English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Monta

Monta tradutor Turco

95 parallel translation
Elle monta l'escalier en courant, ouvrit la porte de la pièce et s'arrêta, à bout de souffle.
Koşarak merdivenleri çıktı, odanın kapısını açtı ve nefessiz kalmış bir şekilde durakladı.
Dans ce désert glacé, un rêve se réalisa, un cri monta jusqu'au ciel.
Bu buzlu vahşilikte bir rüya gerçekleşti. Bir ses heybetli gökyüzüne haykırdı.
Elle plaça le thermomètre et ma température monta à 41 °.
Sonra termometreyi ağzıma soktu ve ateşim 43 dereceye fırladı.
Au moment où il monta à bord,
Ağlayarak, "En kısa zamanda eve dön!" diye bağırdı
Elle jouait une fée et monta sur les planches entièrement nue.
Bir periyi oynuyordu ve hiç beklenmedik bir şekilde sahneye çırılçıplak girdi.
et monta la première version.
ve 1'inci kurgusunu hazırladı.
Et puis, des cordes de sa guitare... qui vibrait d'un unique amour... monta une voix parlant des baisers perdus... sur les lèvres d'Eurydice.
Bir gün gitarın tellerinden, o tek aşkın arayışından Eurydice'in dudaklarından, kayıp öpücüklerden bir ses konuşmuş.
Comme il ne put entrer en moi, il monta sur ma poitrine, sur mon visage, puis continua sur le mur.
İçime giremeyince hemen göğsüme, yüzüme sonra da duvara tırmandı.
NINO BARAGLI monta et remonta
Nino Baragli de derleyip toparlamaya çalışmış
La petite fille commença à se déshabiller... et monta dans le lit de sa grand-mère.
Ve küçük kız üstünü çıkartmaya başlamış. Ninesinin yatağına girmiş.
" monta sur le toit.
Etrafında kimse yoktur.
Le serviteur le monta et enfonça ses éperons dans son flanc.
Uşak ata bindi ve atın mahmuzlarını çekti.
L'audacieuse conception du design permet de transformer sans effort le veston en veste.
Bu modelin en belirgin özelliği ceketin kolayca bir monta dönüşebilmesi.
La foule délira Quand Tommy monta sur scène
Ve yıkıldı salon Tommy sahneye çıkarken.
Il monta sur le trône en 1894.
İkinci Nicholas 1894 yılında tahta geçti.
"Et II monta au ciel, II est assis à la droite du Père."
"O göğe yükseldi ve Tanrı'nın sağ eline oturdu."
Sans s'annoncer à la cabane du chantier, comme c'était l'usage, et sans demander, elle monta à une échelle, comme si elle avait déjà su quel travail lui était imparti.
Şantiyeye geldiğini bildirmeden sanki görevini zaten biliyormuş gibi bir merdiveni tırmandı.
Il laissa le troupeau à la garde du chien, et monta vers l'endroit où je me tenais.
Koyunların otlağı aşağıda, kuytuda bir yerdeydi.
Mais trois jours plus tard, il ressuscita d'entre les morts, et monta au ciel.
Ama üç gün sonra dirildi... ve cennete gitti.
Quand de la pelouse, monta une telle clameur... que je sautai du lit pour voir ce qui se passait.
Birden bahçede öyle bir gürültü koptu ki..... yatağımdan fırlayıp neler olduğuna baktım.
Et les sept anges versèrent, en avant, sa boule dans l'air, et une voix monta du ciel, disant,
ve yedinci melek tasını havaya boşalttı, ve cennetten bir ses haykılandı, dedi ki,
écrasa le bouton monta l'escalier...
Nişancı, asansörün düğmesine bastı, sonra merdivenlere yöneldi...
Scrooge monta en se moquant de l'obscurité comme d'une guigne.
Scrooge merdivenlerden yukarı çıktı karanlıkta ışığı pek önemsemiyordu.
Mate cette veste.
Gee, şu monta bak.
La colère contre maman monta en moi, comme elle se révélait mon principal obstacle.
Yolumdaki ana engellerden biri olduğundan,... anneme duyduğum öfke, içimde kaynamaya başladı.
La Reine Victoria monta sur le trône en 1837 à l'âge de dix-huit ans.
Kraliçe Victoria 1837'de, 18 yaşındayken tahta çıktı.
A Cherbourg, une femme nommée Margaret Brown monta à bord.
Cherbourg'da Margaret Brown adında bir kadın gemiye bindi.
Le scorpion monta sur son dos et le renard se mit à nager.
Akrep tilkinin sırtına binmiş ve tilki yüzmeye başlamış.
Croyant pouvoir la trouver... un anglais, Howard Carter, monta cinq laborieuses expéditions... mais il ne découvrit rien.
Onu bulacağına inanan Howard Carter adlı İngiliz beş çetin yolculuğa çıktı fakat herhangi birşey elde edemediler.
- J'en ai pas besoin.
- Monta ihtiyacım yok.
"mais au troisième jour, " il monta au Ciel. " ll est maintenant assis
Ama ölümünün üçüncü gününde cennete gönderildi ve şimdi Tanrı'nın sağ tarafında yer alıyor.
Il monta les villageois les uns contre les autres.
Köylüleri birbirlerine düşman eder.
En classe de sixième, il monta une affaire, un élevage de souris de Dalmatie qu'il revendait à une animalerie du Petit Tokyo.
Altıncı sınıfta, ürettiği Dalmaçyalı fareleri Küçük Tokyo'daki bir evcil hayvan mağazasına satarak iş hayatına atıldı.
Si la température de l'eau ne monta pas, l'optimisme de la Fox, si.
Havuzdaki sıcaklık artmasa da, Fox'taki iyimserlik arttı.
Mais un jour, Satan monta au Ciel pour parler à Dieu.
Ama bir gün Şeytan gidip Tanrıyla konuştu.
Mark Penn monta un centre d'appel dans un immeuble à Denver.
- Hayır, o dışarıdaki ötekiye yöneliyor.
Voilà la selle et le cheval Babieca, que Charlton Heston monta dans "Le Cid".
Burası "El Cid" de Charlton Heston'ın... sürdüğü at Babeica.
Il s'installa à Tijuana et monta le plus juteux, trafic de drogue au monde
Dükkanını Tijuana'da açtı ve dünyanın gördüğü en hareketli ve en karlı uyuşturucu şebekesini kurdu.
"Adam monta dans un train à Boston qui le mènerait à Saint-Charles."
Adam Boston'dan trene bindi. Saint Charles'a gidecek vapura yetişecekti.
- Tu en as besoin.
- Herkesin monta ihtiyacı vardır.
Il monta sur un ring contre de l'argent... et tua son adversaire d'un coup mortel.
Tai's Fist'ı yüceltti. Rakiplerini hızı ve isabeti ile yenerdi.
Il monta sur la scène et s'assit sur un des cubes qu'on utilisait comme décor.
Sahneye çıktı ve şu dekor olarak kullandığımız... sandıklardan birinin üzerine oturdu.
Elle devint avocate. Elle s'installa en Amérique et monta son propre cabinet pour défendre les droits des handicapés.
Üniversiteye gitti ve bir avukat oldu, sonra Amerika'ya taşındı ve kendi iş yerini açtı engellilerin hakları için mücadele etti.
"Elle monta sur la fenêtre et sauta à reculons " dans l'ici là-bas. "
Arka pencereden dışarıda bir yerlere gitti.
En quelle année Louis XIV monta-t-il sur le trône?
Louis Quatorze hangi yıl Fransa tahtına çıktı?
"Tommy monta les marches, deux par deux, et hurla :'Ça alors, " voici le deuxième meilleur écrivain du Sud.'
Tommy ikişer ikişer merdivenleri çıkarken bağırıyordu, "Lanet olsun bu Güneyin sonraki büyük yerli çocuğu değil mi?"
Mlle Lucy monta au...
Gitmiş cehennemin di- -
Si elle avait été malade, encore, si elle en avait vraiment eu besoin...
Sapasağlam kadın, hasta masta değil. Monta ihtiyacı yoktu ki.
L'Indien barra l'entrée de sa hutte et monta la garde devant.
Hintli, köşkünün kapılarını kilitleyip nöbet tutmaya koyulmuş.
la mer monta et engloutit deux cent mille personnes. "
"... deniz ayağa kalktı ve iki bin insanı yuttu. "
Les chefs de service.
Gömlek monta göre daha üsttedir, başlık ise gömleğe göre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]