Translate.vc / Francês → Turco / Gillette
Gillette tradutor Turco
78 parallel translation
James K. Hackett, Richard Mansfield, William Gillette...
James K. Hackett, Richard Mansfield, William Gilette...
Un autre personnage peut-être. Assis, non loin de là, l'ennemi juré de Rick, l'inspecteur, euh, Gillette d'Interpol. Je sais!
Yeni bir kişi belki.
Si tu regardes sur ta gauche, juste derrière toi, discrètement, tu verras, bêtement caché derrière un journal datant d'hier, notre vieil ami l'inspecteur Gillette.
Fazla çaktırmadan hemen arkana bakacak olursan, dünkü gazetenin ardında gizlenmeye çalışan Komiser Gillette'i görebilirsin.
Mon cher Gillette, nos chemins se croisent à nouveau.
Sevgili Gillette, yine karşılaştık.
Monsieur Gillette est curieusement associé à mes affaires.
Monsieur Gillette bir bakıma iş arkadaşımdır.
La serviette que vous avez donnée à Gillette.
Peçete! Gillette'e verdiğin peçete.
Ce Gillette est diabolique.
O şeytan Gillette'in suçu.
Gillette sera là et la police aura cerné l'endroit.
Gillette orada bekliyor, polis her yeri kuşatmıştır.
Gillette était à Tanger l'année dernière.
Gillette geçen yıl Tanca'daydı.
Si vous regardez discrètement sur votre gauche, vous verrez cet idiot de Gillette déguisé fort judicieusement en bourreau.
Fazla çaktırmadan hemen arkana bakarsan Gillette'i görebilirsin. Cellat kılığında gelmiş.
Faux, Gillette.
Hayır, Gillette.
Merci, mon cher Gillette.
Teşekkürler, Gillette.
Et maintenant, Gillette, si vous pouviez discrètement me conduire jusqu'au vestiaire des messieurs en dansant.
Gillette, beni kollarınıza alıp dans ederek öbür taraftaki erkekler salonuna götürebilir misiniz?
Continuez à danser, Gillette.
Dans etmeye devam edin, Gillette.
En effet, mon cher Gillette.
Gerçekten de öyle, sevgili Gillette.
Je ne hais pas l'inspecteur Gillette, je le plains, c'est tout.
Gillette'ten nefret etmiyorum, yalnızca acıyorum ona.
lnspecteur Gillette d'Interpol. Appel à toutes les voitures.
lnterpol'den Gillette, devriye arabalarına sesleniyorum.
C'était après les combats de boxe Gillette.
Gillette Dövüşlerini izledikten sonraydı...
Gillette.
Old Spice.
Et si c'est de Gillette que tu parles, il n'était pas dans le coin.
Gillette'i soruyorsaniz, o yakinlarda bile degildi.
Mac, je ne veux pas de prise de bec avec Miles Gillette.
Mac, Miles Gillette ile tartiºmani istemiyorum.
Miles Gillette.
Miles Gillette söyledi.
Miles Gillette, hein?
Miles Gillette demek?
Miles Gillette est a leur tete.
Baºlarinda Miles Gillette var.
Allez, dis-leur, Gillette, tu n'as pas bougé tes fesses pendant toutes ces années et soudain, tu te mets a me poursuivre jusqu'a ce que tu aies ma peau.
Hadi, söylesene Gillette. Bunca yildir kiçinin üstünde oturdun da... neden birden bire kiçimin killari agarmiºken peºimden geldigini anlat.
Hélas, tu n'auras pas ton mot a dire, Gillette.
Bunu söylemeye hakkin yok Gillette.
Donc vous, David et Elliot croyez qu'il est innocent... le général Conklin et M. Gillette le croient coupable.
Bu doğru. - Ölümleri üstüne aldı, öldürmedi. - Ya da bizi öyle inandırdı.
- Oui? J'ai été prendre vos chaussures, et la réunion de direction est annulée.
Gillette dosyasını masanıza bıraktım, ayakkabılarınızı Barneys'den aldım...
- Ne dites rien. - Quoi? Je suis allée vous acheter une bouteille de merlot.
Sadece Gillette bütçesinin masanızda olduğunu söyleyecektim dün gece istediğiniz Merlot'u aldım.
En mai 2009, la base aérienne de Gillette, dans le Wyoming, a été fermée.
9 mayısta Wyoming, Gillette SAC üssü kapatıldı.
Il a fait l'échange dans le Wyoming, en 2009.
Takas, Wyoming Gillette'de,'09 son baharında yapılmış.
Les fichiers du personnel médical de Gillette à la même période.
O esnada Gilette bölgesinde çalışan tıp çalışanlarının iş dosyalarını almış.
L'hiver 2009, 12 d'entre eux se sont échappés du camp de Gillette, Wyoming.
2009 kışında, içlerinden 12'si Gillette, Wyoming'teki tesisten kaçtı.
J'ai fait ma rééducation au centre de Gillette.
Sistemde değilsin. Gillette, Wyoming'teki rehabilitasyona katıldım.
Cette lame, que nous appelons la baïonnette Gillette, n'a pas été conçue pour percer, mais pour trancher.
Şimdi bu bıçak, buna verdiğimiz isim Jilet Kaması, delmekte işe yaramaz, ama doğrar.
J'essaye de le raser de très près, comme dans les pubs Gillette.
Jiletle temizlemeye çalışıyorum bunları.
- Et l'affaire Gillette?
- Ya Gillette davası?
On repousse aussi le procès Gillette.
Gündeme yeniden alınacak.
Pointez vos armes sur lui Gillette, apportez les fers.
Silahlarınızı ona doğru tutun, adamlarım. Gillette, demir getir.
Gillette, M. Sparrow a rendez-vous avec la potence à l'aube, je serais désolé qu'il le manque.
Gillette, Bay Sparrow'un gün ağırırken asılacak olanlarla randevusu var. Bunu kaçırmasını istemem.
- Écoutez, monsieur... - Gillette.
- Bakın, Bay...
Leo Gillette.
- Gillette.
Un rasoir Gillette?
Jilet mi?
David Beckham, il a Gillette, et moi, j'ai le tofu!
D. Beckham, Gillette'te oynuyor, bana ise lânet tofu mu kalıyor?
Si vous jurez tous que ceux de Gillette sont passés.
pekala, eğer hepiniz gillette'in düşüşe geçtiğine yemin ederseniz.
Nicole Gillette.
Nicole Gillette.
Comme ne pas marcher sur un rasoir féminin sous la douche.
Duşta, kullanılmış Lady Gillette'lere basmamak da öyle.
Gillette.
Gillette.
Seigneur!
Gillette, öldür onu!
- M. Gillette...
Bay Gillette...
- Leo Gillette.
Leo Gillette.