Translate.vc / Francês → Turco / Imf
Imf tradutor Turco
140 parallel translation
T'as déjà entendu parler de la banque mondiale ou de l'IMF?
Dünya Bankası veya IMF'yi hiç duydunuz mu? Hayır mı?
La CIA. Le FBI. Le FMI.
CIA, FBI, IMF, vesaire, vesaire.
Si elle est un cheval de Troie envoyé par l'unité M.I.
Farz et ki o casusluk yapması için IMF tarafından gönderilen bir tür Truva atı?
Une équipe du FMI en visite en Jamaïque, clôt ses 4 jours de conseil technique sur la situation financière du pays.
"IMF heyeti,.Jamaicada olan, 4 günlük ziyareti boyunca..." "... ülkenin mali durumunun teknik değerlendirmesini yapıyor.. "
Vous ne savez pas que la faiblesse de cette monnaie est le résultat de dévaluations imposées par le Fonds Monétaire International.
Buradaki paranın değerinin IMF dayattığı devülasyonlar sayesinde o kadar düşük olduğunu hiç düşünmediniz.
Le FMI demande au pays de voir le déficit fiscal comme un catalyseur de croissance.
"Uluslararası Para Fonu, IMF ; Jamaica'yı ekonomik büyüme için mali açığı,..." "... tersine çevirmesi yönünde çağrı yapıyor. "
Pour comprendre le FMI... Michael Manley Ex-Premier ministre de Jamaïque il faut faire un retour en arrière dans l'histoire.
IMF anlamak istiyorsanız, en iyisi geçmişe dönmemiz gerekiyor.
L'institution-clef était le FMI, dont l'objectif était de créer une banque vers laquelle se tourner pour des emprunts à court terme et de servir les intérêts des vainqueurs de la guerre.
Kurumun, yani IMF'nin ilk amacı, aynı bir banka görevi üstlenip kısa vadeli borç verme ve kısa vadede.. ... savaşta kazananlara hizmet edebilmeydi.
Et c'est à ce moment-là que vous vous adressez au FMI.
IMF'ye gelmeniz genellikle son şansınızdır.
Le FMI n'a pas dit d'abandonner tel programme d'éducation ou de santé. Mais il nous a dit combien dépenser en santé et éducation.
IMF eğitim programını yada sağlık programını kapat dediğinde eğitim yada sağlık programlarına çok fazla para harcadığını ima ediyordur.
Le FMI voulait d'abord qu'on dévalue notre monnaie pour consolider le dollar.
Basitçe IMF'nin sizden istediği para biriminizin değerini düşürmektir. Bu ilk yapacağınız şeydir, haydi dolarımızı daha ucuz yapalım.
J'ai appris que ce sont les problèmes financiers qui ont mené le gouvernement à faire appel au FMI et à la Banque Mondiale.
Dünya Bankası ve IMF'nin hükümetimizle parasal sorunları olduğunu biliyorum.
Un des objectifs d'un plan du FMI... D. Coore, ex-ministre des Finances de Jamaïque c'est d'éliminer les barrières artificielles du commerce.
IMF'nin planındaki bir madde de, ticaretin önündeki engelleri borçlu olan ülkelerin ortadan kaldırması.
Il est demandé au pays qui a fait appel au FMI de supprimer les restrictions d'importation et de ne pas trop subventionner les exportations.
IMF'nin ülkeye verdiği programa göre, yapılan ithalatların kısıtlanmaması ve ihracatını desteklememesidir.
En fin de compte, c'est le FMI qui fait ce qu'il veut.
Sonuçta IMF istediği şekilde yönlendirir.
Comme dans tout programme du FMI, on essaie de prévoir l'évolution des taux d'intérêt.
Herhangi bir IMF programında bazen şöyle olurdu... bazen fazi oranı varsayımlara göre olurdu.
Presque à chaque fois que le FMI prête à un pays en voie de développement, nous prêtons, la Banque Mondiale prête aussi, et la Banque Inter-Américaine de Développement, l'équivalent régional de la Banque Mondiale, prêtera aussi.
Genellikle... çoğu zaman... IMF gelişmeye açık ülkelere... kredi açabiliyor, Dünya Bankası, öyle Dünya Bankasının bölgede kolu olan Inter Amerikan Development Bankası, kredi açabiliyor.
La Banque Mondiale vous prête si le FMI vous accepte et réciproquement.
Yani eğer IMF size kredi açmazsa Dünya Bankası da açmıyor. Dünya bankası kredi açmazsa IMF de size kredi açmıyor.
Entre le gouvernement jamaïcain, le FMI et la Banque Inter-américaine de Développement, voilà les politiques que nous subissons.
Yani Jamaica hükümeti, IMF ve Inter American Development Bankası arasında kaldık ve bu politikayı bitirmek zorundaydık.
On a construit ces usines grâce aux prêts du FMI et de la Banque Mondiale. Le gouvernement les rembourse encore.
Hükümet bu fabrikaları Dünya Bankası, IMF gibi yerlerden, çektiği kredilerle kuruyor.
La question est : qui détient le pouvoir au sein du FMI?
Soru, IMF'nin gücünün nereden geldiğidir?
Parmi les pays qui font partie du FMI, lesquels ont un bon système hospitalier?
IMF ülkelerinin hepsine bir bakın hangisinin gerçekten iyi bir sağlık hizmeti verdiğini söyleyin.
Quand on traite avec le FMI et la Banque Mondiale, il faut faire ses devoirs, et bien les faire pour qu'ils ne vous imposent pas un plan.
"IMF ve Dünya Bankası gibi yerlerlerle uğraşacağımıza..." "... kendi işimizi en iyi şekilde yapmalıyız... " "... bu şekilde bize ne yapacağımızı söylemelerine fırsat tanımayız. "
Elle suit un programme du FMI pour l'instant.
İlginç bir tesadüf Jamaika ve IMF yeniden program diliminde.
Nous n'avons pas d'accord avec le FMI, mais nous finissons par faire ce qu'ils nous auraient conseillé.
IMF ile bir anlaşmamız yok. Ama onların önerdiklerini yapmak zorundayız.
Ils nous influencent donc toujours, mais sans recevoir d'argent et on fait encore ce qu'ils veulent.
IMF etkisi hala büyük ölçüde mevcut. IMFden para almadık, ama bizden istediklerini yapmalıyız.
La fortune des riches s'installe dans la ville Aujourd'hui, la crise à l'ONU résulte de la demande continuelle des pays du "tiers-monde" pour qu'ils aient une position stratégique dans le FMI, et qu'il prenne en compte leurs intérêts.
Bugün Birleşik Uluslar ( UN * ) içindeki krizi bilmek istiyorsanız, Üçüncü Dünya ülkelerinin IMF masasında stratejik olarak hangi pozisyonda kaldıklarıdır yani bizim de çıkarlarımıza daha duyarlı olabilirler.
IMF, support financier officiellement approuvé
IMF'nin Mali desteği resmen onaylandı
Le fmi et l'OMC sont revenus tout chambouler dans nos vies - nous avons du lâcher les maisons que nous avions construites ici dans l'usine et quitter les gens que nous avions rencontrés.
IMF ve Dünya Ticaret Örgütü, bizi burada fabrikada kurduğumuz evimizden,... ve birbirimizden ayırmak için geldi.
L'année précédente, alors qu'elle négociait la transition démocratique, l'ANC signa son premier accord de prêt avec la Banque Mondiale et accepta le programme d'ajustement structurel du fmi.
Bir yıl sonra, demokrasiye geçiş müzakere edilirken,... ANC, Dünya Bankası'yla ilk kredi anlaşmasını imzaladı,... ve zorunlu IMF Yapısal Uyum Programına başladı.
Mais sous l'influence du fmi, l'ANC privatisa ces trois secteurs, privant 8 millions de Sud-Africains d'un foyer, et coupant l'eau et l'électricité à des dizaines de milliers de personnes chaque année.
Fakat IMF'nin dayatmasıyla, ANC her üçünü de özelleştirdi. Güney Afrika'da 8 milyon evsiz yarattı,... ve her ay onbinlerce ailenin suyu ve elektiriği kesiliyordu.
Mais quand le fmi est venu privatiser l'industrie, il s'est mis en grève avec son syndicat. Ils lui ont alors pris son travail, sa maison, son compte en banque et le futur de ses enfants.
Fakat, IMF endüstriyi özelleştirmeye geldiğinde,... sendikasıyla birlikte greve katıldı,... ve sonra da, işini, evini, banka hesabını ve çocuklarının geleceğini alıp götürdüler.
quand les militaires ont pis le pouvoir en 1976, ils l'ont pis dans le style des ajustements structurels du fmi.
Ordu 1976'da iktidara geldiğinde,... esasında bir IMF tarzı yapısal uyum programıyla iktidara geldiler.
Jusqu'à la crise de décembre, ou peut-être quelques mois avant, l'Argentine était le meilleur élève du FMI.
Aralık krizine kadar,... Arjantin, IMF'nin poster çocuğuydu.
Les politiques imposées Par le fmi ont plongé des millions de gens dans la pauvreté.
IMF'in zorunlu politikaları, milyonları yoksulluğa mahkum etti.
Chaque année, la fracture qui sépare le Nord et le Sud, s'élargit. Et le monde a les yeux rivés sur cette inégalité, mais les pays riches ne font rien.
Her yıl gitgide fakir ve zengin arasındaki fark açılıyor ve buna IMF hiçbir şey demiyor.
Une aide de 20 milliards de dollars a été accordée à la Russie par le FMI.
'IMF tarafından Rusya'ya 20 milyar dolar...'... verilmesi konusunda mutabakata varıldı.
Dans moins d'une heure, le sommet de la Banque mondiale et du Fonds monétaire international débutera à Madrid.
Madrit'te gerçekleşecek IMF-Dünya Bankası zirvesi'nin başlamasına 1 saat kadar kaldı.
Tout comme à Seattle, Prague et Genève, les scènes de violences se reproduisent à Madrid perpétrées par les groupes anticapitalistes les plus radicaux qui accusent le Fonds monétaire international et la Banque mondiale d'être les instruments des multinationales en exploitant le travail des enfants,
IMF ve Dünya Bankası'nı Çocuk işçileri sömüren, katkılı gıdalar satan ve doğal kaynaklara zarar veren şirketler tarafından kullanılmakla suçlayan aşırı radikal anti-kapitalist grupların,
Pour leur part, les autorités du FMI... sont obligées d'écouter les protestations des manifestants.
Bu arada IMF yetkilileri de Göstericilerin protestolarına maruz kaldı.
"Le sommet FMI-BM commence aujourd'hui dans une Madrid assiégée."
IMF-DB zirvesi, kuşatma altındaki Madrit'te bugün başlıyor.
"Contre le FMI-BM, un autre monde est possible."
IMF VE DÜNYA BANKASINA KARŞI! BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN
Les types du FMI sont en train de se payer le monde.
IMF'dekiler dünyayı mahvediyor.
Nous sommes d'accord que si tu es un étudiant, un exécutif, un homme d'affaires ou un simple ouvrier, tu peux penser ce que tu veux du FMI et de la Banque mondiale?
Şunu kabul ediyor muyuz, öğrenci de olsan Yönetici, işadamı ya da basit bir işçi IMF ve Dünya Bankası hakkında canın ne istiyorsa düşünebilirsin?
Depuis, il participe à toutes les manifestations et a même été arrêté à l'IMF en 98.
O günden beri ülkedeki tüm gösterilere katıldı ve... 1998 de IMF'de tutuklandı.
Les événements de 98, l'IMF en 97, le drame de la forêt...
- Ah, evet. 98 yılı IMF. 97'de şu orman olayı.
Je veux tous vous voir le 16 avril à l'IMF!
Seneye görüşürüz. 16 nisan.
Le consensus de Washington remonte aux années 70, quand le FMI et la Banque mondiale mirent au point un projet comprenant quatre grandes mesures.
Washington Uzlaşması 1970'lere dek uzanır... IMF'nin ve Dünya Bankası'nın dört ana fikirle bu projeye başladığı döneme.
Ces quatre mesures de pression politique, venues du FMI et de la Banque mondiale, forment ce qu'on appelle le "néo-libéralisme".
İnsanların neo-liberalizm dediği IMF'den ve Dünya Bankasından gelen siyasi baskının dört ayağı bunlardır işte.
J. Rawlings, ex-président du Ghana
"IMF ve Dünya Bankasını devreye sokmak zorunda kaldık."
"Chantons la FMl!"
" IMF yararsız.