Translate.vc / Francês → Turco / Exigé
Exigé tradutor Turco
2,886 parallel translation
Megan a exigé qu'il soit rose.
Megan bir sonraki ilacın pembe olması gerektiğinde ısrarcı.
Il aurait dansé sur une table, si on l'avait exigé.
Oryantal dans talep etmişsek o başarmış demektir.
Ils ont exigé les 1ers chiffres qui me venaient.
Aklıma ilk gelen sayıları söylememi istediler.
Le jeune Numerius l'a exigé de simples jeux qui se terminent par la mort.
Basit bir eğlencenin ölümle sonuçlanmasını isteyen Numerius'tu.
Cette mission exige un pilotage de haut vol.
Bu görev için özel pilotaj yetenekleri gerekecek ve özel derken ciddiyim.
Red. Le Jockey-Club exige des noms uniques.
Jokey Kulübü böyle isimlere izin vermiyor.
Je me rends aux suppôts de l'Empire britannique. J'exige le statut de prisonnier de guerre.
Etrafım İngilizlerle sarıldı savaş esiri durumu talep ediyorum.
Il n'y a rien de mieux quand votre travail exige que vous soyez baraqué et musclé.
Güçlü kuvvetli olmanı gerektiren bir işin varsa.
C'est ce qu'Allah exige!
Allah'ın buyurduğu da budur!
C'est ce que l'Islam exige!
İslamiyet'in şartı budur!
- La situation exige...
- Şunu soralım...
La loi exige qu'une évaluation en soit faite.
Bir değerlendirme yapmak için kanun gereklidir.
Cela exige que chaque génération... disons que... regarde si le système est adéquat.
Bu her jenerasyonda gerekli - - Haydi söyleyelim - - Sistemin yeterli olup olmadığını inceliyor.
Ça n'exige qu'une implication minime.
Hemen aşırı tepki verme. Fazla bir şey gerektirmiyor.
La recette exige trois carottes moyennes, et je pense que celle-ci est trop grosse.
Bu tarife göre üç orta boy havuç lazım. Ben de düşündüm ki bu orta boy olarak sınıflandırmak için fazla büyük.
Cela exige parfois de sacrées tripes.
Bazen sağlam bir mide gerekiyor.
J'exige la restitution de mon duché, à quoi tu dois te soumettre.
Dukalığımı da senden geri istiyorum, gerçi istesen de istemesen de vereceksin.
J'exige de parler à votre patron!
Derhâl patronunuzla konuşmak istiyorum!
Cela exige un félin hors du commun.
Ama bu çok özel bir kedi özelliği gerektirir.
Tu sais, le Bureau fédéral des Prisons exige... que toutes les lettres restent ouvertes.
Biliyorsun Cezaevi müdürlükleri... mahkumlara gelen mektuplar mühürlenmis zarfta olmalilar. Görüyor musun?
... ont exigé l'argent.
Parayı istediler...
Il dit que l'Autriche exige la restitution du DC-9, que l'avion devait nous emmener à Alger, pas au-delà.
Avusturya Hükümeti DC9'un dönmesini talep ediyor. Uçağın bizi Cezayir'e götüreceğini sandıklarını söyledi.
C'est Bush qui exige mon expulsion contre la normalisation des rapports avec la Syrie.
George Bush benim gönderilmemi istiyor. Karşılığında, Suriyelilerle ilişkilerini normalleştirmeye götürecek.
notre travail exige une aptitude
Yeteneksizmiş, kıçımın kenarı.
Vous savez que notre travail exige une aptitude
Bu yüzden işimizin vasıflı olduğunu biliyorsunuz.
La justice exige que chacune de nous obtienne un salaire égale à celui de l'homme Oui!
Doğru olan, her birimizin erkeklerle eşit ücret almaya hakkının olduğu.
Il exige la démission de Kong Qiu.
- Kong Qiu'nun kovulmasını istedi.
L'aspect vivant exige du temps et du savoir-faire.
Hayattaki gibi görünmesi zaman ve zanaat gerektirir.
J'exige un désaveu officiel, père Montesinos!
Sözünüzü geri almanızı talep ediyorum Peder Montesinos.
Une peine de cœur exige un remède approprié.
Kırık bir kalp onarılmalıdır.
Pédaler ou chevaucher exige moins de souffrance et de travail.
Bisiklet sürmek ya da at binmek daha az çile ve çaba gerektiriyor.
Le sang exige du sang.
Kana kanla karşılık verilmeli.
J'exige de parler au président Hassan.
Başkan Hassan ile görüşme talep ediyorum.
Tirer de l'information des hôtels exige de la délicatesse.
Hotellerden bilgi almak ince dokunuşlar gerektirir.
Coincer un poids lourd et le pousser dans une collision exige un groupe.
Büyük bir araca çarparak onu kazaya sürüklemek grup çalışması gerektirir.
Comme vous le savez, notre travail d'aide à ceux qui viennent de la Planète exige de la discipline, renoncement et un grand dévouement.
Bildiğiniz gibi, Bu olanlara yardım çalışmalarımız, hangisi gezegenden geliyor? Disiplin gerektiriyor!
La descente en rappel traditionnelle exige qu'on tienne la corde à deux mains... ce qui n'est pas pratique quand on se fait tirer dessus.
Geleneksel dağdan iniş bir ipi iki elle tutmayı içerir Ki bu ateş altındaysanız elverişsiz bir iştir.
Si, je veux. Je l'exige.
- Öyle olmasa sormazdım.
L'amour n'exige rien.
Talepkâr değildir.
J'exige un avocat.
- Josef Mohammed. Avukatımı istiyorum!
Je vous donne les deux hommes. En échange, j'exige la fourniture de renseignements et de matériel. D'accord.
Size o iki adamı vereceğim ancak karşılığında, sisteme erişim hakkı ve teknik altyapıyı istiyorum.
Un espion, ça exige.
Ajanlar lütfen demez.
Rome exige un politicien plus expérimenté.
Roma gün görmüş bir politikacı bekliyor.
Je mérite... j'exige, même, de savoir ce qui te prend ces temps-ci.
Olup biteni bilmeyi hak ediyorum... Hayır, son zamanlarda sana ne haltlar olduğunu bilmek istiyorum.
Notre travail exige qu'on soit torse nu, à un moment donné, et sans vous vexer, ça me paraît un peu sec.
İşimiz gerektiğinde üstümüz çıplak gitmeyi gerektirir. Alınmaca yok, bu, biraz yavan geldi.
Mas Amedda exige que vous vous rendiez aux autorités.
Mas Amedda teslim olmanı istedi.
Le FBI exige que tu voies un thérapeute.
Büroda hizmet veren terapistin...
Il exige qu'on lui vende.
Ona satmamızı istiyor.
On exige le même niveau d'excellence de tout le monde.
Mazeret yok, hepinizden en yüksek düzeyde performans bekliyoruz.
Nous devons nous engager sur la voie de la vertu, même si cela exige de partir et d'y laisser notre chair et notre sang.
Doğru yolu seçmeliyiz... hatta çok uzun yürümek ve kendi etten kandan bedenimizi arkamızda bırakmak anlamına gelse bile.
Ce sont de petits hamburgers, mon palais exige quelque chose d'un peu plus... adorable.
Canım daha güzel bir şey çekiyor.