Translate.vc / Francês → Turco / Liberation
Liberation tradutor Turco
2,050 parallel translation
Liberation dernière securité.
Atış kontrolleri kontrolleri hazır!
On se concentre sur la période après sa libération quand elle était supposée travailler à Mexico avec Jack.
Salınmasından hemen sonraki döneme odaklanıyoruz. Meksikada Jack'le çalışmak için desteğe gitti dönem.
Il travaille à Long Island City dans un atelier de pièces de voiture. en conditionnelle pour sa libération anticipée.
Şu anda Long Island'da ve erken salınmasının şartı olarak bir oto yedek parça mağazasında çalışıyor.
Libération anticipée.
Erken bıraktılar.
- Je dois aller à l'ONU. La Division a accepté ta libération temporaire.
B.M'ye gitmem lazım, bölüm seni gözetimimde kalma şartıyla geçici olarak salıverdi.
Je vais déposer une requête auprès de l'ONU pour exiger la libération de Mlle Reed et la révélation des preuves que vous nous avez cachées, à moi et au reste du monde.
Birleşmiş Milletler'e Bayan Redd'i bırakman için resmi dilekçe vereceğim ayrıca benden ve bütün dünyadan sakladığın kanıtları da açıklayacaksın!
Le peuple a demandé sa libération
Halk, azat edilmesini talep etti.
En échange de sa libération.
- Onunkine karşılık.
J'aurais dû repousser la libération de Barca et l'envoyer lui aussi.
Barca'nın özgürlüğünü erteleyip onu da göndermeliydim.
Même si vous acceptez le marché de Daniel, il voudra une preuve de bonne foi, une libération sous caution.
Şef, Daniel ile anlaşmaya yanaşsan bile önce senden birşey isteyecektir. Bir teminat.
- Pardon? - Libération de Prisonnier Étranger.
- Yabancı Sanık Salıverme Formu.
Mais si j'obtiens sa libération, il me faudra une contrepartie.
- Evet. - Ama bunu sağlarsam karşılığını da isterim.
J'ai seulement promis à M. Le député-maire qu'én échange de ta libération tu examinerais les demandes du personnel.
Ben sadece sayın vali yardımcısına eğer salıverilirsen personelin taleplerini gözden geçireceğini söyledim.
A la condition que votre négociation remporte le succès attendu La libération de notre frère Gloucester de nos ennemis.
- Tabii, kardeşimiz Gloucester'ı şartlar lehimize olacak şekilde düşmanın elinden kurtarmanız şartıyla!
Il a dû vous suivre depuis votre libération.
Sanırım...
La libération d'Antonio Reyes.
Antonio Reyes, serbest bırakılmalı.
- Ton agent de libération conditionnelle.
- Biliyorum.
Elle s'occupe de la libération de Gemma.
Gemma'nın salıverme işlemlerini hallediyor.
la libération.
Kurtuluş.
Voilà votre libération.
İşte sizin kurtuluşunuz bu.
Le juge Hasty sera éligible à la libération conditionnelle dans 10 ans.
Yargıç Hasty, şartlı tahliyeye 10 yıl sonra uygun olacak.
Je répète, la libération d'adrénaline lors d'un stress émotionnel provoque l'activation de la maladie.
Tekrar ediyorum, şiddetli stres altında salınan adrenalin, hastalığı aktive etmektedir.
On m'a aussi auditionnée pour sa demande de libération.
Ayrıca geçen hafta şartlı tahliye duruşmasında da ifade verdim.
C'est vous la patronne, je ferai comme vous voulez, mais vous avez parlé à l'audition d'un tueur, en vous prononçant contre sa libération.
Bak, sen benim patronumsun ve senin dediğini yaparım. Bir katilin şartlı tahliye duruşmasında ifade vermişsin o da salıverilmesinin aleyhinde ifade verdiğini görmüş.
Je vais soutenir ta libération pour motif familial.
İnsancıl nedenlerden dolayı salıverilmeni ileri sürerim.
Mais lui, il n'a pas obéi cet ordre... qu'il savait que les forces anglaises avaient imposé... et il a résigné de toutes ses positions dans l'armée... afin de continuer la lutte de la libération nationale.
Fakat o İngiliz işgal kuvvetlerinin baskısıyla verildiğini bildiği bu emre itaat etmedi. Milli mücadeleye devam etmek amacıyla ordudaki bütün görevlerinden istifa etti.
Mon armée et moi, nous sommes à votre commande dans la lutte de libération.
Kolordum ve ben milli mücadelede emrinizdeyiz paşam.
Libération du client.
Müvekkili bırakıyorum.
Jusqu'à ta libération, dans neuf jours... je ne veux plus d'histoire.
Kalan 9 gün boyunca başka hata istemiyorum!
Et une semaine après ta libération, on vient chez toi, si tu veux.
Sizi mülakata alacağız. Bir hafta içinde de sizi evinizde ziyarete geleceğiz. Tabii kabul ederseniz.
Tu iras chez toi après ta libération?
- Eve. Çıkınca zaten eve gitmeyecek miydin?
Parti de la Libération des Armes Anti-Hilko
Anti-Hilko silahları
Et... pour offrir la libération d'Alaya.
Ve... Alaya'yı güven içinde teslim etmeyi teklif ediyoruz.
Une libération anticipée.
Erken salıverilme.
Qui signe la libération anticipée?
Erken salma işlemini kim imzalıyor?
Tu lui as dit de tout dire si elle n'avait pas la libération anticipée.
Erken salıverilmez ise, her şeyi itiraf edeceğini söyledin.
Je sais que Dax vous forçait à signer des papiers de libération anticipée...
Biliyorum, Dax, erken salıverme evraklarını imzalaman için seni zorluyordu. Lütfen.
La police surveille Boyd et Bo depuis leur libération.
Yerel polis Boyd ve Bo'yu dışarı çıktıkları andan itibaren izliyor.
Libération sous surveillance avec bracelet électronique. Et Duncan...
Mahkemeye kadar elektronik kelepçeyle izlenmesine karar verilmiştir.
- M. Crowder, le capitaine Choate a identifié un individu qui a violé les termes de sa libération.
Bay Crowder Kentucky Eyalet Polisi'nden Başkomiser Choate şartlı tahliye koşullarını ihlal eden bir mahkûmun aranızda yaşadığını belirledi.
Quand je suis venu pour ta libération, je t'ai demandé de m'aider à relancer mes affaires. Tu as dit vouloir faire autre chose, et j'ai mal réagi.
Sandy'den seni almaya geldiğim gün, işimi tekrar kurmak için senden birkaç saat çalışmanı istemiştim ve sen de bana başka bir yol izleyeceğini söylemiştin ben de kötü bir tepki vermiştim.
Chaque jour, ils suppliaient pour ma libération.
Her gün, bırakılmam için yalvarıyorlardı.
C'est pourquoi je l'y ai placé après sa libération.
Serbest bırakıldıktan sonra onu buraya getirmemin nedeni bu.
Il s'agit pas d'une libération, ici. Il s'agit d'une explosion.
Hayır, hayır burada bir boşalmaya değil bir patlamaya bakıyoruz.
Et aussi qu'on plaide pour sa libération.
Ayrıca serbest bırakılması savunmasını bizim yapmamızı istiyor.
Voici l'aquarium tropical où était le requin-tigre avant sa libération.
Burası, Kaplan köpekbalığının salınmadan hemen önce durduğu tropikal su tankı.
Qui a parlé de libération?
Tahliye edilmekle ilgili bir şey diyen oldu mu?
Jusqu'à ma libération, vous vous occuperez de la centrale.
Smithers, ben serbest kalana kadar santrali sen yöneteceksin.
Nous savons qu'à son retour d'Afghanistan, Owen a développé de graves problèmes sexuels, et malgré sa prétendue mission, il est probable que ces meurtres sont une libération sexuelle, une façon de faire face à son impuissance.
Biliyoruz ki... Afganistan'dan dönüşünde, Owen ciddi cinsel sorunlar yaşadı. Sözde bir görev olduğunu iddia etmesine rağmen, bu cinayetlerin cinsel bir tatmin, kişisel ve cinsel zayıflığını dışa vurma ile ilgili olması muhtemel.
Danielle Ross dirige... dirigeait le Comité de Libération Conditionnelle.
Danielle Ross... Kaliforniya Eyaleti şartlı tahliye kurulunun başkanıydı.
Je me suis concentré sur la libération des otages, qui, malgré mon échec apparent, ont été libérés.
Rehineleri kurtarmaya odaklanmıştım, açık başarısızlığıma rağmen, kurtuldular.