Translate.vc / Francês → Turco / Fait
Fait tradutor Turco
633,952 parallel translation
Ça fait faire un grand détour.
Çok dolanıyoruz.
À ton avis, quelle taille fait cette ville?
Sence bu şehir ne kadar büyük?
En fait...
Şey...
Si vous me conduisez à l'usine, je construirai un terminal synthétique qui fait le même effet que le terminal génétique.
Beni fabrikaya götürürsen sana, Net Terminal Geni ile aynı etkiye sahip bir sentetik terminal yapacağım.
- Comment avez-vous fait?
- Öyle bir şeyi nasıl yaptınız?
L'union fait la force.
Birlikten kuvvet doğabilir.
C'est elle qui fait ça?
Bunu yapan o mu?
On a toujours fait comme ça.
Her zaman böyle yapmışızdır.
Ça fait mal?
Canın yanıyor mu?
Elle s'est fait passer pour une humaine pour franchir le périmètre.
Bariyeri geçmek için insan gibi davranıyor.
Ça fait peur, ici.
Burası çok korkutucu.
- Tu as bien fait.
- Doğru olanı yapmışsın.
Qu'avez-vous fait pour y mettre un terme?
Bunu önlemek için ne yaptık?
Vous êtes tous si braves, mais qu'avez-vous fait pour arrêter cela?
Hepiniz cesursunuz ama bunu önlemek için ne yaptınız?
Pourrez-vous regarder vos femmes dans les yeux et leur dire que vous n'avez rien fait?
- Kadınlarınıza ve çocuklarınıza. hiçbir şey yapmadık mı diyeceksiniz? - Çocuklarınızın gözüne bakıp bir şey yapmadık mı diyeceksiniz? - Hayır!
La Ligue de la Justice croit que j'ai fait brûler le saloon.
Asayiş Birliği barı benim yaktığımı düşünüyor.
Pourquoi ton père fait-il ça?
Baban bunu neden yapıyor Pete?
- Qu'as-tu fait?
Ne mi yaptım?
Ce que j'ai fait? C'est toi qui as disparu!
Birden ortadan kayboldun.
Il n'est pas des nôtres. Vous auriez fait de même s'il avait des vues sur vos femmes.
Eğer bir köle sizin müstakbel eşinizin peşinde olsaydı çoğunuz köleyi öldürürdü.
Cela fait de lui un Comanche.
Bu onu Komançi kılar.
Un Comanche ne fait pas de mal à un autre Comanche.
Komançi başka bir Komançi'ye zarar veremez. Özgürsün Tiehteti.
Ça fait mal, non?
Eminim fena acıyordur.
Que lui avez-vous fait?
Ona ne yaptınız?
Qu'avez-vous fait à notre famille?
Ailemize ne yaptın Eli?
Et j'imagine que ceci était... la goutte qui fait déborder le vase.
Sanırım bu, bardağı taşıran son damlaydı.
Non, je pense qu'il fait son bruit de vent.
Boğuluyor. Yok hayır.
Elle ne fait que parler du pénis du Père Noël.
Hayır, çok kooperatifsiz.
Ça me fait penser à moi à Tucson.
- Evet. - Evet. Tucson'daki günlerime geri dönüyor.
En fait, peut-être pas là tout de suite!
Aslında, biliyorsun ne, Şimdi en iyi zaman olmayabilir!
Je n'aurais jamais fait ça!
Ben asla sana yapmazdım!
la même femme en fait... elle est venue et a tout nettoyé!
Aynı kadın, aslında... Biliyor musun, içeri girdi ve Hepsini temizlemeye çalıştı!
Mais maintenant cette femme est la femme qui fait que jattimpatiente chaque jour!
Yapan kadın Bana her gün gevşeyim!
Je pense qu'elle l'a fait.
Sanırım yaptı.
T'as vu, j'ai fait une roulade.
- Şunu gördün mü? Rol yaptım. - Evet.
J'ai fait des Cheetos au teriyaki avec des miettes.
Biraz teriyaki yaptım Çita sıfırdan.
N'est-ce pas ce qui fait la force de l'Amérique?
Amerika'yı harika yapan şey bu değil midir?
En fait, je me suis arrêté au drive chez Baxby en chemin.
Aslına bakarsan yolumuzun üzerindeki Baxby'nin arabaya servisinde durdum.
- Ça fait huit heures?
- Sekiz saat oldu mu?
Je dois vous avouer... Vous m'avez vraiment fait peur dans le bar.
Sana şunu söylemeliyim ki o barın orada beni gerçekten korkuttun.
Bien sûr, certains font ça pour la montée d'adrénaline, mais on fait appel à nous pour vaincre des dépendances : Oui. drogue, alcool, malbouffe.
Tabii ki bazı insanlar bunu sadece eğlence olsun diye yapıyor ama bağımlılıkla, uyuşturucuyla, alkolle, yağlı yemeklerle mücadele eden çok sayıda müşterimiz var.
Ça me fait plaisir.
Seve seve verdim.
À LA RECHERCHE DE FRISSONS? VOUS VOULEZ SAVOIR CE QUE ÇA FAIT DE DISPARAÎTRE?
Kaçırma Çözümleri
J'ai fait tout ce que vous m'avez demandé jusque-là.
Benden şu ana kadar istediğin her şeyi tamı tamına yaptım.
Pourrez-vous regarder vos enfants dans les yeux et leur dire que vous n'avez rien fait?
- Hayır!
Je pense qu'on fait erreur en mettant tous nos oeufs dans le panier Yoda.
Düşünelim bir hata yapıyoruz
On ne fait pas de bruit.
Çok sessiz ol.
Oui, il fait le vent.
Evet, rüzgar yapıyor.
C'est plutôt cru, mais elle fait ce qu'on lui demande.
Oldukça kaba, ama, Uh, işi halledecek.
"On n'est pas si différents, en fait".
Ama kısa bir süre için Biz ayrılmaz olduk. Püskürtme zamanla azalır Birbirlerine baktılar Gözleri ve temelde şöyle dedi :
Tout ça fait partie du plan.
Her şey planın bir parçası.