Translate.vc / Francês → Turco / Grandé
Grandé tradutor Turco
34,979 parallel translation
Son rêve a toujours été de déclencher une bombe dans une grande métropole.
Hayali daima şehrin kalabalık bir yerinde bomba patlatmaktı.
D'être dans cette grande maison alors que toi tu es chez ton père... Attends.
Ben büyük evde kalırken senin hâlâ babanla birlikte...
Le fait est que Gilda, de Kathy Kitt's, pense que si M. Childers représente une grande chaîne, on pourrait alors...
Neyse, demek istediğim...
Vous pourriez alors prétendre, pour un bien à cet endroit, ayant une grande visibilité et au vu des projections de densité du trafic, dans le meilleur des cas, jusqu'à 500 000.
Kathy Kitt's Realty'deki Gilda eğer Bay Childers büyük bir ticaret zincirini temsil ediyorsa görünürlüğü yüksek ve trafik akışının bulunduğu yerde olan bu mülk için 500 bin doların üstünü çıtamız olarak belirlememiz gerektiğini düşünüyor.
Tu te souviens de la grande photo qui était là?
Burada tuttuğumuz eski büyük resmi hatırlıyor musun?
Une photo de nous, si grande.
Bizim resmimizdi o.
Si ils te demandent ce qui est, à ton avis, ta plus grande faiblesse, souris et aie l'air confiant.
Sana en büyük zayıflığının ne olduğunu sorarlarsa gülümse ve güvenli görün.
Quand elle sera plus grande et qu'elle pourra poser ses questions, et se faire sa propre opinion.
Büyüdüğünde kendi sorularını sorup kendi kararlarını vermeli.
Une grande pipelette blonde, accro au vin, qui triche sur ses impôts.
Sarışın geveze, şarapçı, vergi kaçakçısı?
On laisse les habitants croire que leurs proches sont partis pour une... grande vie lumineuse.
Kasabalının sevdiklerinin daha güzel ve büyük bir hayata gittiklerini bilmeleri daha iyiydi.
et comme nous servons tous cette grande nation qui est la nôtre.
... ve biz ülkemize hizmet ettik.
Quand nous aurons le mot de la fin, s'il s'avère que j'ai eu tort, je ferai face à une justice d'une plus grande puissance que vous.
Bu iş bittiğinde, suçlu bulunursam sizden daha güçlü bir adalete teslim olacağım.
causée par anomalie de grande ampleur.
Çok büyük bir aberasyonun Zaman Bölgesi'nde yarattığı sallantı.
Vous trouverez la plus grande invention de l'humanité.
Kıçınızın altına bakın.
Tu es seul dans cette grande maison.
You alone in this big house.
Et même avec une grande récompense, ça aurait été dur de le faire renoncer à ce rôle.
Ve böylesi büyük bir para karşılığı bile olsa, bu rolden kendisini vazgeçirmek Kolay bir iş olmayacaktı.
Tu sais ce qu'a été la plus grande création de l'humanité?
İnsanlığın yarattığı en büyük şey nedir biliyor musun?
Tu veux écrire la plus grande autobiographie de tous les temps? Alors explique-moi. Dis-moi pourquoi tu m'as abandonné.
Tüm zamanların en çok satan otobiyografisini yazmak istiyorsun bana açıkla, neden beni terk ettin.
Ils sont ta plus grande réussite, parce qu'ils sont encore meilleurs que toi.
Senin en büyük yarattığın çünkü senden daha iyiler.
L'emprise de Lucifer est trop grande.
Lucifer ona çok sıkı bağlanmış.
qui est bien plus grande que tout mon orgueil et ma fierté.
Bu benim egomdan daha büyük ve gerçek bir şey.
Mais attention, voici la grande nouvelle.
Size bir haberim var ama.
Une grande bouffée.
Kötü bir imaydı.
Ouai, non, je viens de... je viens de dire à Gail, Une grande bouffée, raté totale.
Ben de tam Gail'e kötü bir ima yaptığımı ve yanlış anlaşıldığını söylüyordum.
Elle est assez grande pour nous deux.
İkimiz için de büyük bir şey.
" Une grande avocate
"Göz dolduran avukat elit bir üniversite tarafından zulme uğratıldı"
Pas simplement que c'était une grande partie de lui.
Bu onun önemli bir parçası değildi. Benim önemli bir parçamdı.
Parce que je pensais que c'était ton tour sur la grande TV.
Çünkü sanırım büyük televizyon sırası bu gece sende.
Attends, c'est ma nuit pour la grande TV?
Yoksa bende mi?
Non, c'est le tour de personne pour la grande TV.
Hayır, büyük televizyon kimsenin değil.
- Alors la grande TV est libre?
- Boşta mı? - Hayır.
Écoute Frankie, si tu veux la grande TV tu n'as qu'à le dire.
Bak Frankie, büyük televizyonu istiyorsan söyle gitsin.
Je ne veux pas la grande TV.
Büyük televizyon falan istemiyorum.
Et maintenant tous les parents de cette classe se sont liés et nous on est assis là avec nos tristes parts de pizza, en tain de se disputer pour savoir qui aura la grande TV.
Ve şimdi tüm o insanlar birbiriyle bağlanıyor biz de burada hüzünlü pizzamızla oturmuş büyük televizyon kimin diye tartışıyoruz.
Est-ce que je peux prendre ma pizza et manger devant la grande TV maintenant?
Pizzamı alıp büyük televizyonun önünde yiyebilir miyim? - Evet.
Et quand il existera une version moins chère, tu pourras t'en acheter une grande et l'appeler Cindy.
Ucuz bir sürüm yapıldıktan sonra uzun bir tane alıp Cindy ismini verebilirsin.
Et bien [s'éclaircit la gorge] le truc avec maman et papa c'est que... Je pense, qu'en grande partie, ils veulent nous rendre heureux...
Annem ve babama gelirsek, çoğunlukla bizi mutlu etmek istiyorlar.
La tension de reconstruction a été trop grande à porter et a donné de la force pour créer un chaos.
Yeniden yapılanmanın güçlükleri katlanılamaz derecede ve kaos yaratmak isteyen kuvvetlerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Votre plus grande erreur est d'attendre des pique-niques.
Senin en büyük hatan, her yeri piknik sanmak.
Que se passe-t-il, ma grande?
Neler oluyor, canım?
Nous savons tous, Rajvir Singh, que vous avez étudié dans une grande école internationale.
Rajvir Singh, hepimiz sizin iyi bir uluslararası okulda okuduğunuzu biliyoruz.
J'ai grandi dans l'Oklahoma, je sais ce qu'une aussi grande tornade peut faire
Oklahoma'da büyüdüm, bu boyuttaki bir kasırganın yapabileceklerini bilirim.
Les calculs pour atteindre la zone de largage supposaient une vitesse plus grande.
Hesaplamalar daha hızlı bir gidiş üstüne yapılmıştı.
Wexler... c'est une grande gueule.
Wexler ve koca ağzı.
Ce mec a une grande gueule, mais ça s'arrête là.
Bu adam çok atıp tutar ama o kadarla kalır.
C'est ta plus grande peur, hein?
En büyük korkun bu, değil mi?
Il faut une maison plus grande.
Daha büyük bir yere ihtiyacımız var.
La plus grande entreprise du monde?
Dünyadaki en değerli şirketten mi?
C'est peut-être la plus grande affaire que cette équipe aie jamais eue, et j'ai peur que Walter soit un petit peu... déconcentré.
Bu ekibin aldığı en büyük vaka olabilir bu ve ben Walter'ın biraz dikkatinin dağınık olabileceğinden endişeliyim.
Bon, Sofia n'est pas une grande ville, donc s'il est pas derrière les kackings, il va recevoir des pots-de-vin des gens qui y sont.
Pekâlâ, Sofia büyük bir şehir değil eğer hackin arkasında o yoksa bile yapanlardan haraç alıyordur.
Parce-qu'ils sont la Société de Justice d'Amérique, la seule grande force secrète que ce pays n'ait jamais connu.
Çünkü onlar Justice Society Of America, bu ülkenin gördüğü en muazzam gizli güç.