre la Dernière Cène. J'ai vu un poêle dans la cour.
birşeyleri birbirine karıştırıp şu son lezzetli yemeklerden birini yapmıyoruz.
Pendant la Cène, Jésus s'est réuni avec ses douze disciples.
Son Yemek'de, İsa Mesih, 12 havarisi ile buluştu.
Voici la Cène.
Son Yemek'i görün.
Certains pensent que Jésus avait des mains pareilles., et qu'il mit les aliments de la Cène dans un seul sac.
Derler ki, İsa'nın böyle elleri varmış ve Son Yemek'teki her yiyeceği tek bir torbaya doldurmuş.
Du genre : "Dernière Cène."
"Son Yemek" tarzı bir şey.
Pour quelle raison? Maman nous emmenait au camion, cassait le Popsicle en deux et nous le donnait comme Jésus dans la Cène.
Annem bizimle kamyonete kadar gelir, dondurmayı ikiye böler ve son yemekteki İsa gibi bize verirdi.
D'ailleurs, "La Cène"...
Aslına bakılırsa son yemek- -
En fait, la Cène, l'une des images les plus fortes du Catholicisme, était un Séder de Pâques Juive.
Aslında, Son Akşam Yemeği, Katolik inancının Hamur Bayramın kapsadığının ironik bir resmi
Il s'agit de La Cène mais avec des célébrités d'Indiana.
Son Yemek tablosunun Indiana'lı ünlülerle yapılmış hali.
Oui, la dernière Cène.
Son Akşam Yemeği gibi.
J'ai donc envoyé Bender chercher une copie de La Cène.
Bu yüzden, Bender'ı "The Last Supper'ın" bir kopyasını almaya gönderdim.
Voyons ce qu'il y a sous La Cène. ATTENTION : RAYON X DE FORTE PUISSANCE
Bakalım "The Last Supper'ın" altında ne varmış.
On t'a vu dans La Cène.
Seni "The Last Supper'da" gördük.
Souviens-toi, la table A la plus célèbre, était la Cène.
Unutma : En ünlü A masası dün akşamdı ve herkese kapısı açıktı.
La Cène
- Son yemek
La Cène...
- Son yemek, İsa'nın son yemeği.
- C'est La Cène.
Hep istemişimdir.
La Cène.
"Son Akşam Yemeği"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]