Translate.vc / Francês → Turco / Fantöme
Fantöme tradutor Turco
7,205 parallel translation
Comme un fantôme.
- Hayalet gibi.
Un fantôme.
Bir hayalet.
Pas de fin à la violence car le tueur est un fantôme, intouchable, qui passe entre les gouttes et qui vit dans l'ombre.
Şiddetin sonu yok çünkü katilimiz bir hayalet, dokunulmaz, yağmur damlaları arasında yürüyen ve gölgelerde beliren biri.
Soit notre "fantôme" sait voler... Soit il y avait deux personnes dabs cette pièce.
Hayaletimiz ya uçabiliyor ya da oda da iki kişi vardı.
On dirait un fantôme zombie.
- Hayalet zombi gibi bir şey.
Alors, dans Hamlet, Bernardo et Marcellus sont terrifiés par un fantôme.
Hamlet'te Bernardo ve Marcellus bir hayaletten korkuyorlar.
Je n'ai jamais rencontré de fantôme. Quelqu'un?
Ben hiç hayaletle karşılaşmadım, ya siz?
Gene Shalit, je suis le fantôme de Roger Ebert.
Gene Shalit, ben Roger Ebert'in hayaletiyim.
Bo est une putain de fée fantôme.
Bo bir hayatletmiş anasını satayım.
Je reconnais un fantôme lorsque j'en vois un.
Tanıdık bir hayaleti gözünden anlarım.
Papa fantôme?
Hayalet baba mı?
Fantôme Swayze?
Hayalet Swayze mi?
Je n'arrive pas à croire que tu aies eu des relations sexuelles avec un fantôme.
Hayaletle seviştiğine inanamıyorum.
Depuis quand peut-on brûler un fantôme?
Ne zamandan beri hayaletler yanabiliyor?
Ce mec était un fantôme.
Adam hayalet gibiydi.
La nuit du meurtre, ce quartier était fantôme, pas vrai?
Cinayet gecesi mahalle hayalet kasabaydı resmen.
Tu étais comme un fantôme pendant 12 ans.
On iki yıldır hayalet gibisin.
- On as un fantôme.
- Hayalet var burada!
- Un fantôme?
- Hayalet mi?
Quoi? Nous essayons de détruire un gouvernement fantôme ici, Aubrey.
Burada derin devleti yok etmeye çalışıyoruz, Aubrey.
Je ne peux pas battre un fantôme, et si je ne peux pas t'avoir, et bien, il ne pourra pas t'avoir non plus.
Bir silüet ile de mücadele edemem ve eğer ben sana sahip olamayacaksam o da olamayacak.
Non, j'ai juste été un fantôme plus longtemps que tout le monde ici, près de deux ans maintenant.
Hayır. Buradaki herkesten daha uzun süre burada olan bir hayaletim sadece. Neredeyse iki yıl oldu.
Le fantôme de mon père est apparu ici.
Babamın hayaleti burada ortaya çıkmıştı.
Je ne suis pas vraiment un fantôme.
Yani ölmedim.
Tu est devenu un fantôme après l'avoir vu.
O ışığı gördükten sonra hayalet oldun.
Tu es mort. Je ne suis pas vraiment un fantôme.
Ben hayalet değilim.
Nathan est un fantôme et tu es sur le point d'exploser.
Nathan bir hayalet ve sen de patlamak üzeresin.
Alors tu connais un fantôme qui se balade avec un couteau?
Peki bıçak taşıyan bir hayalet tanıyor musun?
Nathan, c'est un fantôme.
Nathan bir hayalet.
Fantôme, incorporel, peu importe.
Hayalet, cisimsiz, fark etmez.
Il y a un fantôme... - Juste là.
Tam burada bir hayalet var.
Tu as plus d'un fantôme qui hante ton bureau?
Ofisine dadanan başka hayaletler de var mı? - Seth, ben sadece...
Ça doit être le fantôme assassiné.
Bu öldürülen hayalet olmalı.
C'était comme poursuivre un fantôme.
Bir hayaleti kovalıyor gibiydim.
Un fantôme bourré.
Sarhoş bir hayalet.
J'ai joué le fantôme de Rachmaninov dans une production lycéenne de Shine médiocre.
Lisede Shine'ın genel hatlarıyla yapılmış bir uyarlamasında Rachmaninoff çaldım.
C'est presque un fantôme.
Adam resmen bir hayalet.
Je suis pas un fantôme, Noel!
- Hayalet değilim, Noel!
Ils feront exploser la ville-fantôme qu'on a survolée hier.
Dün üzerinden geçtiğimiz boş kasabayı, havaya uçuracaklar.
Un résultat d'ADN, et une histoire de fantôme.
Bir DNA sonucu ve... hayalet hikayesi.
Tu es un fantôme.
Sen bir hayaletsin.
Une fois, elle a amené l'équipe de foot entière voir la menace fantôme.
Bir keresinde, tüm futbol takımını görmek için "Phantom Menace" e gitti.
Elle trouvait des excuses pour toute l'école. Une fois, elle a amené l'équipe de foot entière voir la menace fantôme.
Tüm okula bahaneler uydururdu bir keresinde, tüm futbol takımını görmek için "Phantom Menace" e gitti.
c'est pas pour vous embêter mais je ne suis pas sûre qu'une ville fantôme vous soit très utile pour rentrer chez vous.
- Hey, gıcıklık yapmak istemem, fakat terkedilmiş bir hayalet kasaba evinize dönmenize pek de fayda sağlayacak gibi durmuyor.
... d'un fantôme.
aşık oldum.
- D'un fantôme?
- Hayaletten mi?
pas peur du fantôme.
- Ah, yo, yo, hayaletten korkmuyorum.
J'ai peur de... de... et si... et s'il n'y avait pas de fantôme?
Benim korktuğum şey... Ya... ya ortada bir hayalet yoksa?
C'est forcément un fantôme!
- Hayalet olmak zorunda!
vraiment voir un fantôme.
- Çünkü gerçekten, ama gerçekten bir hayalet görmek istiyorum...
Un fantôme!
Hayalet!