Translate.vc / Francês → Turco / Mint
Mint tradutor Turco
92 parallel translation
Le saloon Mint à Dodge City.
Dodge City'deki Mint salonu.
- Un mint julep, colonel?
- En azından Albay olmalısın.
Je cherchais du boulot ici et le barman du Mint Saloon m'a dit que vous pourriez peut-être m'en trouver un.
Buralarda bir iş bulmaya çalışıyorum. Mint Salon'daki barmen, Al Bu konuda beni yönlendirebileceğini söyledi.
Ainsi, en 1696, il est allé à Londres, au Monnayage.
Böylece 1696'da Londra'daki Kraliyet Mint Darphanesi'ne gitti.
A cette époque il est devenu maître au Monnayage, il est devenu un chevalier, après la mort de Hooke il a accepté la présidence de la Royal Society en 1703, et jusqu'à sa mort en 1727 il a dominé le paysage intellectuel de Londres.
Zaman içinde Mint'in yöneticisi ve şövalye ünvanlarını alarak 1703'te Hooke'un ölümünden sonra, Kraliyet Bilim Akademisi'nin başına geçerek,... 1727'deki vefatına değin Londra entelektüel camiasına hükmetti.
Cette cargaison spéciale de la Monnaie de Denver est censée arriver vendredi.
Denver Mint'ten şu özel sevkıyat buraya cuma geliyor, değil mi?
La cargaison d'or arrive à Tucson vendredi de la Monnaie de Denver.
Denver Mint'ten gelen altın cuma günü Tuscon'a varacak.
- Susan, merci pour le Mint.
- Susan, çok iyi vakit geçirdim.
Je venais de voler la Gotham Mint. Deux millions en coupures de 2 dollars.
Gotham Darphanesi'nden 2 milyon dolar çalmamdan hemen sonraydı.
Parce que c'est un bonbon.
- Çünkü, küçük Mint'lerdendi.
Un minuscule bonbon à la menthe.
Junior Mint.
Ils l'ont recousu avec le bonbon.
Mint içindeyken, onu kapattılar.
Ils ont laissé le bonbon dedans?
- Junior Mint'i içinde mi bıraktılar?
Pourquoi tu m'as proposé ce bonbon?
Neden bana Mint vermeye çalıştın? Sana istemediğimi söylemiştim!
Qui refuserait pareil bonbon?
Bir Junior Mint'i kim geri çevirir ki?
Je cherchais un chewing-gum... ou un bonbon.
Sakız arıyordum. Ya da bir Mint.
Mon oeuf de Fabergé, en Franklin Mint!
Franklin Mint Faberge yumurtam!
J'en fais collection!
Franklin Mint koleksiyonu yapıyordum!
Misty m'a parlé d'un stand bourré de... Franklin Mint.
Misty bana pazardaki tezgâhın Franklin Mint eşyalarıyla dolu olduğunu söylemişti.
C'est du Franklin Mint.
Bu bir Franklin Mint parçası.
Franklin Mint ou pas, il est abîmé.
Franklin Mint ya da değil, hasarlı bir eşya.
Avez-vous trouvé votre oeuf, ma chérie?
Franklin Mint yumurtanı buldun mu, Rosemary tatlım?
Du Franklin Mint!
Franklin Mint!
C'est un Chocomenthe!
Junior Mint.
Qui refuserait un Chocomenthe?
Kim Junior Mint'i reddeder?
Avant 1873, n'importe qui qui apportait de l'argent à l'U.S Mint ( fournisseur des pièces de monnaies ) pouvait l'avoir'frappé'en dollars d'argent gratuitement.
Ama en azından ekonomiye biraz para akmaya başladı. Bu bankerlerin egemenliğini çok da tehdit etmiyordu ve kredileri biraz serbest bıraktılar ve iç savaş sonrası bunalım sonunda bitirildi.
- Toujours d'accord pour Le Mint?
- Selam, The Mint'e gidiyor muyuz?
C'est le Mint 400.
Mint 400'le ilgili.
C'est un spectacle super en l'honneur d'un gros lard... qui possède l'hôtel Mint à Las Vegas.
Las Vegas'ın merkezindeki lüks Mint otelinin koca götlü sahibinin şerefine düzenlenen muhteşem bir gösteri.
Fallait être à l'hôtel Mint à temps pour s'inscrire comme reporters.
Mint oteline, basın kayıtları bitmeden varmak zorundaydık.
Bienvenue à l'hôtel Mint.
Mint Hotel'e hoşgeldiniz!
Il y en a qui considèrent... cet événement plus important que le Superbowl... le derby du Kentucky... et le championnat de patin à roulettes d'Oakland.
Bazı mühitlerde Mint 400, Superbowl Kentucky Derbisi ve Lower Oakland Roller derbilerinin birleşiminden daha iyi sayılırdı. Yavaşla!
Le "Mint Julep". Tu y étais serveuse.
Mint Julep'te garson olarak çalışıyordun.
Ma collection d'assiettes Franklin Mint.
Franklin Mint koleksiyonu.
C'est peut-être mes assiettes "Autant en emporte le vent".
Franklin Mint olabilir. Rüzgar Gibi Geçti tabaklarından ısmarlamıştım.
C'est un copain. Tu l'as vu au Mint.
Onunla Mint'de karşılaştın.
Mardi soir. Je donne un récital au Mint.
Salı gecesi "The Mint" te sahne alıyorum.
Il attendait dans l'allée, dans sa Lincoln Mint des années 60, avec un contrat-obsèque de Papa, posé sur le tableau de bord.
Garaj yolunda altmışlı yıllardan güzel bir Lincoln'ün içinde oturuyordu. Kontrol panelinin üstünde babamdan aldığı form vardı.
Petits chocos, Gaufrettines, Chouquetines et Smackarons!
Love Handle, Skinny Mint, Neener Neener ve Smackeroon.
Ça vient de la boîte de thé?
Tummy Mint mi?
- Menthe.
- Tummy Mint.
Ok, je prends un Junior Mint.
Pekala, bir tane "Junior Mints" ver o zaman.
Il travaille à Mint Condition, près de l'autoroute.
Otobandaki Mint Oto Kuaförü'nde çalışıyor.
Ma mère a mélangé leur aquarium avec son mint julep * ( * cocktail de bourbon à la menthe ).
Annem onların su kalesini kendi naneli kokteyliyle karıştırdı.
Je pense annuler notre visite bihebdomadaire à la Franklin Mint.
Franklin darphanesine haftada iki kez yaptığımız geziyi iptal etmeyi düşünüyorum.
- Allez. Veux-tu encore aller à la Franklin Mint en fin de semaine?
- Steve hâlâ bu hafta sonu Franklin darphanesine gitmek istiyor musun?
La Franklin Mint!
Franklin Darphanesi!
N'es-tu pas censé être à la Franklin Mint avec ton père?
Babanla darphanede olman gerekmiyor muydu?
Cinnamon Banana Mint? - Ce devait être ailleurs.
- Herhalde başka bir yerdi.
Un bonbon?
Mint?
- Mesdames et messieurs... bienvenue au départ du motocross Mint 400... une épreuve exténuante et cousue de risques... qui vaudra au gagnant un prix de 50 000 $. - Merde, ça commence.
Haydi gidelim.