Translate.vc / Francês → Turco / Dar
Dar tradutor Turco
3,694 parallel translation
Ton pantalon est tellement serré tu as un oeil de grenouille.
Pantolon kısmı çok dar, top gibi fırlamış seninkiler.
Je ne me souvenais pas que ça serrait.
Bu kadar dar olduğunu unutmuşum.
Vos chaussures sont trop petites?
Ayakkabıların dar mı gelmeye başladı?
Je fais des virages serrés, j'ai une bonne puissance massique.
Dar dönüş açılarım ve iyi bir güç-ağırlık oranım var.
On a de l'essence à base de soja, de vivaces ou d'algues marines.
Bugünlerde soya fasulyesi, darı ve yosun yakıtı var.
Incline-toi plus dans les virages.
Daha keskin! Dönüşleri daha dar al.
Un peu à l'étroit là dedans, hein?
Aşağısı biraz dar gibi, değil mi?
Si un angle aigu est deux fois plus large qu'un autre... Quelle est la valeur des deux angles?
Bir dar açı, diğerinden iki kat büyükse iki açının toplamı kaçtır?
Je suis moins étroite qu'avant.
- Bir zamanlar olduğu kadar dar değil artık.
Darl... Sans vouloir vous offenser... Cette odeur devient de plus en plus insupportable.
Darl, seni darıltmak istemem ama... sizin oğlan çok kötü kokuyor.
Le Texas, l'Américaine typique, jean moulant et bottes.
Teksas, gözde Amerikan kızı, dar kotlar ve çizmeler.
C'est plutôt confiné ici.
Pekala, sence de bura fazla sıkışık ve dar değil mi dostum?
Au revoir, Alex. Quoi?
Darılmak yok, ama bunun için vaktim yok tamam mı?
Ma femme sera vexée si tu ne viens pas.
Gelmezsen karım darılır.
Sans te vexer, t'es soûlante.
Darılma anne ama çok sıkıcısın.
Rétrécissais ça.
Dar yapin sunu.
Merci de me prêter ton slim, Flint.
Bu dar kot pantolonu ödünç verdiğin için sağ ol, Flint.
- C'est pas un slim, ça.
- O dar kot değil.
Sans vouloir te blesser, Zoidberg, mais, comment n'est-elle pas devenue folle du fait de ton odeur psychotrope?
Darılma Zoidberg ama nasıl oluyor da senin kokunu almasına rağmen hala seninle olabiliyor?
Les passages sont trop étroits.
Geçişler çok dar.
Je crois qu'ils font quatre mètres au point le plus étroit.
En dar yerlerin dört metre genişliğinde olduğunu hesapladım.
Très mince.
Epey dar.
Il m'a écrit qu'ils avaient un chemin de fer à voie étroite et manquaient de locomotives et de matériel roulant.
Bana yazıp, dar ray açıklıklı bir demiryolu sistemi olduklarını ve daha fazla motor ve vagona fena şekilde ihtiyaçları olduklarını söyledi.
Il était furieux à cause du maquillage.
Makyaj takımı aldığında ona darıldı.
Nous sommes tous conscients de la situation internationale dans ce grave moment dans lequel se trouve le monde civilisé,
Hepimiz uluslararası durumun, medeni dünyanın kendisini içinde bulduğu dar boğazın farkındayız.
On a essayé d'atterrir sur un chemin étroit d'une montagne. Le vent a soufflé et les ailes ont...
Dağın dar şeritine uçağı indirmeye çalışıyorduk ve ve rüzgar sürekli kanatları ileri geri oynatıyordu.
Paddy s'occupe des gardes après être descendu en rappel par le plafond en combi.
Paddy nöbetçileri halledecek ama önce tavandan inip dar kostümünü değiştirecek.
On a personne pour passer une vidéo en boucle pour faire croire aux gardes que tout est au poil pendant que des cambrioleurs en combi descendent du plafond en rappel.
Tavandan dar giysili hırsızlar sarkarken güvenlik görevlisi her şeyi güllük gülistanlık sansın diye tekrarlanan video görüntüleri gönderebilecek biri yok!
Grim, barbus, barbares puantes qui ramer à travers la mer étroite et nous voler de nos lits.
Suratsız, sakallı pis kokan barbarlar Dar Deniz'i geçip bizi yataklarımızdan kaçıracaktı.
Je vais naviguer sur le Détroit jusqu'à la Larmoyante.
Dar Deniz'e yelken açacağım Gözyaşı Denizi'nden geçeceğim.
Je ne veux pas perdre la moitié de mon armée avant d'avoir traversé le Détroit.
Dar Deniz'i geçmeden ordumun yarısını kaybetmek istemiyorum.
Nous pouvons toujours traverser le Détroit.
Dar Deniz'in ötesine gidebiliriz.
Elles ne me vont pas. J'ai de gros pieds.
Bana dar gelir, ayaklarım kocaman.
La blonde?
Kim, dar elbiseli sarışın mı?
Les Florentins vivent dans des étroits couloirs et des ruelles où ils peuvent frapper par surprise.
Floransalılar, beklemediğin anda saldırabilecekleri dar koridorlarda ve sokaklarda yaşıyorlar.
Si tu dois décompresser de l'air d'un espace, tu dois utiliser ceci.
Geçen sene geniş bir yerden daha dar bir yere hava püskürttüysen muhtemelen bunlardan biriyle yapmışsındır.
Est-ce le fait d'améliorer leurs vies ou bien ce pantalon moulant?
Yaşam koşullarını iyileştirdiğimden mi yoksa alımlı, dar eşofmanımdan mı?
Aujourd'hui je suis venu ici pour regarder mes amis se marier, et non pas pour jouer à un jeu débile où je me "pouffise" dans des robes moulantes et faire la potiche juste pour prouver que je suis une fille qui peut s'accrocher.
Bugün buraya arkadaşlarımın evlenmesine tanıklık etmek için geldim. Dar bir elbise giyip sana sessizliğimle ceza vermeye ya da umursamadığımı göstereceğim aptal bir oyun oynamaya gelmedim.
En Gujarati, "naano" veut dire "petit"... et "moto" veut dire "grand".
Gujaratça'da "naano"'dar'demektir. ... ve'mote'"geniş" demektir.
C'est un délai très serré, ça doit être fait avant l'aube, je devrais y aller.
Vakti dar bir iş, şafağa kadar hazır olmalı, bu yüzden... kapatsam iyi olacak.
Maintenant lèves toi avant que je ne botte ton petit cul étroit de cette chaise
Şimdi o dar kıçını sandalyeden ayırmadan önce kendin kalk.
C'est étroit.
Burası çok dar.
Pendant qu'on y est, t'as pas vu mon jean brut, un peu slim?
Ya dar kot pantolonum? Bir fikrin var mı?
Le brut slim, euh...
Dar pantolonun...
C'est un borné qui hait l'art.
O dar görüşIü sanattan nefret eden biridir.
J'aurais très mal pris que tu ailles ailleurs.
Başka yere gitsen darılırdım zaten.
L'Appareil humain était un livre très limité, frivole et aussi prétentieux que son titre.
"İnsan Denen Aygıt" dar görüşlü, yüzeysel bir eserdi. ... Ve başlığı gibi caka satıyordu.
D'un point de vue strictement médico-légale, - c'est exactement ce que c'est.
Adli tıpı dar açıdan düşünürsek yaptığın tam olarak bu.
Donc je pensais aux tenues de plongée de Rag Bone Avec une tunique.
Rag Bone marka dar pantolon üstüne de tünik düşünüyorum.
Ça me fait chier.
- Lanet dar yol!
- Eh ben, t'as la classe!
- Çok dar.