Translate.vc / Francês → Turco / Elder
Elder tradutor Turco
418 parallel translation
Bonjour, l'Ancien.
Merhaba, Elder.
Cré nom de nom!
- Batarım! - Elder-
- Frère Wiggs!
- Elder Wiggs.
L'ancien!
Elder!
- Voyons, l'Ancien...
Tamam, Elder.
L'Ancien nous propose un assez bon prix pour les bêtes.
Elder, atlarımız için güzel bir teklifte bulundu.
L'Ancien!
Elder.
Ça fait un bout de chemin jusqu'à la vallée, l'Ancien.
Burasıyla San Juan arasında baya bir mesafe var, Elder.
Nous atteindrons notre but, avec l'aide du Seigneur.
Elder, Tanrı'nın da yardımıyla oraya varacağız.
Hé, l'Ancien!
Hey, Elder!
Ce ne sont pas des gens pour nous, l'Ancien.
Sakın bu tip insanları da yanımıza almayı düşünme, Elder.
Vaut mieux les retenir.
- Onları durdursan iyi edersin, Elder. - Atlarınıza sahip olun!
L'Ancien a été très gentil avec nous.
Elder bize karşı nazik davrandı.
Ça ne me dit rien qui vaille.
Bu iyi olmadı, Elder.
Sacré bougre d'idiot de bon à rien!
Seni lanet, kahrolası, işe yaramaz sal- - Elder, sözlerine dikkat et.
Y a des Navajos, l'Ancien!
Navajolar, Elder! Dursan iyi edersin!
Sans faute, l'Ancien.
Bulunacağız, Elder. - Ondan şüphem yok, hanımefendi.
Pour la dernière fois, l'Ancien. Au moindre ennui, je vous tue sans hésiter.
Son kez söylüyorum, Elder sorun çıkarsa, sizi öldürmek zorunda kalırım.
Y aura pas de problème, hein, l'Ancien?
Sorun çıkmayacak, değil mi, Elder?
Comme dit l'Ancien, on avisera en temps voulu.
Elder'ın da dediği gibi, yeri gelince o meseleyi de halledeceğiz.
Une gorgée d'Elixir du Tonnerre?
Yıldırım İksiri'nden içmek ister misin, Elder?
C'est moi qui donne les ordres ici.
Burada emirleri ben veririm, Elder.
L'Ancien, au moindre mouvement suspect... on ouvre le feu.
Elder, biri yanlış bir hareket yaparsa silahlar konuşmaya başlar.
Bonjour, l'Ancien.
- Merhaba, Elder. - Merhaba, Şerif.
- Merci, l'Ancien.
- Teşekkürler, Elder.
L'Ancien, vous iriez pas me mentir?
Elder bana yalan söylemezsin, değil mi?
Y aurait de l'or dans ce convoi?
Kafilede altın var mı, Elder?
L'ancienne piste a pratiquement disparu. Mais on doit pouvoir passer.
Yolların hepsi kaybolmuş, Elder, ama sanırım başarabiliriz.
Dîtes, l'Ancien. Quand vous serez arrivés dans cette belle petite vallée, je crois qu'on vous fera nos adieux.
Elder, şu bahsettiği güzel vadiye vardığınızda, sanırım sizi bir daha göremeyeceğiz.
C'est assez dangereux, hein?
Baya tehlikeliymiş, değil mi, Elder?
Frère Wiggs, permettez-moi de faire d'abord passer le mien.
Elder Wiggs, sıradaki geçiş hakkının benim arabama verilmesini talep ediyorum.
- La voie est libre.
- Hiç bir sorun yok, Kardeş Jackson. - Güzel, Elder.
Et faites-le traverser.
Tamamdır, Elder.
C'est l'heure des adieux.
Vedalaşmaya geldik, Elder.
Je vous cite, l'Ancien.
Senden alıntı yaptım, Elder.
L'Ancien, grimpez là-haut.
Elder, çık oraya.
On va à la gorge d'Elder.
Elder Vadisi'ne gideceğiz.
Je veux vous présenter ma femme.
Jimmy, Sylvus, Elder, buraya gelin. Kadınımla tanışmanızı istiyorum.
Le dernier, là, c'est Elder.
Ve en sondaki de Elder.
- Vous connaissez John Elder?
- John Elder adında birini tanıyor musun?
Je ne savais même pas que John Elder était dans le coin.
John Elder'ın buralarda olduğunu bile bilmiyordum.
Tu es trop jeune pour te souvenir de John Elder, Dave.
John Elder'ı hatırlayamayacak kadar gençsin.
- Qu'est-ce que les Elder ont fait?
- Elder'ların bizimle ne ilgisi var?
- C'est juste John.
- Elder'lar değil, sadece John.
Il n'y a aucune raison puisque John n'est pas descendu du train.
Seni anlamıyorum. John Elder trende değildi ki.
John Elder n'est pas recherché ici.
Ben, John Elder burada herhangi birşey için aranmıyor.
Dieu Tout-Puissant, nous te confions l'âme de notre sœur bien-aimée, Katie Elder.
Yüce Tanrım, aramızdan ayrılan sevgili kızkardeşimiz
- Merci.
Elder ;
Il est dans le 2e tonneau?
Pastırma ikinci fıçıdaydı, değil mi, Elder?
C'est pas un chemin facile.
Zorlu bir yolculuk oldu, Elder.
Prêt, l'Ancien.
- Hazırım, Elder.