Translate.vc / Francês → Turco / Fais
Fais tradutor Turco
250,200 parallel translation
Je fais de mon mieux.
- Elimden geleni yaptım.
Les derniers battements vont se répandre dans tes artères, mais dès que je le fais, tu vas perdre connaissance.
Kalbinin arterine bir kaç atışı daha daha olacak ama bunu yaptıktan sonra bilincini yitireceksin.
Qu'est-ce que vous croyez que je fais?
- Sence ne yapmaya çalışıyorum?
Je fais sonner la sonnerie du dîner et je compte sur 150 millions d'années d'évolution limitée pour prendre le relais.
Yemek zilini çalıyorum ve işi 150 milyon yıllık sınırlı evrime bırakıyorum.
Je pensais que tu faisais des progrès, mais pour chaque pas en avant, tu fais cent pas en arrière.
İlerleme kaydettin sanmıştım ama attığın her adımdan sonra yüz adım geri gidiyorsun.
- Qu'est-ce que tu fais?
- Ne yapıyorsun?
Je sais que tu es frustrée quand je fais des pas en arrière, mais je ne veux pas le faire, je le fais.
Gerilediğimde hayal kırıklığına uğradığını biliyorum ama bilinçli olarak yapmıyorum, kendiliğinden oluveriyor.
Je fais vite.
- Çok kısa.
Qu'est-ce que tu fais?
Ne yapıyorsun?
qu'est ce que tu fais?
- Ne yapıyorsun?
C'est tout ce que j'ai toujours fais!
- Hep böyle yaptım!
Qu'est-ce que tu fais?
- Ne yapıyorsun?
Et nous allons nous réfugier dans ce coffre fort pendant je fais sauter cet endroit et personne ne va débattre de ce sujet.
Ve ben bu mekânı havaya uçururken bu kasada kendimizi koruyacağız ve kimse bu konuda tek kelime etmeyecek.
Ici. Fais ce que je dis.
Sözümden çıkma.
Je vous fais sortir de là dans moins d'une minute.
Bir dakikadan az bir vakitte seni oradan kurtaracağım. Güven bana.
Ces cartes où tu fais un poinçon par visite?
Şu her gidişinde bir delik açılan kartları mı diyorsun?
Walter se tenait debout là ou il devait, et quand on a su que le mélange avait durcit, il a glissé son pied sous la rallonge, j'ai fais le reste... tout ça au profit de mes amis
Walter, önceden belirlediği noktada durdu ve kimyasal karışımın serleştiğini anladığımızda ayağını uzatma kablosunun altına kaydırdı... Geri kalanı ben yaptım hepsi yakınlardan bizi izleyen dostlarımızı etkilemek içindi.
Fais attention.
Dikkat et.
Bien sûr que tu l'as fais.
Tabii ki yapmışsındır.
Je ne fais pas ça pour sauver ma peau.
- Bunu kendimi kurtarmak için yapmadım.
Ne le fais pas pour moi.
Benim için yapma.
Ne te fais pas de reproche.
Kendine yüklenmeyi bırak.
Fais chier!
Lanet olsun!
Si tu fais ça, papa, si j'ai un jour des enfants, tu ne les verras jamais.
Eğer bunu yaparsan baba ve ileride çocuklarım olursa onları asla göremezsin.
Eh bien, associée, je ne fais que théoriser, mais nous étions en chemin pour une fête "chemsex"
Sayın ortak, ben burada sadece teori üretiyorum. Ama Arlington Heighst'te bir chemseks partisine doğru gidiyorduk.
Tu ne fais même pas ça consciemment.
Bunların farkında olmana gerek bile yok Maia.
Que fais-tu?
Ne yapıyorsun?
Je ne fais pas ça que pour le poulet.
Mesele kızarmış tavuk gecesi değil.
Je ne fais pas le poids.
Hiç şansım yok.
Alors je fais semblant d'aller bien.
O yüzden iyiymis gibi davranıyorum.
Vous devez comprendre que je fais face à un plus gros problème...
Anlaman gerek, cok zor bir durumla karsılasıyorum...
Qu'est-ce que tu fais là?
Burada ne yapıyorsun?
Ne fais pas ça.
Bunu yapma.
- Que fais-tu ici?
- Burada ne yapıyorsun?
Je fais référence à Maze, bien sûr.
Tabiki de Maze'den bahsediyorum.
Tu me fais marrer, Decker.
Beni güldürüyorsun Decker.
Non, ne fais pas ça.
Hayır, Maze yapma.
Fais-moi confiance.
Güven bana.
Fais très attention, Maze.
Dikkatli ol, Maze.
C'est ce que je fais toujours.
Çünkü her zaman kalırım.
Dan, fais attention avec elle.
Dan, ona karşı dikkatli olmanı istiyorum.
- Fais-le.
- Sadece yap.
Fais comme tu veux.
Süreç başlasın.
- Que fais-tu ici?
Burada ne arıyorsun?
C'est pourquoi je fais toujours une copie.
Bu yüzden hep yedekleme yaparım.
Que fais-tu là?
Sen burada ne arıyorsun?
Si tu fais du mal à quelqu'un, si tu lui fais du mal...
- Eğer birini incitirsen anne, eğer onu incitirsen...
Je vous fais confiance...
Dedektif sana güveniyorum...
Salut! Sont ce que tu fais? Salut!
Ne yapıyorsun?
Ah... Je veux savoir comment tu as fais ça.
Nasıl yaptığını öğrenmek istiyorum.
Je vous fais sortir d'ici.
- Şimdi seni buradan çıkarıcam