Translate.vc / Francês → Turco / Lasse
Lasse tradutor Turco
912 parallel translation
- Vous en êtes lasse?
- Bundan bıktınız mı?
Je suis déjà lasse.
Sizden daha şimdiden bıktım.
Ça me lasse.
Beni ne kadar bıktırdığını anlatamam.
Je suis lasse d'être un symbole.
Ben bir sembol olmaktan bıktım, Şansölye.
Le jury se lasse d'être tenu à l'écart.
Jüri bilgisiz bırakmanızdan bıktı.
Je suis bien lasse. Je vais me coucher.
Ne kadar yorgun olduğumu fark etmedim.
Vous aimeriez peut-être aller à Paris! Je suis trop lasse pour aller nulle part... faire quoi que ce soit.
Hiçbir yere gitmeye, hiçbir şey yapmaya gücüm yok.
Et la princesse, lasse de cette terre, retourna chez elle sur la lune.
Bu dünyadan sıkılan uçan prenses... evine, aya doğru yoluna çıkar.
Vous seriez vite lasse d'un homme qui ne ferait rien d'autre que vous aduler.
Zaten sorun bu. Sana tapmak dışında işi olmayan birinden bıkarsın.
Délicieusement lasse!
- Sadece tatlı bir yorgunluk.
Je suis lasse comme une fille... qui a épuisé Vingt-deux nuits d'amour...
"22 aşk gecesi yaşamış bir kız kadar yorgunum." 22 aşk gecesi!
Je me lasse pas de la regarder... on fait pas mieux comme grain de beauté.
Gözlerimi bu güzellikten alamıyorum.
Qui vous tombe dans les bras... oui l'amour ça vous fait voir tout en rose c'est vraiment la seule chose dont on ne se lasse pas voila on dira ce qu'on voudra que c'est doux qu'on a ça... bien des gens, c'est le destin envient du soir au matin
Parayı kırmış olmalı! Aşk hep pembe hayaller kurdurur Hayatta solmayan tek şey odur
oui l'amour ça vous fait voir tout en rose c'est vraiment la seule chose dont on ne se lasse pas voila on dira ce qu'on voudra que c'est doux qu'on a ca...
Aşk hep pembe hayaller kurdurur Hayatta solmayan tek şey odur Ne istersen onu söyle
Je suis lasse de ce visage.
Bu surattan çok sıkıldım.
- Elle était un peu lasse.
Ya Geneviève?
Un peu lasse.
Biraz yoruldum.
Vous savez, mon métier de vendeur automobile me lasse.
Yani, Max, araba satıcılığından feci şekilde bunalmaya başladım artık.
Un beau jour, on se lasse des cafes, des dancings... on veut s'ameliorer.
Bir zaman gelir ki, her gece kafelere dans salonlarına gitmekten sıkılır ve kendini geliştirmek istersin.
Elle se lasse de tous ses jouets. Si je peux te donner un conseil...
O daha küçük bir kızken, bütün oyuncaklarıyla oynardı... ve bi anda onları daha yeniyken çöpe atardı..
Je suis lasse de faire l'hôtesse.
Ev sahibesi olmaktan sıkıldım.
Mais tu dois être lasse de jouer aux cartes...
Fakat muhtemelen kağıtlardan bıkmışsındır, değil mi?
Je suis si lasse. Lasse de mentir, d'inventer des mensonges, de ne plus savoir où est la vérité.
Yalanlardan ve yalan söylemekten... o kadar biktim ki.
Je suis lasse d'être sans le sou, chéri... et de me sentir sans défense et d'avoir mes mains liées.
Parasız olmaktan sıkıldım hayatım. Ellerimin bağlı olmasının çaresizliğini yaşamaktan da.
Mais moi, ça me lasse. J'ai écouté ces rapports toute la matinée.
Tüm sabah bu haberi dinledim.
Je suis lasse de tant de choses!
Çoğu şeyden bıktım.
Je me lasse de vos interventions.
Diğer türlü, bu araya girmelerin can sıkmaya başlayacak.
Je suis lasse d'avoir peur, et d'attendre.
Korkmaktan ve beklemekten yoruldum.
Je suis lasse et n'ai pas envie de parler.
Yorgunum ve konuşmak istemiyorum.
Je suis lasse.
Çok yoruluyorum, Danny.
Je suis très lasse.
Çok yorgunum. - Peki efendim.
Pablo ne s'en lasse jamais.
Pablo güneşten yeterince faydalanamadığını hissetti.
J'aimerais en finir sans le heurter mais j'attends qu'il se lasse de venir.
Onu kırmadan ondan ayrılmayı becerebilsem keşke... ama tek yapabildiğim onun gelmekten sıkılmasını beklemek.
Je suis lasse parfois.
Bazen fena halde bıkıyorum.
Lasse de tout.
Her şeyden bıkıp sıkılıyorum.
Je suis un peu lasse.
Ama yorgunum.
♪ Moi je m'en vais triste et lasse, ♪
# Ancak ben bezgin bir şekilde #
J'en ai fait beaucoup. Mais le saut périlleux, ça lasse... Quel genre?
Eskiden çok takla atardım... ama basmakalıplaştı, ben de perendeci rolünden bıktım...
Lasse? Tu es là?
Lasse, orada mısın?
J'entretiens le foyer jusqu'à ce que ton jules se lasse et qu'il te quitte?
Tatlı evinde ateşin kenarında durup lüks adamların senden bıkmasını mı bekleyeceğim? Hayır, yanılıyorsun.
Il compte venir habiter ici. Et s'il se lasse de notre cuisine, il abandonnera femme et enfants.
Sonra da yemekler azcık kötüleştiğinde çocukları başımıza atıp tüyecek.
C'est que je suis bien lasse.
Ama çok yorgunum.
Je vais acheter un crêpe de deuil.
Lasse ve ben matem kuşağı almaya gidiyoruz.
Tu t'es lassé de moi.
Benden bıktın.
Bien sûr que j'ai vendu, je m'étais lassé de cette maison.
Zaten sıkılmıştım. - Büyükbaba, hepsi benim suçum.
New York se lasse des rapatriés.
Ve daha herkes dönmemişti.
Lassé d'Honolulu? Plus de femmes?
Honolulu'da kadïn mï kalmadï?
Mais assez vite... je me suis lassé d'elle.
- Evet, fazlasıyla. - Kısa bir süre geçtikten sonraysa... - Evet?
Ça nous occupe... quand on est lassé de jouer aux cartes.
Karakolda bize de yapacak bir iş çıkmış oluyor.
Simplement lasse.
Sadece yorgunluk hissediyorum.
Qu'il se soit lassé de moi ou moi de lui, quelle importance?
O beni kullandı, ben de onu. Ne fark eder ki zaten?