Translate.vc / Francês → Turco / Métier
Métier tradutor Turco
5,961 parallel translation
- Quel est votre métier?
- What's your job?
Tu dois apprendre un métier, Rocco.
Bir iş öğrenmek zorundasın, Rocco.
Te trouver un vrai métier.
Kendine gerçek bir iş bul.
Être mineur est aussi un beau métier.
Bir madenci olmak iyi bir iştir.
- Les risques du métier.
Mesleğin cilveleri.
Mon métier est dangereux, Clark.
Ben her zaman tehlikedeyim Clark.
♪ ♪ Qui a un métier?
Kimin var bir mesleği?
♪ ♪ Stetson a un métier!
Stetson'un var bir mesleği.
Ce qui reste de votre réputation, sans parler de votre compétence à l'avenir de gagner le moindre centime par le métier d'avocat n'importe où dans ce pays, est actuellement suspendu par un tout petit fil.
Kalan azıcık itibarın da, bu büyük ülkedeki hukuk kariyerin de şu anda pamuk ipliğine bağlı.
Je sais que tu avais un autre frère dans le métier.
Diğer kardeşinin de bu meslekten olduğunu biliyorum.
Mon meilleur ami est de retour. Et... J'ai enfin compris pourquoi les poètes font ce métier depuis quelques milliers d'années.
En iyi arkadaşıma yeniden kavuştum ve şairlerin son birkaç bin yıldır neden piyasada olduklarını sonunda anladım.
La vie est bien plus dure si on n'a pas encore appris les astuces du métier.
Bu işleri öğrenmediysen hayat çok daha zor.
Savez-vous ce que j'aime le plus dans ce métier?
Rahip olarak en çok neyi seviyorum biliyor musunuz?
Oui, mais dehors, il faut aller à l'école pour faire ce métier.
Evet ama dışarıda bu tür şeyler için gerçek okul lazım.
Mais c'est un métier.
Ama bu bir iş.
C'est une part du métier.
İşin gereği budur.
Ce gars a 25 ans de métier.
Bu adamlar 25 yıl görev yaptılar.
Dans notre métier, il y a une mesure appelée la note "Q".
Bizim işte, "Q" reytingi diye bir ölçü birimi vardır.
Je le sais parce que je fais ce métier depuis 20 ans, et je connais les gens.
Bilirim, çünkü bu işi yirmi senedir yapıyorum ve insanlardan anlarım.
C'est très bizarre d'associer "heureux" à un métier.
İnsanların "mutluluk" kavramını bir meslekle bağdaştırmak istemesi ne garip.
Ce sont elles, les mieux placées pour parler de leur métier.
Ama seks isçileri kendi mesleklerini daha iyi bilmezler mi?
La prostitution n'est pas un métier.
Fuhuşu kesinlikle bir meslek olarak görmüyorum ben.
Elles font payer un service. C'est un métier.
Bir hizmet karşılığı para alıyorlar, yani bir meslek icra ediyorlar.
Depuis toujours, mon métier est mal vu. On hait les putes.
Tarih boyunca her zaman mesleğime karşı bir nefret olmuştur.
À tort. Certaines d'entre nous ont choisi ce métier.
Bunun gerçekle hiç alakası yok, hele bu mesleği kendi iradesiyle seçenleri düşünürsek.
C'est le discours classique des prostituées qui pensent que la stigmatisation liée au métier est leur principal problème...
Fahişelerin toplumun tarafından damgalanmayı en büyük sorun olarak görmeleri, tipik bir durum.
Ce sont les risques du métier, non?
İşin tanımında var, değil mi? Evet.
Je ne sais jamais pour quelles raisons ils veulent me voir, probablement pour me mettre des batons dans les roues et rendre ce métier encore plus difficile.
Benimle ne konuda görüşmek istediklerini bilmiyorum. Muhtemelen işimi daha zorlaştıracak biraz daha bürokratik formaliteleri tanıtmak içindir.
Les gens pensent que les entretenir, c'est 3 repas par jour et au lit, mais c'est s'en occuper 24h / 24 et si vous vous en fichez, vous ne devez pas faire ce métier.
İnsanlar, bakımı üç öğün yemek bir yatak sanıyorlar. Ama değer vermek demektir. Ve değer vermiyorsanız, bu işi yapmamalısınız.
J'ai choisi d'être un scientifique qui aime ce qui fait, et qui apprécie son métier.
İşini seven..... bir bilim adamı görüntüsü vermeye çalışıyorum.
Ça ne doit pas empêcher celui qui occupe un poste comme le mien de dormir, sinon il doit changer de métier.
Bu işi yapan insanın uykuları o yüzden kaçmaz. Yoksa yapmazdım.
Il n'y a pas de "pour toujours" dans ce métier.
Bu işte sonsuzluk yok.
"Il n'y a pas de" pour toujours "dans ce métier."
Bu işte sonsuzluk yoktur.
Andy aimait son métier.
Andy itfaiyeci olmayı çok istiyordu.
pour quelle raison, ça m'a fait penser à tous ces hommes que j'ai perdu dans le métier
Bir sebepten ötürü görevde kaybettiğim tüm dostlarımı hatırladım. Evin anahtarı sende var.
Quel est votre métier?
- Mesleğiniz nedir? - Öğretmen.
Celui que je soutiens, celui auquel je dois être fidèle parce que c'est mon métier, me ment.
Sik ittifakı yüzünden.
Ce n'est pas à moi de vous dire comment faire votre métier.
Size işinizi söylemek benim haddim değil.
Chacun son métier, Birgitte Nyborg.
Herkes kendi işini yapsa olmaz mı, Birgitte Nyborg?
Dans ce cas, je vais tâcher de faire mon métier.
Madem öyle, işimi yapmaya çalışayım Ulrik,..
Vous adorez votre métier, hein?
İşini gerçekten seviyorsun, değil mi?
Je lui ai demandé son métier. Je n'oublierai jamais sa réponse.
Bunu ona sorduğumda aldığım cevap, hiç unutamadığım bir diğer şeydir.
Elle a compris qu'elle voulait un métier lui permettant d'être dehors, au contact du monde, à la lumière du jour.
Bir gün, dışarıda olup güneşi görebileceği bir şeyler yapmak istediğini fark etmiş. Ve böylece dadılık yapmaya başlamış.
Ce sont les risques du métier, je suppose.
Bir iş kazası gibi sanırım.
Vous pouvez ne pas respecter mon patron, mais vous devriez respecter la difficulté du métier.
İşverenime saygın olmayabilir ama yaptığım işin zorluğuna saygı duymalısın.
Ca fait partie du métier.
Bu işimizin doğası.
Ta part du brevet pour le métier à tisser.
Makinenin patenti için sana düşen pay.
Les aléas du métier.
- İşin gerekliliğinden birisi.
Attendez, je suis un trader, c'est mon métier.
Dur biraz. Ben simsarım. İşim bu.
C'est le métier.
Bizim işimiz bu ve duygulanmaya hakkımız yok.
Apprends ton métier.
- İşini öğren.