Translate.vc / Francês → Turco / Hayati
Hayati tradutor Turco
2,099 parallel translation
Mais il y avait des vies en jeu, alors, j'ai foncé.
Ama hayati risk vardı,... -... bu yüzden ben de atladım üstüne. "
Le sergent Scott nous est vital.
Çavuş Scott bizim için hayati.
Ces signes vitaux montrent qu'il est sain et sauf.
Hayati işaretlerinin gösterdiğine göre canlı ve zarar görmemiş.
Quelque chose d'extrêmement important.
Hayati bir şey eksik geldin.
Quand le reporter sera là, il est vital qu'on suive tous mes règles pour faire face aux médias.
Gazeteci buraya geldiğinde medya ile ilişkiler konusunda koyduğum kurallara uymamız hayati derecede önemli.
Jack, je m'excuse si j'ai été impoli tout à l'heure, mais ce que je suis venu faire ici est de la plus haute importance pour nous tous.
Jack, kaba davrandığım için kusura bakma. Ama buraya gelme sebebim bu odadaki herkes için hayati önem taşıyor.
Comment ça "le coût de la vie"?
Hayati harcamalar da ne demek?
La plaie est propre, pas de fièvre et ses constantes sont bonnes.
Yara temiz, ateşi yok ve hayati göstergeleri normal.
L'état de votre fils est stationnaire, mais sa colonne est gravement endommagée.
Oğlunuzun durumu sabit, hayati göstergeleri normal.
Une sorte de terroriste informatique. Si Fulcrum est là, ça va être plus difficile d'arrêter le lancement.
Eğer Dayanak da buradaysa, bu sunumu durdurmak çok daha hayati bir önemde...
En fait, cette première blessure n'a pas touché d'organes ou d'artères vitaux.
Hatta ilk aldığı bu yara, hayati organlara ve önemli atardamarlara bile zarar vermemiş.
Constantes stables.
Kaza mahallinde hayati göstergeleri normaldi.
Non, il est... bien trop important dans votre propre équipe.
Hayır, o personelin arasında hayati bir rol oynuyor.
Ça signifie que Ziva gardait des infos... - essentielles...
Yani Ziva bilgi saklıyor hayati...
Rien de mortel ou autre connerie du genre.
Hayati tehlikesi olan bir şey değil.
Bon, votre pouls est élevé, mais vos signes vitaux sont bons.
Nabzın yüksek ama buna rağmen hayati belirtilerin iyi. Sana bir hamilelik testi yapalım.
Il va nous ausculter, faire à manger et un spectacle?
Yani önce hayati organlarımızı kontrol edecek sonra yemek hazırlayıp gösteri mi yapacak?
Il est donc primordial de les accueillir comme il se doit.
O yüzden onlar için güzel bir gösteri sunmamız HAYATİ önem teşkil ediyor!
Vous êtes tous les deux très stressés, et je pense pas que ce soit le moment de prendre une telle décision.
İkiniz de oldukça stres altındasınız. Şimdi önemli hayati kararlar almanın zamanı olduğunu sanmıyorum.
On perd les constantes, mais sa TA se maintient à 8.
İki kez hayati belirtileri kaybettik, ama kan basıncı 80lerde.
Ses signes vitaux se sont simplement éteints.
Bütün hayati organları bitmiş.
Heureusement, ça n'a pas touché d'organe vital.
Hayati organlara zarar vermediği için şanslıyız.
Je vais rester surveiller Sofia, ses signes vitaux en cas d'hémorragie, mettre à jour mon statut Facebook : "avec un patient".
Ben Sofia'yla birlikte kalırım, akli durumunu gözler,... kanama durumuna karşı hayati verilerine bakarım,... Facebook durumumu "hastasını gözlüyor." diye değiştiririm.
Ses signes vitaux sont bons.
Hayati durumu normal.
Ils ont choisi la vie.
Onlar "hayati" seçiyorlar.
Ses signes vitaux dansent le mambo.
Şu anda hayati fonksiyonları mamba gibi.
Ses constantes sont stables.
Hayati fonksiyonlar stabil.
- On dirait que tu vas survivre.
- Sanırım hayati tehlikeyi atlattın.
Signes vitaux stables.
Hayati belirtileri stabil.
Son copain a la paume lacérée.
Hayati belirtileri stabil. - Arkadaşının da avucu kesilmiş.
Ses constantes sont bonnes.
Hayati belirtileri iyi.
Vos poumons semblent bien, vos constantes sont bonnes.
Pekala, akciğerleriniz iyi görünüyor. Hayati belirtileriniz çok iyi.
Vos poumons sont en bon état, vos constantes sont bonnes.
Tamam. Akciğerleriniz iyi, hayati değerleriniz harika.
Vérifie ses constantes.
Hayati belirtilere bakayım.
Seuls quelques-uns le sont gravement. Tout le monde survivra.
Hastanede kalanların ise hayati tehlikelerinin bulunmadığı belirtildi.
Pas joli, mais pas mortel.
Durumu pek parlak değil ama, hayati tehlike de arz etmiyor.
Les agresseurs ont évité les organes vitaux.
Saldırganlar, hayati organlardan uzak durmuşlar.
- Tirée d'affaire.
Hayati tehlikeyi atlattı.
- Les constantes?
Sedyeyi çıkar! Hayati durumu fenalaşmakta.
Je n'ai pas de pouls.
Herhangi bir hayati belirti alamıyorum.
- Sa vie n'est pas en danger, mais le médecin la garde en observation.
- Hayati belirtileri normal görünüyor. Ama doktoru onun biraz daha gözlem altında tutulmasını istiyor.
N'oubliez pas de me tenir au courant, moi ou Sogaard.
Tüm iletişimin benim ya da Albay Sogaard üzerinden yürütülmesi hayati önem taşıyor.
Aucun organe vital n'a été touché.
Oldukça ciddiydi ama şansına hayati organları ıskalamışlar.
Au moins, tu as conscience de tes limites.
Hayati yardım bu, bakıcılık değil ki. Sınırlarımı çizdim diyorsun.
Ouais, l'évaluation d'un organe vital.
Evet. hayati bir organa değer biçmeye çalışıyorsunuz.
Les intestins ne montrent aucune réaction des tissus.
Bağırsaklarda hayatî bir doku gözleyemiyoruz.
De l'arrière vers l'avant, elle a pénétré le septum interventriculaire à la base du cœur.
Arkadan girip önden çıkmış ve girdiği bu bölgeye hayatî zarar vermiş.
La race est manifestement un sujet chaud pour cet homme.
Adam için, ten renginin hayatî öneme sahip olduğu çok açık.
Un seul coup a touché un organe vital.
Yaralardan sadece biri hayatî bir organa ulaşacak derinlikteydi.
- Les signes vitaux, le G.P.S. d'Echo.
Echo'nun hayati verileriyle GPS'i gitti. Nasıl mümkün olabilir ki bu?
J'ai vérifié les soins administrés par les ambulanciers, sa vie n'était pas en danger alors je l'ai mis dans une chambre.
Giriş evraklarını doldurdum ; hayatî bir tehlikesi yoktu, ben de bir odaya yatırdım.