Translate.vc / Francês → Turco / Drugstore
Drugstore tradutor Turco
157 parallel translation
Ici Drugstore Nadler.
Nadler Eczanesi.
Va acheter du champagne au drugstore.
- Ben de. Köşedeki markete git de şampanya al.
Hold-up au drugstore!
Şerif, Holden konuşuyor. Paramount Eczanesi az önce,
Du drugstore en face de chez toi.
Evinin karsisindaki eczaneden.
Ça dit "payé". Et j'ai payé le boucher et l'épicier et le drugstore.
Kasaba, bakkala ve eczaneye olan borcu da kapattım.
Je veux dire, l'épicier le drugstore et les autres.
Bakkalın, eczanenin falan yani.
J'ai fait combien de pas entre ici et le drugstore aller-retour?
- Buradan eczaneye gidip gelmek kaç adım tutar?
Voici le livre de comptes de M. Holmes, père du général et propriétaire du drugstore.
General'in babası ve Chillingbourne market sahibi Bay Holmes'un hesap defteriyle tanışın.
Et pourtant, en allant au drugstore, j'ai soudain su que tout irait mal.
Yine de Keyes, dükkana doğru yürürken, herşeyin kötüye gideceği içime doğmuştu.
File au drugstore et téléphone.
- Esprisi nedir? Aşağıdaki dükkana girip telefon et.
Des semaines se sont écoulées avant qu'il ne puisse retravailler après l'école au drugstore du père Gower.
Okul sonrası işine, ihtiyar Gower'ın eczanesine haftalar sonra gidebildi.
Et la station devant le drugstore de Scanlon? Non.
- Scanlon Eczanesi önündeki durağa baktınız mı?
Je suis allé au drugstore pour téléphoner à Ramirez.
Ramirez'e telefon etmek üzere eczaneye gittim.
C'est bien toi, m'appeler d'un drugstore au coin de la rue.
Tam senlik bir hareket köşedeki eczaneden telefon açıp beni evden çağırıyorsun.
Sauf que cette fois, c'est au comptoir d'un drugstore.
Fakat bu sefer bir eczane kasası önünde azarlıyorsun.
Arrêtez-vous au drugstore.
Eczaneye çek Max. Alırım.
Dans un drugstore... et vous avez pris une glace.
Bir kafeye girip, bir şeyler içtin!
Un petit malin qui te prend pour une poire. On m'invite à dîner au Paradis du Hamburger... et Loco se pointe tous les soirs avec un type rencontré au drugstore... et un stock de cachets d'aspirine. Et où tout ça va nous mener?
Sen bir salağı cezbediyorsun, ben bir hamburgerciye davet ediliyorum ve Loc her gece eczanede tanıştığı birini getiriyor daha çok duş başlığı ve bir kutu aspirinle.
Il a été vu dans un drugstore en début de soirée.
Bu akşam üzeri doğu yakasındaki bir eczanede tespit edildi.
- Cet homme, au drugstore...
- Mağazadaki adam verdi.
- Au drugstore?
- Mağazadaki mi?
Je viens de boire au drugstore.
Biraz önce eczanede içtim.
Tu pourras-tu me déposer au drugstore dans une heure s'il te plaît?
Beni bir saat sonra eczane önünden alır mısın, lütfen?
J'ai marchandé avec un drugstore.
Eczane ile anlaşma yaptım.
On le vend au drugstore.
Eczanede indirimdeydi.
Passez-moi le drugstore, s'il vous plaît.
Eczaneyi bağlar mısınız?
Je sais que le drugstore est fermé.
Eczanenin kapalı olduğunu biliyorum.
Ils transforment ce continent en un énorme drugstore.
Bu kıtayı köşedeki bir eczaneye dönüştürüyorlar.
Au drugstore de Doc?
Doc'un şeker dükkanı?
- Rendez-vous au drugstore.
- Dükkanda buluşalım.
II y a 2 ans, au drugstore...
Nerede? Markette. Yanıma sokuldu ve lafladık.
Tu vois, hier soir, j'étais super en scène au drugstore, je me tapais un super expresso avec deux potes de quartier quand soudain ce type genre nouvelle vague entre.
Dün gece var ya le drug store'da takılırken işte yani çocuklardan ikisiyle espresso deviriyordum ki
Je vais au drugstore.
Ben alış verişe gidiyorum.
- J'en ai acheté un au drugstore.
- Eczanedeydi.
Y a-t-il un drugstore ouvert?
Ve eczane de açıktır.
- Y a-t-il un drugstore ouvert?
- Açık eczane var mı?
Au drugstore.
Her zamanki gibi eczanede.
Pourquoi allais-tu voir ce Poppy, au drugstore, armé, de nuit, et avec l'autre, armé lui aussi?
Ve şu Poppy ile eczanede ne zaman buluştunuz? Neden silahlıydın?
J'allais voir ce Poppy, au drugstore à propos d'un ami.
Bir arkadaşıma yarım etmesi için ricada bulunmak istedim.
Je serai au Klein's Drugstore, 660 South Marshall, à 13 h 30, si ça vous intéresse.
Klein'ın eczanesinde olacağım, 660 Güney Marshall saat 1 : 30'da, ilgilenirsen.
Il y en a assez et on peut toujours s'arrêter au drugstore.
- Yeterince var. Biterse, bir markette durup alırız.
On achète tout dans un drugstore, vous le savez...
Bugünlerde marketlerde her şey var.
Restaurant, plats à emporter, un prisunic, un traiteur, une boutique, un drugstore,
Tam teşekküllü paket servis hizmetiyle ; restoranlar, tuhafiye, şarküteri, butik, eczane,
Il sortait d'un drugstore quand il a entendu une femme crier.
Tam eczaneden çıkarken, bir kadının çığlığını duymuş.
Drugstore, on a quelque chose pour la dame?
Drugstore... Bu genç bayana tattıracak bir şeyimiz vardır eminim.
Au téléphone du drugstore.
Aşağıdaki dükkanda telefon var.
Il vient tout droit du drugstore du coin.
Her köşedeki eczanede var.
Dans le drugstore!
Eczaneye girdi.
Appelle le drugstore, demande Sullivan.
Telefonu açık tut.
- Au drugstore!
- Eczanede var. - Peki, biri gitsin!
Les postulantes pour la scêne du drugstore.
- Bay Shields onlar eczane için geldiler