English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Iss

Iss tradutor Turco

430 parallel translation
Une station service misérable et paumée.
Issız bir yerdeki zavallı bir benzinci mi?
Trouve une clairière isolée où elle cueillera des fleurs sauvages.
Issız bir yer bul, orada yaban çiçekleri toplamasına izin ver.
Seuls?
Issız?
En 1939, des milliers d'agents ennemis connus ou suspects envahissent l'Amérique, et le FBI renforce ses équipes d'agents spéciaux et d'employés, passant de 2 000 à 1 5 000 au plus fort de la guerre.
FBI, 1939'da bilinen bilinmeyen binlerce düşman casusu Amerika'yì isş gale başlayìnca, ajanlarìnìn ve çalìşanlarìnìn sayìsìnì 2. 000'den 1 5. 000'e çìkardì.
Comme sur une île déserte.
Issız bir adada olmak gibi.
La mettre en isolation?
Issız adaya terketmek?
Chaque soir, dans les rues désertes, Moraldo reste seul.
Issız sokaklarda sadece Moraldo kalır.
" N'entends-tu, dans le silence, une voix qui t'appelle?
Issızlığının sessizliğinde seni çağıran bir ses duymuyor musun? Roberto alaycıdır :
Il pourra même vous exiler.
Issız bir adaya sürgün edilebilirsiniz!
C'est un tout nouveau monde, un espace inexploré.
Issız, keşfedilmemiş bir yer.
Jamais un naufragé sur une île déserte n'a eu si peu d'espoir.
Issız adaya düşenler bile asla böyle bir manzara görmemişlerdir.
Je serais dehors, dans un trou, assise sur mon ukulélé.
Issız bir yerde, ukulelemin üstünde oturup kalacaktım.
Nous sommes sur une île déserte.
Issız bir adadayız.
Elle est déserte?
Issız bir ada galiba?
La nuit, tu n'as jamais entendu mon coeur t'appeler?
Issız gecelerde kalbim hep seni aradı, hiç hissetmedin mi?
Les Carpates oubliées de Dieu et des hommes, terre des Goutzouls.
Issız bir Karpat Bölgesi. Ukrayna Huzulları'nın diyarı.
- Non, elle est inhabitée.
Hayır. Issız bir adadır.
Une chance d'assister à une partie au milieu de nulle part.
Issızlığın tam ortasında bir kart oyununa girmek.
Dans des gares abandonnées, des chemins perdus...
Issız tren yollarında, amaçsız yollarda.
Désolée, mais riche en cristaux et minéraux.
Issız ama kristal ve mineral açısından zengin.
Elle a l'air abandonnée.
Issız görünüyor.
Je connais un lieu isolé, j'y ai trouvé pour toi un beau bloc de rocher.
Issız bir yer biliyorum. Orda senin için mükemmel bir kaya var.
Aller sans être vue en des lieux déserts...
Görünmeden yürürler - Issız mekanlarda -
Isolée.
Issız.
Sans maître, il mourra dans ces rochers perdus.
Issız kayalıklarda, sahipsiz, yitik. Başka bir sonu olur mu?
Tu ne serais pas drôle, sur une île déserte.
Issız bir adada iyi bir arkadaş olurdun.
Je ne suis pas sur une île déserte. Je suis à Londres.
Issız bir adada değil, Londra'nın göbeğindeyim.
" Je m'asseyais sur une couverture
" Issızlığın ortasında bir yaygının üzerinde otururdum,
Des routes solitaires.
Issız yollar.
Je n'aimerais pas me trouver seul avec toi, affamés sur une île déserte.
Issız bir adada seninle yalnız kalmayı ister miyim bilmem.
Sur la pierre...
¤ Issız bir yerde
Il n'y a rien aux alentours.
Issız bir yerin ortasındayız.
" Q'emmènerait-elle sur une île déserte?
"Issız bir adada kalsa, isteyeceği tek şey ne olur?"
"Q'emmènerait-il sur une île déserte? " Un miroir }.
" Issız bir adada kalsa, isteyeceği tek şey ne olur?
C'est si bizarre, se faire renverser par un camion sur une route déserte.
Bu çok garip. Issız bir otoyolda kamyon çarpması.
Nous avons vu des lunes désertes et des astéroïdes stériles.
Issız uydular ve verimsiz asteroitlerle karşılaştık.
C'est pas à cause de la solitude.
Issızlık, bunun sebebi değil.
Des rues désertes qui semblent gaies
* Issız yollar neşe saçar
- Je le plains, tu sais.
- Issız bir yer.
J'étais heureux tout seul... avant de sentir... votre éclatante présence.
Issızlığın sisi kaplamıştı her yanımı, ta ki ta ki, senin aşkın can verene kadar.
Nous sommes à Putterman Lane après le Lonesome Canyon, au bout de la route.
- Öyle mi? - Evimiz Issız Vadi'nin sonundaki Putterman Caddesi'nin sonunda.
une famille de cannibales dans une ferme isolée tronçonnant les doigts et les os, son frère et ses amis découpés pour en faire un barbecue, des chaises faites de squelettes humains.
Issız bir çiftlik evinde yamyam bir aile... Testereyle kesilen parmaklar, kemikler... Mangal yapmak için doğranan ağabeyi, arkadaşları...
Le désert.
Issız.
- Ça l'est depuis des années.
Issız görünüyor. Yıllardır böyle.
Dr Hans Thomsen, le chargé d'affaires, à la recherche de collaborateurs américains.
Maslahatgüzar Dr. Hans Thomsen isş birlikçiler bulmaya çalìşìyordu.
Juste avant son diplôme, Dietrich est approché par des représentants allemands qui lui offrent un voyage pour l'Allemagne et un poste bien payé.
Dietrich mezun olmadan hemen önce Alman elçiligi görevlileri ona Almanya'ya ücretsiz bir gezi ve iyi ücretli bir isş önerdiler.
Ça facilite la dure tâche du FBI consistant à surveiller leurs activités et celles de leurs contacts.
Bu, FBI'ìn bu kisş ilerin hareketlerini ve görüşmelerini izleme isş ini kolaylaştìrdì.
Deny not to this brief vigil of your senses that remains, experience of the unpeopled world behind the sun.
" Issız bir dünyanın tecrübesini... inkar etmemeyi seçerek, Batı'ya ulaşmak için,
Comment ça se passe?
İss ler nasıl gidiyor?
Ça a l'air désert.
Issız görünüyor.
Un trou perdu.
Issız bir delik!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]