Translate.vc / Francês → Turco / Eleven
Eleven tradutor Turco
218 parallel translation
- Seven-Eleven.
Erkeksin. - 7 - 11.
Et tandis que je passais devant l'épicerie... ils m'ont dit des vilaines choses.
7-Eleven'ın yanından geçerken bana çirkin laflar attılar.
Lors du dernier, deux de vos gamins ont été tués en dévalisant un 7-Eleven.
Bir öncekinde çocuklarından ikisi, bir 7-Eleven'ı soyarken vuruldular.
Quand elle se réveille, elle a très soif. Elle va au supermarché pour s'acheter à boire, et là, elle se trouve face-à-face à un élan.
Sinderella uyandığında çok susamıştı bu yüzden * 7-Eleven'a * Slurpee almaya gitti * Bullwinkle doğru koştu.
On a fait ça dans le parking de la boutique "7-Eleven".
Seven Eleven'ın parkında yapmıştık.
Il m'a raconté qu'après le meurtre du policier, David Harris était retourné à Vidor. Mais avant son arrestation, il avait fait un vol à main armée et avait plaqué quelqu'un à terre dans une épicerie et lui braquant un fusil sur la gorge.
Polis memuru öldürüldükten sonra David Harris'in Vidor'a döndüğünü fakat tutuklanmadan önce, orada soygun yaptığını ve 7-Eleven tipi bir mağazada birinin boğazına tüfek dayadığını söylemişti.
Je suis retourné là-bas, j'ai dévalisé l'épicerie O'Bannion avec un.22.
O zamanlar O'Bannion's'u 7-Eleven'da bir 22'lik tüfekle soymuştum.
Il a dit, demain soir derrière le drugstore à 23 h, ça serait parfait.
yarın gece dedi 7-Eleven'ın arkası uygun olurmuş
J'ai monté le centre commercial, le 7-Eleven, le Photomat.
Bir alış-veriş merkezi satın aldım. 7-EIeven da. Bir de fotoğraf dükkanı.
À l'arcade.
7-Eleven'da.
- Tu dis toujours ça. Il paraît que vous avez coffré le braqueur de supérettes?
7-Eleven'leri soyan adamı yakalamışsınız.
Je rêve d'un monde où Frank Junior et tous les Frank Junior pourront s'asseoir à l'ombre, respirer le bon air, nager dans la mer et bavasser sans l'assistance d'un interprète.
Frank Jr ve tüm Frank Jr'ların Frank Jr'ların, bir ağacın gölgesinde oturmasını hava solumasını, denizde yüzmesini ve tercüman olmadan 7-Eleven'a gidebilecekleri bir dünya istiyorum.
Durant un hold-up. 10 litres d'O2.
7 Eleven soymuş. 10 litre oksijen.
Ça fait 11.
Eleven.
Il y a des supérettes, des fast-food.
7-Eleven, Popeye's tavukçusu var.
On peut pas s'arrêter juste à un tabac?
Bir 7-Eleven'da durabilir miyiz?
Si on ouvrait une boutique, on pourrait l'appeler "Seven Eleven".
Düşünüyorum da Eğer bir dükkan açarsak adını 7-11 koyalım mı?
J'ai acheté de la bière au Seven Eleven.
Sana Seven Eleven'dan bira aldım.
"Eleven done one too many."
"Onbir tamam bir fazla"
Et dites-moi. "Eleven done one too many." ça veut dire quoi?
ve "Onbir tamam bir fazla" ne anlama geliyor, anlat!
"Eleven done one too many." Qu'est-ce que ça veut dire?
"Onbir tamam bir fazla" Ne anlama geliyor?
- "Eleven done one too many."
Onbir tamam bir fazla.
Si ça continue, je vais devoir aller travailler au bazar du coin.
Eğer böyle giderse, yakında 7 - Eleven de çalışan çocuk olurum.
Il a mentionné "Bishop Flats Eleven".
'Bishop Flats 11'den bahsettiler.
- Tu parles de sexe, là?
- 7-Eleven gibi mi?
Scanners ramasser une forte signature électromagnétique... Au one-eleven marque quarante-trois.
Tarayıcılar bir-on bir işaret kırk-üç'te... kuvvetli bir elektromanyetik sinyal alıyor.
On n'a pas vraiment d'horaires.
Bir nevi 7-Eleven gibi olmalıyız.
Dans certaines stations-service, tu peux prendre une pièce du plateau.
Um, 7-Eleven Marketi'ni düşün, tamam mı? Tabladan bir bozukluk alırsın.
Je meurs de faim. notre réalisateur veut nous mettre au régime.
Ben çok açım, ve oradaki Cameron, 7-Eleven alışverişini iptal etmeye karar verdi.
Le frisé à 11h.
Frizzies at eleven!
J'avais 10 ans, mon père est allé acheter des cigarettes et il a entendu :
Ben on yaşımdayken babam sigara almak için 7-Eleven'a gitmişti. Birinin ona "Sakın arkana dönme." dediğini duymuş.
Tu me prends pour l'lndien du coin?
Burası 7-Eleven'a benziyor mu?
Que fabriques-tu avec non-stop?
Neden Seven-Eleven ile takılıyorsun?
Non-stop?
Seven-Eleven mı?
Champion dans l'art d'éliminer?
Birkaç 7-Eleven soydun, değil mi?
Tu as décidé d'aller faire tes courses... dans le Nebraska?
7-Eleven'a gidip dönecekmisin? Nebreska'daki?
- 11000 $!
- Eleven bin!
Elle a eu les six chiffres le 10 août 94.
Kuponu Ohio, Canton dışında bir Seven Eleven'dan almış.
Quand j'allais acheter du lait, mon ex me trompait avant que j'arrive à l'épicerie.
Ben evden süt almak için çıkardım ve 7-Eleven'e varmadan önce eski karım birini yatağa atardı.
Les filles impopulaires n'ont pas de sirops gratis chez Tommy.
Popüler olmayan kızlar, 7-Eleven'daki Tommy'den beleşe gazoz almaz.
Eleven thirty, oui!
Onbir buçuk, evet!
C'est comme "Ocean's Eleven".
Ocean's Eleven gibi.
7-11s. K-Marts, ces villes entièrement franchisées.
Seven Eleven ve K-Mant'ları da.
A cause d'un certain sommet 7-11.
7-Eleven zirvesi gibi bir şey.
Tu sais, la communauté Indienne est très professionnelle là bas, plein de docteurs, d'ordinateurs et... pas comme ces minis taxis et magasins de type 7-eleven
Oradaki Hintli cemaat çok profesyonel. Hepsi doktor ya da bilgisayar uzmanı. Buradaki gibi eğitimsiz arabacı, dükkancı değil.
Il doit bien y avoir un distributeur dans le coin.
Bir yerde... Bir yerde bir 7-Eleven olmalı.
" Mince, je suis désolé votre honneur, J'étais malade lorsque j'ai attaqué ce 24 / 24.
" Tanrım, özür dilerim Sayın Hakim bu hastalık 7-eleven'ları soymama neden oluyor.
Vous n'avez jamais braqué de 24 / 24 de votre vie. Vous n'êtes qu'un bouffeur de merde.
Hayatında hiç 7-eleven soymamışsın, bok yiyen s.kilmiş çakal.
La semaine dernière, un homme a cambriolé le Sri lankais du 7ème et a tiré sur le propriétaire 3 fois dans la poitrine.
Daha geçen hafta Sri Lankan'daki 7-Eleven'a biri girdi. ve sahibini göğsünden 3 defa vurdu.
Le Huit-à-Huit.
- 7-Eleven *
Il y a le dernier 311.
Three Eleven'ın yeni albümü de var.