Translate.vc / Francês → Turco / Inquiête
Inquiête tradutor Turco
126 parallel translation
Ne t'inquiête pas.
Şimdi üzülme.
Ne t'inquiête pas, Hank.
Endişelenme, Hank.
Ne t'inquiête pas.
Ama endişelenmene gerek yok.
Ne t'inquiête pas.
Üzülme, Hank. Daha çocuk.
Ça m'inquiête.
Bu beni rahatsız ediyor.
Ne t'inquiête pas!
Endişelenme bebeğim.
- L'argent ne t'inquiête pas?
- Para seni endişelendirmiyor değil mi?
Je n'arrive pas à l'oublier. Ne t'inquiête pas.
Denedim ama onu unutamıyorum.
Ne t'inquiête pas si tu n'as pas toujours de nouvelles.
Eğer benden duymazsan meraklanma, gemide olduğumdandır.
T'inquiête pas, petit Eli.
Sen hiç merak etme, Eli.
Et ne t'inquiête pas pour le petit.
Ve çocuğa gelince, hiç merak etme.
Maman, ne t'inquiête pas, d'accord?
Takma kafana, anne, tamam mı?
Ne t'inquiête pas.
Takma kafana.
Ne t'inquiête pas, Les-guêtres.
Üzülme, Tozluk.
Ne t'inquiête pas, je serai là pour t'aider.
Üzülme, sana yardım etmek için orada olacağım.
Ne t'inquiête pas.
Endişelenme, yapacağım.
Mais non, ne t'inquiête pas.
Hayır, hayır endişelenme. Lütfen.
Il est très vieux et s'inquiête pour moi.
Babam çok yaşlı birisi ve benim için endişeleniyor.
Ne t'inquiête pas.
Endişelenmeni istemiyorum.
Ne t'inquiête pas, Arthur.
Aslında şimdilik telaşlanacak bir şey yok, Arthur.
Ne t'inquiête pas, ma chérie.
Merak etme bebeğim.
- Ne t'inquiête pas.
- Sen merak etme.
Vous savez qu'il s'inquiête pour vous?
Senin hakkında ne kadar endişelendiğini biliyor musun?
Je m'inquiête pour lui.
Ben onun hakkında endişeliyim.
Je m'inquiête plus pour lui que vous.
Onun hakkında senden daha fazla endişeleniyorum.
Ne t'inquiête pas.
Endişelenme.
Mais ce qui m'inquiête, c'est de savoir si la cloison supportera la pression.
Ama beni endişelendiren gövdenin basıncı kaldıramayacağı.
Ne t'inquiête pas!
Merak etme.
Deux. T'inquiête pas.
Merak etme.
- T'inquiête, elle plaisante.
- Dert etme. Çok şakacıdır.
T'inquiête pas, DiLea, tu l'auras.
Merka etme, DiLea, paranı alacaksın.
Elle s'inquiête pour les garçons.
Çocuklar hakkında endişe ediyor.
Ne t'inquiête pas, je ne vais pas accepter.
Paniğe kapılma, içmeyeceğim.
Ne t'inquiête pas.
Endişelenmene gerek yok.
" Ne t'inquiête pas pour moi.
Beni merak etme.
T'inquiête pas. Je vais t'aider.
Merak etme bir şeyler yapacağım.
Ne t'inquiête pas.
Merak etme bebeğim.
T'inquiête pas.
Dert etme.
- T'inquiête. Mise.
Sen bahsi yatır.
- T'inquiête, je te rembourserai.
Sağlamım.
Voilà ce qui m'inquiête au sujet de l'ambiance qui se dégage du livre.
Beni kitaba çeken şey, albenisi dışında, bu.
T'inquiête pas. Tu pourras regarder.
İzleyebilirsin.
- Je m'inquiête du spectacle.
Sadece gösteri için endişeleniyorum.
Il m'inquiête.
Onun için üzülüyorum.
T'inquiête, le petit minet va dérouiller.
- Sorun değil. Bay Komik Pantalon, kaybedecek.
Tout ira très bien, ne t'inquiête pas.
- Endişelenme
- Ne t'inquiête pas.
- Takma kafana.
Qui penserait qu'un homme s'inquiête pour un coyote?
Köpekten korkan bir kovboy.
Ne t'inquiête pas.
Dert etme.
T'inquiête.
Merak etme.
Ne t'inquiête pas.
Herşey iyi olacak inan bana.