Translate.vc / Francês → Turco / Mam
Mam tradutor Turco
2,401 parallel translation
Parfois, on croit connaître quelqu'un, mais en fait, pas du tout.
Bazen birini tanıdığını sanıyorsun ama aslında hiç tanımamışsın.
Pour ne pas avoir à trimballer celui-ci.
Çünkü o zaman bunu yanımda taşımam gerekecekti.
Tu ne savais même pas qui j'étais à la porte.
Eve geldiğimde beni tanımamıştın.
Il n'aimait pas qu'on porte l'enfant l'une de l'autre.
Birbirimizin bebeğini taşımamızdan hiç hoşlanmadı.
Ryan a dit de le mettre au volant.
Ryan da, onu direksiyonun başına taşımamızı söyledi.
Vous ou moi, ça lui sera égal.
Siz devreye girerseniz beni hiç tanımamış olur.
Je connais les risques, mais je dois la connaître.
Tehlikenin farkındayım ama onu tanımam gerekiyor.
Même si nous savons à présent que le meurtrier l'a confondu avec un camionneur de 40 ans au nom similaire, je sais que ça a été plutôt traumatisant, m'voyez.
Ayrıca biliyoruz ki katilin sırf isim benzerliği yüzünden onu 40 yaşındaki bir kamyon şoförü sanması acımızı daha da dramatize etti, t'mam mı?
Ce sera votre voix que toute l'école écoutera.
Çünkü tüm okul her sabah sizden birisinin sesini dinleyecek, t'mam mı?
Et même si Gordon ne pourra jamais être remplacé, m'voyez, il doit y avoir parmi vous un élève qui à la passion et la volonté de faire entendre sa voix tous les matins.
Her ne kadar Gordon Stoltski'nin yeri doldurulamaz olsa da, t'mam mı? Her sabah sesini duyurmaya hevesli bir öğrenci olmalı.
Mike, commençons par toi.
T'mam, ilk sen gelsene Mike, t'mam mı?
C'est très bien, Mike.
T'mam, gayet iyiydi, Mike.
Eric, tu veux passer, maintenant?
T'mam, Eric. Sen gelmek ister misin?
Je vais t'écouter lire cette feuille.
T'mam Eric. Sana bu kağıtta yazanları okutacağım.
Tu as écrit que les parties intimes de Wendy étaient assez larges pour faire entrer un avion.
Eric, Wendy'nin mahrem yerlerinin bir uçağı uçurabilecek kadar büyük olduğunu yazmışsın, t'mam mı?
! Mam'!
Anne!
Mam'!
Anne!
On doit les déplacer.
Taşımamız gerekiyor.
On doit déplacer les corps.
Cesetleri taşımamız lazım.
Hein? Il pense déjà que je suis une merde mam'.
Şimdiden boktan bir anne olduğumu düşünüyor.
- Je le connais peu.
- Onu pek yakından tanımam.
# Humpty Dumpty par terre s'est écrasé # # Ni les sujets du Roi # # Ni ses chevaux #
Yüzüğü nereye sakladığını söyleyeceksin ve oğlumu hiç tanımamış olmayı dileyeceksin.
Ça arrive. Il lui faut une seconde pour chauffer...
Geliyor efendim galiba blendır'a bir iki saniye tanımamız gerekiyor.
Mam'zelle!
Abla!
Mam'zelle!
Hey! Abla.
Mam'zelle?
Sen ne yapıyorsun?
Je le connaissais mal, mais on m'a dit de recruter d'ex-taulards.
Chess'i fazla tanımam. Onu tutmamı eski bağlantılarımdan biri istedi.
Dumbledore m'a demandé de me rapprocher de lui.
Dumbledore onu daha iyi tanımamı istedi.
Allons. Ce n'est rien.
Yapma o kadar da acımamıştır.
GRANDE PREMIERE CONCOURS DE DEGUISEMENTS Si vous venez costumés, je feindrai de ne pas vous connaître.
Kıyafetle giderseniz sizi bir daha tanımam.
Il faut déplacer le micro de cette table à cette table.
Dinleme aygıtını bu masadan o masaya taşımamız lazım.
Tu peux marcher, ou je te porte?
Yürüyebilir misin? Yoksa seni taşımamı mı istersin?
Rien ne rivalise avec un jardin anglais.
İngiliz bahçelerine rakip tanımam.
- Je n'ai pas de montre.
Ben saat taşımam
- Moi, Enfin mon reflet.
- Kendimi, kendi yansımamı.
J'ai l'espoir de pouvoir aider a redonner vie à ce quartier qui était si cher à mon père, un homme qui savait qu'il pouvait compter sur moi pour continuer son oeuvre.
Benim umduğum şeyse, babamın çok sevdiği bu mahalleye tekrar can vermek. Mirasını taşımam için bana çok büyük bir güven yerleştiren bu adama.
Clochette, je refuse de porter ces trucs humains jusqu'au camp.
Tinker Bell, bu insan çöplerini kampa taşımam.
- Je vous tiens la porte.
- Taşımamı ister misiniz?
Dans le cadre de mon initiation, je devais, pendant une semaine, trimballer et m'occuper d'un poulet.
Kabul edildim. Üyeliğimin başlaması için bir hafta boyunca bir tavuğu yanımda taşımam ve ona bakmam gerekiyordu.
Que diriez-vous d'essayer de s'entendre un peu mieux?
Birbirimizi biraz daha iyi tanımamıza ne dersiniz?
Vous n'arriverez jamais à faire en sorte que ces gens se voient tels qu'ils sont. C'est les mensonges qu'on se raconte à nous-mêmes qui nous font le rencontrer.
Onların gerçekte ne olduklarını asla kendilerine gösteremezsin kendimize söylediğimiz yalanlar onu tanımamızı sağlıyor.
Tu crois connaître quelqu'un et en fait, tu te goures.
Birini tanıdığını düşünürsün ama gerçekten tanımamışsındır.
Ça arrive. Si ça m'arrivait, j'aurais l'impression de ne plus vous connaître.
Böyle bir şey olursa, sizi sanki hiç tanımamışım hissine kapılırım.
Ricchi... Faut porter les fours à cause du gravier.
Ricky fırınları şu çakıl alana taşımamız lazım.
Je ne reconnaîtrais pas mon père s'il passait à côté de moi.
Babamı sokakta görsem tanımam.
Dès le début, je savais que tu me causerais du tort.
Seni daha iyi tanımam gerekirdi. Kütüphaneye geldiğin o gün başıma bela olacağını biliyordum.
Ça m'a permis de savoir qu'on devait mettre la barre plus haut.
Böylece işi bir üst seviyeye taşımamız gerektiğini anladım.
Le fait que tu te retrouves dans cette situation et que tu me demandes de compatir, c'est merveilleux.
Şu an karşımda durup sana acımamı istemen çok komik.
Mais je n'ai jamais d'argent.
Yanımda hiç para taşımam.
Vous me connaissez pas.
Beni tanımamışsın.
Je n'avais jamais rencontré de comptable comique.
Hiç esprili bir muhasebeci tanımamıştım.