Translate.vc / Francês → Turco / Lira
Lira tradutor Turco
650 parallel translation
Je parie qu'on lira vos exploits dans les journaux.
Bahse girerim, gazetelerde hakkında yazılanları okuyor olacağız.
- C'est pas le cas, alors paye.
Değilim, 4 lira sökül bakalım.
- Une pièce d'or.
- Altın lira.
- Une vraie pièce d'or.
- Tastamam altın lira.
Demain, le monde lira que Ramsey est ruiné.
Yarın herkes Ramsey'in meteliksiz olduğunu öğrenecek.
Il y lira peut-être cette phrase :
Belki tam da şu sözlere tesadüf edecek -
On lira : "Enflammez-vous avec Hildy Johnson..."
Panoları görüyorum : "Yak bir Hildy Johnson."
Il lira que nous croyons à un seul assassin, et il essayera de nous coller un assassin.
Jokeyin katilinin her iki cinayeti de işlediğini okuyunca jokeyin katilini bulmamıza yardım edebilir.
Une lire.
- Bir lira.
Voici des pièces d'or.
Sana biraz altın lira vereyim.
15... 20... 25... 30... 31... 32... 33 500.
- 15, 20, 25, 30, 31, 32 33,500 lira
Manquent 7 500 de Genovesi. Et les 3 700 de la concierge.
- Artı 7,500 lira, Cenevizli adamdan.
Ta mère a besoin de 300 lires.
- Annene 300 lira lâzım.
Elles ont baissé, 2 400, 2 500 lires.
- Fiyatlar düştü. - 2,400 - 2,500 lira en fazla.
Trois cents... C'est pas assez.
- 300 lira - % 20 yapalım.
Encore faut-il les avoir...
700.000 lira! Keşke bende de olsaydı bu kadar!
Le tribunal condamne Maggi Pasquale â 2 ans et 6 mois d'emprisonnement et 2 000 lires d'amende, et Filippucci Giuseppe â 1 an et 1 000 lires d'amende. L'audience est levée.
Reşit olmayan Maggi Pasquale'i 2 yıl 6 ay hapis 2.000-lira para cezası, Filippucci Giuseppe'yi 1 yıl hapis cezası 1.000 lira da para cezası ile mahkûm ediyoruz, temyiz hakkı olmadan.
Personne ne le lira.
Elbette, kimse okumayacak.
Quand il lira les journaux... il s'enfuira en Amérique du Sud.
Çünkü gazetede öyle bir haber okuyacak ki Güney Afrika'ya kadar kaçmasına sebep olacak.
Personne ne lira une annonce de deux lignes comme celle de votre mère.
Hiç kimse annenin gazeteye verdiği gibi iki satırlık küçük bir ilanı okumaz.
- 20 lires!
- Kilosu 20 lira.
C'est peu pour 10 kg de pélamides! Il nous revient 7.750 lires.
Yakaladıklarımıza verdikleri tüm para 7,750 lira.
On le lira dans la prochaine édition.
Bunun hakkında bir şey yazmıyor. Bir sonraki baskıyı beklemek zorundayız.
Elle lira les scripts, te remplacera à tes rendez-vous, se débarrassera des indésirables.
Senaryoyu okur.. .. görmen gereken kişilerle görüşür, gerekmeyenleri başından savar.
J'aurai de la chance si j'ai mille lires.
Şansın varsa bin lira alırım.
- Elle te lira une histoire, non?
- Sana öykü okuyacak, değil mi?
On lira sur l'écran que c'est pas moi qui parle?
Ekranda benim kendim konuşup şarkı söylemediğim mi yazacak?
- Elles ont couté 300 lires.
- 300 lira tuttu.
- Prête-moi 10 000 lires.
- Bana 10,000 lira borç versene.
C'est la loi. Cela pourrait te rapporter 30 000 lires, j'irai même jusqu'à 50 000.
- Bir düşün, sana 30,000 lira ödeyeceğim.
Même 5000 lires me suffiront.
5,000 lira bile yeterli olur.
Tout bien réfléchi, 1000 lires feront l'affaire.
Toplamda bin lira yeterli olacaktır.
500!
Bari 500 lira ver!
- Je suis bon marché. 300 lires, mais il faudra me laisser un peu de temps.
Hayır, ucuz. 300 lira, ama düşünmek için zamana ihtiyacım var.
Dans ton cas, un signe de croix et 200 lires.
İstavroz çıkar ve şuraya 200 lira koy.
- ll ne lira rien du tout.
- Hiçbir şey okumak zorunda değil.
Je pensais à quel point il sera impressionné quand il lira que tu as été élue Reine de Neewollah.
Ralıdac Bayramı Kraliçesi seçildiğini okuduğunda ne kadar etkileneceğini düşünüyordum.
Bien sûr, il les lira.
Elbette okur.
- Qui vous lira?
- Kim dinleyecek?
Le premier parti apache qui passera lira les signes... et saura que quelqu'un a survécu au combat.
Apache öncüleri gördüğü duman işaretlerini okuyacak... ve birilerinin hala yaşadığını bildirecek.
Va falloir la repeindre.
Buna bi boya atmak lazım yoksa tanırlar. 3.000 lira veririm?
Ça t'arrangerait 100 000 lires de dot?
Öyleyse 100.000 lira çeyizi düzmeye yeter.
Une combine! Tu gagnes cent mille lires, sans aucun risque.
Parmağını oynatmadan 100.000 lira kazanmaya ne dersin?
Cent mille, mais moi je...
- 100.000 lira mı? - Evet. Öperim ulan seni!
Comme récidiviste, neuf mois.
Benim zaten sabıkam var, 9 ay verirler en az 100.000 lira da para cezası.
Cent mille lires, ça me ferait 12000 lires par mois.
Aylık 12,000 lira yani. Büyük vurgun bu mu!
Tout ça pour 150000 lires!
150.000 lira da gitti.
Et ça se lira bien "Glorifier la girl américaine"
Peki.
Écoute bien :
Capannelle'de bana ait bir 100.000 lira var.
Vous avez su pour ma femme?
- Karımı duydunuz mu? ... 80.000 lira ceza kestiler Üç ay da hapis... - Yoo?
Faisons tous un effort et on arrivera à lui donner ce qu'il veut.
Aramızda üç-beş toplayıp şimdiden verirsek, belki yapar. - Ne kadar? - 5 kişi 10.000 lira çıksak...