Translate.vc / Francês → Turco / Glacier
Glacier tradutor Turco
475 parallel translation
Le coup du glacier me laisse froid!
Buz adamlar beni ilgilendirmiyor!
Glacier!
Hey, dondurma.
Glacier à la noix!
Ben burada iyi bir tutti-frutti kazigi yedim.
C'est la branche souterraine d'un glacier.
Nasıl oluyor? Bir buzulun yer altı kolu.
On peut encore atterrir là-bas, courir après Fry sur un glacier!
Belki oraya da sürükleniriz, Fry'ı da bir buzulun üstünde yakalarız! Fry.
Ils vont traverser ce glacier tout l'été.
Buz üstünde yaz boyunca böyle bir kuyruk olur.
Elle est chez le glacier Spoon.
Spoon'un Dondurmacı Salonu'nda çalışıyor.
- Je l'ai ramassé sous le col du glacier.
- Buzul Geçidi'nin az aşağısında buldum.
Voilà le glacier!
Dondurmacı geldi.
Je connais la tactique de ces types. Ils vous entraînent sur un glacier, ils vous montrent le coucher de soleil...
Seni hoşnut etmek için nasıl davrandığını tahmin edebiliyorum.
Il y a un glacier avec un juke-box, dans le Village.
Kasabada dondurma salonunda bir müzik kutusu var.
De Fortymile à Dawson, j'ai connu des femmes d'un bout à l'autre de ce glacier.
Dawson'dan 40 mil uzaktayız, Bu donmuş buzuldan başka malum kadınlar olduğunuda biliyorum.
Je veux franchir le glacier avant la nuit.
Karanlık basmadan önce varmak istiyorum.
L'approche du Kilimandjaro est simple : on franchit les avant-monts, ensuite, on continue à grimper pour monter un camp quelque part dans la région en bas du glacier.
Kilimanjaro'ya eteklerinden yaklaşacağız ve ardından bir kamp kuracağız buzulun alt kısmında bir yerlerde.
Après le glacier, nous trouverons...
Buzuldan sonra bulduğumuzda...
Je suis glacier, votre supérieur à tous les deux.
Ben dondurmacıyım, ikinizden de kıdemliyim.
Toi, tu es glacier?
Sen dondurmacı mısın?
D'un pas téméraire, il va vers le glacier Où le printemps jamais ne resplendit
'Baharın asla gelmediği,'ve dalların asla büyümeye cesaret edemediği yere.
Ou un raz-de-marée, ou un glacier, ou autre chose.
Tatlım, deprem falan olmayacak.
Nous devons les sortir de ce glacier.
Acele et. Hadi onları buzullardan çıkaralım.
Et frigide comme un glacier!
Cimri, bencil, ve buz dağı kadar soğuk.
Une baleine se trouvant au large du glacier de Ross, en Antarctique... peut communiquer avec une baleine voguant au large de l'Alaska.
Antartika'daki Ross buz tabakasındaki bir balina Alaska'daki Aleutians'da yüzen bir diğeriyle iletişim kurabilir.
Ce bus fera un arrêt à Sun City, où se trouve le glacier central.
Yolcular lütfen otobüse. Itaca otobüsü kalkıyor.
Pour le glacier central, descendre à cette station. N'oubliez pas vos effets personnels.
Toplam 3 saatte, yolculuğunuzun tadını çıkarın.
Demain, chez le glacier Fassi, à 10H, ça vous va?
Yarın saat onda, Gelateria Fassi sizin için uygun mu?
Lentement, inexorablement, comme un glacier en mouvement.
Tıpkı bir buzul gibi ağır ağır ve ısrarla devam edecekleri kesindi.
Le torrent, alimenté par le glacier qui fond, plonge dans une énorme abysse, d'où sortent les embruns comme la fumée sort d'une maison en flammes.
Eriyen buzuldan gelen su dökülürken kabararak, sanki yanan bir evden çıkan duman gibi görünüyor ve bu muazzam derin uçurumdan aşağı dökülüyor.
- La ferme. Garde le glacier â l'œil.
Çeneni kapayıp şu buzullara dikkat et.
Ils viennent dans ta direction, le glacier.
Tam size doğru geliyorlar. - Hazır mısınız?
C'est comme chez le glacier, ne goûter qu'un parfum.
"Dairy Queen" gibi. Sadece birinin tadına bakabiliyorsun.
Un jour, je me souviens encore, le glacier a vêlé et les glaces ont fait route vers le nord.
Hatırlıyorum da bir gün, bir buzul burada doğurmuştu ve buzdağları kuzeye yelken açmıştı.
Si nous allions chez le glacier prendre un Banana-Split?
Neden dondurmacıya gidip de yumuşak dondurma almıyoruz?
Montez dans la voiture et je vais vous pousser jusque chez le glacier.
Neden arabaya girmiyorsunuz? Sizi dondurmacıya kadar itebilirim.
On ne pourrait pas aller chez le glacier d'abord?
Baba, bunu dondurma aldıktan sonra yapamaz mıyız?
Kelly, on est déjà allés chez le glacier et on est rentrés.
Kelly, dondurma alıp eve döndük bile!
Le glacier est là.
Buzcu geldi, buzcu!
Le glacier est là.
Buzcu geldi.
C'est un glacier.
Bu bir buzuldur.
On était sur un glacier. Je fais une randonnée.
Bir buzuldaydık.Ben bir yürüyüşe çıkmıştım.
- Celui qui est allé passer la nuit sur un glacier.
- Hayır. - Buzulda sıkışıp kalan.
Faut vraiment que j'aie bossé chez un glacier?
Neden dondurmacıda çalıştım demem gerektiğini anlayamadım.
Un amas de terre déposé par un glacier.
Çöküşmüş buzuldan oluşan dünya düzlemi.
C'est la saloperie que laisse un glacier.
Eriyen buzulun bıraktığı çöpler.
Je me demandais comment quelqu'un qui travaille chez un glacier - peut rester aussi mince.
Kim bir dondurma dükkanında çalışır da orayı ışıl ışıl parlatır diye düşünüyordum.
Il va chez le glacier.
Dondurmacıya gidiyormuş.
A la place du glacier, c'est un machin Western-New Age.
Dondurmacımızı, Güney Amerikan, hediyelik eşya dükkanı yapmışlar.
Je me souviens qu'il y a un glacier par ici.
Buralarda bir dondurmacı olduğunu hatırlıyorum.
Vous pouvez l'attendre chez le glacier au bout de la rue.
Onu bloğun ilerisindeki gerçekten güzel dondurmacıda bekleyebilirsiniz.
- Le glacier.
- Dondurmacı.
Glacier?
- Hey, tutti-frutti.
Non, chez un glacier.
Sen mağden de mi çalıştın?