Translate.vc / Francês → Turco / Fruit
Fruit tradutor Turco
2,513 parallel translation
Mais ces années ne portant pas leur fruit, de tirs à blancs... et de partielles périodes ont envoyés son père plus loin dans immense dépression.
Ama babasını o hâlde annesiyle gördükten sonra daha büyük bir depresyona düştü.
- Offre-lui un jus de fruit.
- Git sor bakalım ağzı sulanmış mı?
- Jus de fruit.
- Meyve suyu.
Je t'ai apporté un jus de fruit.
Sana meyve suyu getirdim.
"Plus le fruit est foncé, " plus le jus est sucré. "
"Böğürtlen koyulaştıkça tatlanırmış."
Le fruit défendu.
Yasak meyve.
Le fruit d'une telle union créerait une terrible bête.
Böyle bir birleşmenin meyvesi korkunç bir yaratık doğururdu.
Nous sommes le fruit de nos expériences.
Biz deneyimlerimizden ibaretiz.
Je vais prendre un jus de fruit.
Portakal suyu alayım.
Vous êtes le fruit de mon imagination.
Senin bir hayal olduğunu da.
- Tu veux un fruit?
- Elma ister misin? - Hayır, sağ ol.
Les liens familiaux sont éternels quand ils sont construits avec amour, tout ce qui est fruit de la vanité et de l'orgueil se perd dans les douleurs du chemin.
Aile bağları sonsuz sevgi ile inşa edildiğinde, her şey kibir ve gururun meyvesi acı bir şekilde yanında kaybolur.
Kaki et cerises. c'est un bon fruit. Chez ton employeur?
Patronlarının yanına mı?
Toujours le fruit défendu.
Her zaman yasak meyve olan Naevia.
C'est comme un fruit poilu.
Aynı meyve gibi. Üstünde tüy var.
Est-ce réel ou le fruit de mon imagination?
Yaşadıklarım gerçek mi yoksa kafamda mı?
La pomme est un fruit fascinant.
Elma sade ama hayranlık uyandırıcı bir meyve.
Le rire cruel au ralenti est le fruit de ton imagination.
Bu acımasız, yavaş çekim gülüşmeler sadece hayal gücümün bir ürünü.
Wama, le fruit de mes entrailles, oublier cette créature qui nous écoutent.
Wama, rahmimin meyvesi o yaratığın bizi izlediğini umursama.
Tant qu'il n'y a pas de fruit.
Gidebilir miyim, Kevin dayı?
- Tu veux du jus de fruit?
- Meyva suyu ister misin? - Evet, tabii.
C'est le fruit le plus appétissant du pays.
- Güzel! İşte böyle. Öğreniyorsun!
Ce petit est le fruit du péché.
Oğlu günah içinde doğdu.
Dans le labo, pas de vent, pas de distractions, en visant un fruit.
Laboratuarda, rüzgar olmadan, dikkat dağıtan bir şey olmadan bir meyveyi vurmak.
Ce livre n'est que le fruit de l'imagination débordante de Castle.
Aslında kitapların çoğu Castle'ın fazla aktif olan hayal gücünün ürünü.
Il y aura des jus de fruit?
Meyve suyu da olacak mı?
Et... un fruit.
Ve de meyve. Ananas.
Un fruit, mon amour.
Yemek alır mısın, aşkım?
Du jus de fruit?
Biraz meyve suyu alır mısın?
Le maïs est un fruit, le sirop est une plante.
Şurup bir çalıdan geliyor.
Un fruit commun.
Bilindik bir meyve ismi.
Je vais les éclater, ça fera des raisins secs, le fruit le plus triste qui soit, tout ridé et desséché. Arrête ça.
Ama şimdi onları patlatacağım ki doğanın en iç karartıcı meyvesi olan kuru üzümlere benzesinler büzüş büzüş olsunlar...
La ferme et couds, vieux fruit.
Kapa çeneni ve işine bak çürük muz seni!
- En parlant de fruit, monsieur.
- Muz demişken, efendim.
Je suis le fruit de mon éducation, Cyril.
- Ben tek başına büyüdüm Cyril.
C'est quoi cette odeur de fruit dans vos cheveux?
Kafandan gelen bu meyvemsi koku da ne?
C'est exactement ce que je cherche, Melle Metcalf, un fruit empoisonné.
Bu da benim tam olarak aradığım şey Bayan Metcalf. Zehirli meyve.
Garde un billet de 5 pour toi quand t'achèteras mon jus de fruit.
Meyve suyumu getirmeden önce bir beşlik al.
Ceci est le LHC, le Grand Collisionneur de Hadrons situé au CERN en Suisse, fruit de décennies de planification et de construction.
Bu gördüğünüz, İsviçre CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'dır. Yapımı ve planlanması onlarca yıl sürmüştür.
C'est la maîtresse du mort, et ce gamin est le fruit de l'amour?
Ölen adamın metresi ve çocuk da aşklarının meyvesi mi yoksa?
Du jus de fruit. - Tout de suite!
Bana meyve suyu getir.
Il ne voulait pas d'horloge pour lui rappeler que le fruit pourrissait vite.
Tepesinde akıp giden zamanı ve meyvelerin ne kadar hızlı çürüdüğünü ona hatırlatacak bir saat istemiyordu.
Un fruit empoisonné. Inutilisable.
Zehirli ağacın meyvesi.
Bonjour, Elizabeth, veux-tu un fruit succulent?
Merhaba Elizabeth. Sana taze bir meyve sunabilir miyim? Ne?
Quelqu'un veut mon Fruit Roll-Up?
Şekerleme isteyen var mı?
Vous êtes bénie entre toutes les femmes... et Jésus, le fruit de vos entrailles, est béni.
Sen kutsanmış olansın... Rahmindeki İsa da kutsanmıştır... Rahmindeki İsa da kutsanmıştır...
Après le massage des pieds quotidien, je file au marché, je prends des myrtilles ou un fruit de saison.
Ellie'nin günlük ayak masajını yaptıktan sonra pazara giderim. Taze yabanmersini ya da neyin mevsimiyse onu alırım.
Occupons-nous de toi, fruit interdit qui est l'ex-belle-fille d'une vague connaissance.
Şimdi sana odaklanalım, yasak meyva. Bir eş dost kaçamağının eski üvey kız hâli.
Est-ce réel ou le fruit de mon imagination?
Gerçek mi, hayal mi?
Un fruit-escalope.
Omuzlar, bacaklar, sallan, ileri!
Voilà le fruit de mon travail.
Çözüme en çok bununla yaklaştım.