Translate.vc / Francês → Turco / Decent
Decent tradutor Turco
595 parallel translation
On se tue au travail sans que vous nous versiez un salaire décent.
Bizi terimizin son damlasına kadar çalıştırıyorsunuz, ama bunun karşılığında yeterli ücret vermiyorsunuz.
Entre-temps, ça me procure un revenu décent.
Ve bu da bana uygun bir kazanç sağlar.
sans un repas décent.
Adam gibi bir yemek yiyememek.
Tu m'as aidée quand j'en avais besoin et tu as été très décent.
İhtiyacım varken bana yardım ettin ve çok dürüst davrandın.
Je suis décent et raffiné et j'aime votre fille, ce qui n'est pas difficile.
Namuslu ve medeni bir insanım ve kızınızı seviyorum, onu sevmek hiç zor değil ya.
Se battant pour pouvoir se tenir sur ses deux pieds, libre et décent.
Kendi ayaklari üstünde, özgür ve ahlakli durabilmek için savastilar.
Si ton jeune promis n'abandonne pas ses idées radicales ridicules, il n'aura jamais de cabinet décent.
Stanley, bu senin genç adam yarım yamalak radikal fikirlerden kurtulmazsa asla doğru dürüst avukatlık yapamayacak.
Tu ne pouvais pas laisser un intervalle décent, toi et ta princesse.
Sen ve prensesin iki dakika rahat duramadınız.
Dr Watson. Un médecin décent, mais indigne d'attention.
Dr. Watson, şüphesiz dürüst bir doktor ama kıymetsiz bir hayat.
Trouvez un endroit décent pour mon amie Connie et sa famille.
Arkadaşım Connie ve ailesine kalacakları uygun bir yer bak.
Fais-toi offrir un appartement décent où je pourrais venir te voir.
Sana iyi bir daire bulacağız.
Qu'avez-vous dit? Qu'ils devaient attendre et économiser avant de pouvoir penser à un logement décent?
Güzel bir evde yaşamaları için bekleyip para biriktirmeleri mi gerekiyor?
Ne méritent-ils pas de travailler, payer, vivre, mourir dans un logement décent?
Güzel evlerde yaşayarak çalışmaları ve ölmeleri çok mu?
- C'est décent.
Ele nasıl alacağına bağlı.
Tony est un homme décent.
Tony bu tür şeyler için fazla terbiyelidir.
Seulement, sois décent!
Ama edepsizlik yok!
- Selon la Convention de Genève, les prisonniers ont droit à un enterrement décent.
Cenevre Konvansiyonuna göre ölü mahkumlar adabına göre gömülmelidirler. Elbette.
Je me fiche de vendre du papier ou de savoir ce qui est décent.
Benim derdim gazete satışları ya da basının tercihlerini tartışmak değil.
Et vous, je pensais que vous étiez décent et gentil.
Sen. Senin dürüst ve nazik biri olduğunu sanıyordum.
Vous savez pourquoi? Parce que nous n'avons pas d'endroit décent pour l'exposer.
Fotoğrafı asmak için uygun bir yerimiz yok.
- Tiens, papa. Soit décent. Merci, mon garçon.
- teşekkürler oğlum.
Nous aurons un repas décent chez ton père à Noël.
- Ne demek bu? Rahatlamanı istiyorum.
Tu es décent?
- İyi misin?
Je veux que cette vallée soit un cadre de vie décent et respectable.
Bu vadinin temiz, saygın ve içinde yaşanabilir bir yer olmasını istiyorum.
Il ne serait pas décent de l'enterrer avant le déjeuner.
Öğle yemeğinden önce gömmemiz hiç yakışık almaz.
Je suppose que tu trouvais ça décent.
Umarım onun temiz olduğunu düşünüyorsun.
Vous voulez que tout soit très humain et décent, mais ne le pouvez pas.
Bunu çok asil ve insani birşeymiş gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Ama beceremiyorsunuz!
Un policier doit réspecter les gens décent, et éliminer toi et tes amis.
Bir polis memuru dürüst insanların saygısına sahiptir. Bu da seni ve arkadaşlarını kapsamıyor Monk.
Je n'ai jamais fait un repas décent.
Benim karnım hiç doymadı.
Ce n'est pas décent.
Bilmiyorum!
Il savait manier les gens. Il était décent.
O yaşlı gezgin neyin ne olduğunu biliyordu.
Un ennemi de tout ce que Rome a fait de bien et de décent!
Roma'nın bugüne kadar yarattığı güzel ve iyi olan her şeye düşmandı.
Je ne sais pas comment c'est arrivé, mais j'ai été décent.
Nasıl evlendik bilmiyorum. Ama efendi gibi davranmışım.
Tu pourrais aller mettre quelque chose de décent? Je suis très bien comme ça.
- --Tecrit edilmiş masa-- -
Et je lui suggérais simplement de mettre quelque chose de décent car...
Biliyor musun hemen suya gidilebilinir ve istediğin zaman yüzmeye gidebilirsin.
Tu n'es même pas décent.
Sen doğru olanı bulmaktan yoksunsun.
On lui a même refusé un endroit décent où vivre!
Doğru dürüst yaşayacak bir yerden bile mahrum edilmiştir!
Entrez, je suis parfaitement décent.
Tamam. İkiniz de girin. - Jean, gayet uygun durumdayım.
Quel est le délai décent pour la laisser seule?
Erkeğin uzak durması için doğru zaman ne kadardır?
C'est tout à fait décent.
Olabilecek en doğru zaman.
- On lui fera un enterrement décent.
- Cenazesini itibarlı kaldırırız.
Après un délai considéré comme décent par ton club de bridge.
Briç klübün tarafından uygun görülecek belli bir ahlaki bekleme süresinden sonra.
Nous combattons pour défendre la santé du peuple, pour que chaque famille ait un logement décent.
Her ailenin barınma hakkı var.
J'ai supporté ton spectacle minable pendant des années. Tu dégotes enfin un engagement décent et tu me vires pour celle-là?
O bayat numaralarını bunca yıl sırtımda taşıdıktan sonra onun için Roxie yi bir kalemde silip atacaksın, öyle mi?
Est-ce décent d'utiliser ainsi son corps?
Cesedini bu şekilde kullanmak doğru mu?
L'envoyer dans un hôpital décent.
onları düzgün gibi bir hastaneye götürmek için bana para verin.
Il représente notre nouvelle maison à San Antonio. Et il représente nos rêves d'offrir un avenir décent à notre fils.
San Antonio'daki yeni evimiz ve oğlumuz için gelecekte kurduğumuz tüm hayalleri ifade ediyor.
- Vous êtes un guide décent.
- Sen çok yetenekli bir rehbersin.
Cessez de jouer au détective et prenez un boulot décent.
Neden bir dedektifmiş gibi davranmayı bırakıp saygıdeğer bir iş yapmıyorsun?
Je croyais qu'il y avait en vous quelque chose de décent, de valable. Mais vous n'êtes qu'une catin.
Sende özel bir şeyler olduğunu ve değer verilmeye layık bir insan olduğunu düşünmüştüm ancak sen sıradan bir fahişeden başka hiçbir şey değilsin.
Je veux dire un manteau décent. Rien qu'un pauvre manteau!
Normal, hatta kötü bir paltodan!