English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Four

Four tradutor Turco

2,772 parallel translation
Je fouillais les cendres dans le four à pizza, et j'ai trouvé... surtout des cendres mais j'ai aussi trouvé ça.
Ben de fırında bulduğumuz külleri inceliyordum ve çoğunlukla şey, kül buldum, evet. Ama ayrıca şunu buldum.
Et je ne suis pas tout à fait sûr de ce qu'il faisait dans le four.
Ve bu parçanın, fırında ne aradığını hala bulamadım.
- Le fragment d'acier dans le four?
Fırında bulunan çelik parçasını hatırlıyor musun? - Evet.
On dirait que notre tueur, pour pouvoir quitter le bar, avait besoin de changer de look, donc il a retiré son chapeau, retiré sa veste, enveloppé l'arme dedans, et jeté le tout dans le four.
Görünüşe göre katil, salondan ayrılmadan önce görünüşünü değiştirmek istemiş ve bu yüzden şapkasını, ceketini ve silahını üzerinden çıkarıp fırına atmış.
Bon, je vais mettre des serviettes au four et augmenter le thermostat pour te faire suer à grandes eaux.
Pekâlâ, ben fırına birkaç havlu atıp termostatı çalıştıracağım. Böylece seni iyice terletip rahatlatabiliriz. Ben hallederim.
J'y rendais visite à ma tante Clematis, elle travaillait au four à brique.
Oraya Clematis teyzemi ziyarete giderdim. Tuğla ocağında çalışırdı. - Hangi cehennemde peki Crabtree?
D'après ce que je sais, on l'a jeté vivant dans un four.
Bildiğimiz tek şey, canlı canlı bir fırına atıldığı.
Que diriez-vous de descendre des Despé, manger des tacos et des chalupas et nous la jouer 100 %.
Ee, ne dersin, bir kaç Four Loko * kapalım, T-Bell'e gidip chalupa * söyleyelim ve hızımızı yüksek tutalım, ha?
Non, tu l'as gratiné dans un petit four de loup-garou.
Yok, onu küçük kurt adam fırınında pişirmişsindir.
Le 9 janvier, tu as donné ton approbation pour qu'une cache d'armes confisquées soit détruite, mais neufs Glocks n'ont jamais fait le voyage jusqu'au four.
Ama birkaç tane 9 mm lock kazana gidemedi.
Le Four Seasons est le plus haut, mais on n'est pas sûrs.
Miami'deki en uzun bina Four Seasons'ın fakat hangisine gideceğinden emin değiliz.
Le Four Seasons est l'immeuble le plus élevé. On pense que Travis Marshall y sera.
Miami'nin en yüksek binası Four Seasons'ın ve Travis Marshall'ın da oraya geleceğine inanıyoruz.
Le Four Seasons, ici le lieutenant Morgan.
Four Seasons, ben Komiser Morgan.
Rien à signaler au Four Seasons.
Komiserim, burası Four Seasons. Her şey yolunda.
Y a du bacon végétarien, et les scones sont au four.
Sevdiğin sebzeli pastırmadan koydum. Fırında da çörek var.
Les rayons X le diront pas, donc je vais utiliser un four industriel.
Röntgenden ne olduğu anlaşılmıyor. O yüzden bidonu teknisyenlerden biriyle endüstriyel fırına gönderiyorum.
Je l'ai utilisé une fois, pour sortir un gâteau du four.
Fırından turtayı çıkarmak için kullanmıştım bir kez.
Stupide météo... et ton four de festival.
Aptal, beceriksiz muhabir ve beceremediğiniz Istakoz Festivali!
Bon alors si tu ne veux plus qu'on parle sincèrement, j'ai un plat dans mon four.
Tamam, "bunları konuşmamalıyız" moduna gireceksen fırında rostom vardı.
Il y a du canard... des petits pois, des carottes, des biscuits fraichement sortis du four.
Ördek... Bezelye, havuç ve yeni fırından çıkmış bisküviler var.
Mais j'ai commandé le diner au Quatre Saisons.
Tamam ama Four Seasons'tan yemek sipariş edeceğim.
Je vais mettre ma baguette dans votre four.
Somunumu fırınına koyacağım.
Mais c'est moi qui met au four, parce que je suis le maître de la cuisson maintenant.
Ama pişirme işini ben yaptım çünkü artık bunun ustasıyım.
C'est mieux avec une mitaine de four.
Fırın eldiveniyle daha iyi oluyor.
Prudence, ou vous vous réveillerez avec une brioche dans le four.
Eğer dikkatli olmazsan, bir sabah uyandığında fırındaki mercimeğin çoktan pişmiş olduğunu görürsün.
Au dîner, saumon grillé et sa sauce hollandaise maison, salade au boulgour accompagnée de tomates cerises, pain au four fait maison, pot de beurre à l'ail persillé.
Akşam yemeği! Kızarmış somon, Holandez sos, domatesli bulgur salatası ve maydanozlu, sarımsaklı tereyağlı ev yapımı taze ekmek.
L'une est une pub pour le film de Kevin James, Zookeeper, et l'autre est une bouse dans un four à micro-ondes.
Bir tanesi, Kevin James'in yeni filmi Hayvan Bakıcısı'nın reklâmı diğeriyse mikrodalgadaki bir dışkı.
Tu devrais être dans le n ° 4 avec gros Carl.
Hey! You should be in number four with Fat Carl.
Y a du porridge sur le four. - Du porridge.
Yulaf ezmesi ha.
Tu prends le four de l'appartement 16-B et tu le mets dans le 17-B.
O ocağı 16-B'den al ve 17-B'ye koy.
Quel est l'intérêt d'un four si on obtient pas la bonne température?
Boğulunca tam boğulmak lazım.
Ca ne devrait pas être déjà dans le four?
Artık fırına koyman gerekmez mi?
Le four chauffe.
Fırın ısısı.
- Perdante. Sors-la du frigo et mets-la au four.
- Buzdolabından çıkar ve fırına koy.
Moi, un crématorium. On fait de délicieuses pizzas cuites au four.
Benimkinde ise ölü yakılıyor ve ayrıca tuğla fırında leziz pizzalar yapıp, eve teslim ediyoruz.
J'allais me mettre la tête dans le four.
Sadece kafamı fırına sokmakla meşguldüm.
J'ai la tête dans le four.
Mercimek fırında.
J'ai vu la facture de la chambre d'hôtel, elle a été payée par une société nommée Dynamic Goods, en fait une façade pour un service d'escorts, Four Aces Models.
Otel odasının faturasını araştırdım bir şirket adına kesildiği ortaya çıktı. Dynamic Goods,..... aslında Four Aces Models adındaki eskort servisinin paravanı.
Four Aces Models...
Four Aces Models -
Four Aces Models a une politique interdisant tout rapport sexuel.
Four Aces Models'in katı bir seks politikası vardır.
Je lui ai lu ses droits. Je lui ai dit qu'on enquêtait sur Four Aces Models.
Haklarını okudum ve ona Four Aces Models'i araştırdığımı söyledim.
Quel rapport avec Four Aces Models?
Bunun Four Aces Models'le ne ilgisi var? Ben- -
Il fait chaud comme dans un four!
Yangından sıcak oldu içerisi mübarek.
Il est pas collé au four.
Başının üstünde bütün gün fırın olmuyor.
Mon four a besoin d'être nettoyé.
Fırınımın da temizlenmesi gerek.
J'ai dis mon "four" a besoin d'être "nettoyé"!
"Fırınımın temizlenmeye ihtiyacı olduğunu" söyledim!
Max, cette pièce est un vrai four.
Max, şu fırın fazla ısındı.
- Une voiture au soleil, c'est un four.
Parka tost makinesi kadar ısınmış bir araba parkedilmiş.
Enfin, je dis que je les ai faites... Je les ai achetées et mises au four
Ben yaptım diyorum ama hazır alıp fırına koydum sadece.
Le dernier est tombé entre le frigo et le four.
Sonuncusu fırınla buzluğun arasına düştü.
On est pas dans un palace.
Four Seasons otelinde değiliz sonuçta

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]