English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Faux

Faux tradutor Turco

22,817 parallel translation
Zoom a dû mentir au faux Dante et lui dire que j'étais celui qui a tué Reverb, parce que ce mec veut ma mort.
Zoom, Dante'yi kandırıp, Reverb'ü benim öldürdüğümü söylemiş olmalı. Adam beni öldürmek istiyor çünkü.
Il tient son pouvoir de cette faux qu'il brandie.
- Gücünü elindeki tırpandan alıyor.
Central City... le Flash que vous avez vu dans vos rues est un faux.
Central City sokaklarda gördüğünüz Flash sahte.
Les gens voudront le croire, même si c'est faux.
Yanlış dahi olsa insanlar doğru olduğuna inanmak isteyecekler.
Je n'ai jamais fait un faux témoignage lors d'une enquête sur moi.
Ben hiç bir özel savcı tarafından sorgulanırken yalancı şahitlik yapmadım.
J'ai jamais passé d'accord avec Tusk... pour qu'il fasse un faux témoignage en échange du pardon.
Ben hiç Raymond Tusk ile af karşılığı yalancı şahitlik yapması için anlaşmadım.
- C'est faux.
- Doğru değil.
J'ai secoué la tête quand c'était faux.
Yanıldığı noktalarda başımı salladım sadece.
Le monde entier a pensé que vous étiez ennemi public numéro un, et vous les prouvé faux.
Tüm dünya bir numaralı Halk Düşmanı olduğunu düşünüyordu, Hatalı olduklarını gösterdin onlara.
Ceux qui ont répondu correctement pourront passer à la prochaine étape... créant un faux profil contre quelqu'un de très important...
Doğru cevaplayanlar... bir sonraki bölüme geçecekler... diğer bölüm bir kişiye karşı önyargı profili oluşturmak...
D'autres fois c'est aussi simple que de remarquer un faux filigrane.
Diğer zamanlarda ise sahteliği farketmek kadar kolaydır.
Faux numéros de contrôle, images de sécurité en 3D... et filigranes manquants ne peuvent être vus que sous lumière UV.
Sahte kontrol numaraları, kabartmalı güvenlik resimleri... ve sadece UV ışıklar altında görülebilen eksik işaretler.
Beaucoup parmi ceux ci sont faux.
Bunların bir çoğu sahte.
Un faux avortement.
Evet, evet. Sahte kürtaj.
Si c'est faux, vous devrez le prouver à l'Espagne.
Bu yalansa bunu İspanya'ya kanıtlaman gerekecek.
Le prince nous a menti à tous pour obtenir l'Écosse sous de faux prétextes.
Prens sahte tavırlarıyla İskoçya'yı kazanmak için hepimize yalan söyledi.
C'est faux.
- Hayır bulmadın.
Faux, il ment.
Bu doğru değil.
Non, c'est faux, honorable.
- Cidden halledemiyordun tatlım.
Peu importe ce que te dit Valentin, c'est faux.
Valentine sana her ne dediyse, doğru değil.
Ce que Valentin a dit à Jace à propos de ses amis le rendant faible, c'était faux.
Valentine'ın Jace'e arkadaşlarının onu zayıflattığıyla ilgili söyledikleri yanlış.
C'est faux, et vous le savez!
Öyle bir şey yok ve bunu sende biliyorsun!
Des faux drapeaux, des masques!
Sahte bayraklar, maskeler!
Les traîtres hissent un faux drapeau.
Hainler sahte bayrak kullanıyor.
Elle a commencé en disant que les autres livres étaient faux et qu'elle voulait clarifier des trucs.
Evet dediğine göre diğer kitaplar hatalıymış ve geri dönüp onları düzeltmek istemiş.
Faux comment?
Nasıl hatalıymış?
C'est une vie de faux-semblant.
Yalanlarla dolu bir hayat.
Tu as dit qu'on vivrait au-dessus de cette saleté, et c'est faux.
Bizi bu pisliğin içinden kurtaracağını söyledin. Ama yapmadın, efendim.
Non, c'est faux, M. Leicester.
Hayır, yok, Leicester Efendi.
Et je pense que quelqu'un l'a utilisée pour mettre de faux souvenirs des étreintes dans le cerveau d'Andre Hannan. dans le cerveau d'Andre Hannan.
Bence biri bunu, Andre Hannan'ın beynine sahte sarılmaları yerleştirmek için kullandı.
Tu crois vraiment qu'il y a un docteur allant dans les cerveaux de patients insoupçonné et mettant de faux souvenirs de câlins, en plus?
Cidden masum hastaların beynine girip sahte sarılma anıları yerleştiren bir doktor olduğunu mu düşünüyorsun?
Nous pensons que vous lui avez implanté de faux souvenirs de lui en train de commettre ces étreintes.
O sarılmaları işlediğine dair beynine sahte anılar yerleştirdiğinize inanıyoruz.
art faux.
Sanat sahtekarlığı.
Bien, on sait qu'il a voyagé jusqu'à Moscou avec le, hum... le faux passeport que vous lui avez donné.
Moskova'ya gittiğini biliyoruz senin ona verdiğin sahte pasaportla.
Ou peut être qu'on a faux.
Veya belki de yanlış bulduk.
Faux!
Yanlış!
Vous m'avez donné faux-espoir.
Bana boş yere umut verdin.
C'est faux.
Bu çok daha kötü.
Peut-être pour la même raison pour laquelle elle ne nous a pas dit qu'il a été admis sous un faux nom avec exactement les mêmes symptômes.
Bize aynı semptomlarla, başka bir isimle daha önce de hastaneye yattığını söylememesiyle aynı sebepten olabilir.
C'est faux.
Hayır, bekleyemez.
Je connais quelqu'un qui pourrait vous faire de faux passeports.
Size sahte pasaport bulabilecek birini tanıyorum.
Oui, vous avez eu tout faux, mais remerciez le ciel vous avez finalement trouvé le vrai coupable.
Evet. Yanlış yaptınız ama şükürler olsun ki sonunda gerçek suçluyu bulmuş olacaksınız.
Bon, c'est faux.
Dur bakalım, bu doğru değil.
Oh, tu as ça de faux.
Bu yanlış işte.
C'est faux.
Hayır, çok beğeniyor!
C'est faux.
Hayır, yapmıyorum.
C'est faux, il est bleu.
Ama değil.
Peut-être qu'il a réalisé que les livres étaient faux ou autre chose.
Öyle olsaydı, haber vermek için aramaz mıydı?
Tu vas me dire... que j'ai vraiment merdé, que j'ai failli tuer tous nos amis parce que je me croyais coincé dans un faux monde diabolique.
Hayır, hayır. Bana şunu söyleyeceksin... İşleri çok fena berbat ettiğimi söyleyeceksin.
C'est faux.
Hayır, öyle değil.
Si les souvenirs sont faux comment sont-ils si précis?
Eğer hatıralar sahteyse, nasıl bu kadar tutarlı olabiliyorlar?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]