Translate.vc / Francês → Turco / Hewlett
Hewlett tradutor Turco
136 parallel translation
Qui d'autre? Je m'occupe aussi de Hewlett-Packard,
Evet, başka hangi firma bendeydi?
Citicorp, Eastman Kodak. Ils me demandent toujours.
Hewlett Packard, Citicorp Eastman Kodak, hep beni talep ederler.
Un gars me dit d'acheter des Hewlett-Packard. J'ai déjà perdu du fric sur des tuyaux.
Hewlett-Packard almamı söyleyen bir adam var... ama ben tüyolara bayılıyorum.
Hewlett... Ça cotait 41 ½ / 4 à la clôture.
Şimdi, bakalım. 41 1 / 4'te kapandı.
Un chromatographe à gaz 5710A avec détecteurs d'analyse à flamme.
Bir Hewlett-Packard 57-10A alev analiz detektörlü, çift sütunlu gaz kromatografı kullandım
Étudiante, je travaillais chez Hewlett Packard.
Okurken Hewlett Packard'ta yarı zamanlı çalışıyordum.
- Hewlett Packard!
- Hewlett-Packard kimdir?
Je bosse parfois pour Hewlett-Packard.
Biliyorsun bazen Hewlett-Packard için çalışıyorum.
Vous êtes le meilleur duo après Hewlett et Packard.
Hewlett ve Packard'da, sıraya girecek.
Je suis Hewlitt.
Ben Hewlett.
Hewlett-Pack...
Hewlett-Pack...
Là où se trouvent Stanford University,
Stanford Üniversitesi'ne, Hewlett Packard'a ev sahipliği yapıyor.
Hewlett-Packard, et au centre du boom technologique de la fin des années 90.
Ve 90'ların sonundaki hızlı teknolojik büyümenin merkezi.
On devrait pouvoir montrer en exemple les deux types qui, dans leur garage, ont créé Hewlett Packard. J'aimerais que ces types travaillent sur l'énergie propre.
Bir kere piyasaya doğru sinyali verdiğimizde araba garajında Hewlett-Packard'ı yaratan iki genç... o iki genç bu defa temiz enerji üzerinde çalışır.
" Johnny Chase déambule sur les docks de Hewlett avec les mêmes yeux vides qu'il avait sur le pont du Gokstard dans la courte et trop idéalisée série, Viking Quest.
"Johnny Chase, Hewlett Limanı çevresinde ; oldukça övülen kısa ömürlü" Viking Quest " dizisindeki olduğu gibi aynı boş gözlerle yürüyor'"
- Ernie, Ernie, Ernie, j'ai parlé avec le Dr Hewlett et...
Ernie, Ernie, Ernie, Doktor Hewlett'la konuştum ve...
Le Comté de Hewlett, en Virginie, a deux fois plus de chances... d'engager des poursuites contre les Noirs que contre les Blancs.
Virgiana Hewlett şehrinde siyahlar beyazlardan daha fazla suçlamaya maruz kalıyor.
J'ai passé 2 h 30 en attente avec la hotline de Hewlett-Packard pour me plaindre de leur hotline.
Bir keresinde Hewlett Packard'ın müşteri hizmetlerinde iki buçuk saat sadece müşteri hizmetlerini şikayet etmek için beklemiştim.
Et puis, je faisais partie de ce groupe de Hewlett-Packard.
Hewlett Packard'daki bir grubun üyesi oldum.
Quand j'avais 12 ans, j'ai appelé Bill Hewlett, qui vivait à Hewlett-Packard à l'époque.
On iki yaşımdayken Bill Hewlett'a telefon ettim. O zamanlar Hewlett Packard'da yaşıyordu.
Hewlett-Packard cet été.
O yaz Hewlett Packard'da çalıştım.
Hewlett-Packard était en fait la seule entreprise J'avais vu dans ma vie à cet âge. Et a formé ma vision de ce qu'est une entreprise était et la façon dont ils traitaient leurs employés, vous savez?
Hewlett Packard o yaşta gördüğüm gerçekten tek şirketti ve bir şirketin ne olduğu ve personeline ne kadar iyi muamele etmesi gerektiği konusuna bakışımı şekillendirdi.
Donc, de toute façon, euh... Les choses a conduit à d'autres choses avec Hewlett-Packard, et j'ai commencé à aller à Palo Alto leurs laboratoires de recherche tous les mardis avec un tas de gens à rencontrer quelques-uns des chercheurs et autres.
Hewlett Packard'da olanlar başka şeylere yol açtı ve her Salı gecesi küçük bir grup insanla Palo Alto'daki araştırma laboratuarlarına gitmeye başladım.
Et j'ai vu le premier ordinateur de bureau jamais fait, c'est le 9100 Hewlett-Packard.
Oradaki araştırmacılarıyla falan buluşuyorduk. Ve üretilen ilk masaüstü bilgisayarı orada gördüm. Bu da Hewlett Packard 9100'dü.
Et vous pouvez le programmer en BASIC et APL, et pendant des heures, vous le savez, réussi à me prendre pour Hewlett-Packard et je l'ai pris sur ce que les programmes de machines et d'écriture pour elle.
BASIC ve APL kullanarak makineyi programlayabiliyordunuz. Saatler süren yolculuklar yapıp Hewlett Packard'a gider ve o makinenin başında takılıp programlar yazardım.
Hewlett-Packard.
Hewlett Packard'dan bir grup insanı işe almıştık.
Et il y avait une équipe de base qui a fait, mais avait une grande équipe qui pour la plupart venaient de Hewlett-Packard que... Je n'avais aucune idée.
Anlayan çekirdek bir ekip vardı ama daha büyük bir ekip ki çoğunluğu Hewlett Packard'dan gelmişti konuyu hiç anlamıyordu.
Pour ces personnes, de Hewlett-Packard, 10.000 $ n'était pas cher.
Hewlett Packard'dan gelenler için on bin dolar ucuzdu.
Il a perdu cette distinction contre Hewlett-Packard environ trois, quatre ans après mon départ, malheureusement.
Ben ayrıldıktan üç, dört yıl sonra ne yazık ki bu üstünlüğü Hewlett Packard'a kaptırdı.
Une imprimante Hewlett-Packard 346-A, pour être exact.
Hewlett-Packard 346-A toneri açık olmak gerekirse.
Hewlett et Packard.
Hewlett ve Packard.
Tu veux être Hewlett?
Hewlett olmak mı istiyorsun?
Ou alors vous pouvez acheter quelque chose de chez Hewlett-Packard.
Ya da Hewlett-Packard'tan bir şeyler alabilirsin.
Steven Hewlett l'a attrapé la main dans le sac en train de voler son magasin.
Steven Hewlett onu dükkandan çalarken yakalamış. Peki ne çalıyormuş?
Uh, Diane Hewlett.
Uh, Diane Hewlett.
Hewlett, c'est le chef du personnel.
Hewlett, personel şefi.
Hewlett dégage.
Hewlett, gitmiş.
OK, maintenant, est ce que Hewlett a fait quelque chose... d'étrange?
Tamam, şimdi, Hewlett, şüpheli bir şey yaptı mı?
Tu suggères aussi que Hewlett est en train de tuer ses comparses.
Aynı zamanda Hewlett'in kendi yandaşlarını öldürdüğünü mü söylüyorsunuz? İyi de neden? Vicdan.
D'accord, à présent, Hewlett doit avoir quelques infos sur Julia Helmsworth ici.
Tamam, şimdi, Hewlett'in Julia Hemsworth ile ilgili istihbaratı olmalı. - Doğru.
- Pas un geste, Hewlett!
- Hewlett, kımıldama? - Sende kimsin?
Hewlett, sortez, d'accord?
Hewlett, dışarı gel.
Alors Ted et Elise ont écrit dans leur rapport que Hewlett a utilisé une toxine inconnue sur ses victimes.
Ted ve Elise raporlarında Hewlett'in kurbanları üzerinde tanımlanamayan bir toksin kullandığını yazacak.
Le major Hewlett aura justice pour le capitaine Joyce.
Binbaşı Hewlett, Yüzbaşı Joyce için adaleti sağlayacak.
Mon père croit que tu l'as tué. Il prévoit de le dire à Hewlett.
Babam onu senin öldürdüğüne inanıyor ve bunu Hewlett'e söylemeyi düşünüyor.
Pourquoi être allé voir M. Woodhull? Et ne pas être allé directement voir Hewlett?
Peki neden Bay Woodhull'a ya da neden doğruca Hewlett'a gitmediniz?
Ni à Hewlett, ni aux réguliers.
Hewlett'a ya da muvazzaflara değil!
Hewlett craint un complot.
- Hewlett bir komplodan şüpheleniyor.
Je suis David Hewlett. Je joue Worth dans Cube. Je suis Andre Bijelic.
Merhaba?
Prem's pour Hewlett.
Hewlett benim.
Hewlett!
Hewlett!