Translate.vc / Francês → Turco / Mêlée
Mêlée tradutor Turco
857 parallel translation
"Engage qui tu veux pour cette affaire. " Je ne veux pas être mêlée à cela. " Je ne préfère pas travailler
" Bu proje için kimi istersen seç - ama beni bunun dışında bırak!
Vous n'étiez pas dans la mêlée?
Neden kalabalığın içinde değilsiniz?
De plus, je refuse d'être mêlée à une histoire louche.
Ayrıca, bundan böyle pis işlerinize bulaşmak istemiyorum. - Rawlings.
Connie Allenbury n'a été mêlée à aucun scandale.
Connie Allenbury'nin adı daha önce hiç skandala karışmadı.
Ça m'ennuie que vous soyez mêlée à tout ça demain.
Yarın o sorunlarla uğraşacağını düşünmek beni çok üzüyor.
Si vous êtes mêlée à un autre scandale...
Yeni bir skandala gerek yok.
- Elle y est mêlée?
- Onun ne ilgisi var?
On sait que vous avez été mêlée à ça... contre votre gré.
Şimdi, bayan Burgoyne. Bu işe karıştığınızı biliyoruz - Bu sizin hatanız değildi
Vous regretterez de vous en être mêlée.
Karıştığınıza pişman olacaksınız.
Quand nous nous sommes rencontrés, savais-je que vous étiez mêlée à cette affaire?
Ninotchka, benim daireme gittiğimizde... bu meseleyle bir ilgin olduğuna dair en ufak bir fikrim var mıydı?
La guerre s'en est mêlée.
Bu savaşa katılan kimse genç değildir.
Heureux que vous ne soyez pas mêlée à ce crime odieux.
Bu canavarca suça karışmadığınız için memnun oldum.
Je ne veux pas que vous soyez mêlée à ça. Retournez au Canada.
Olayların dışında kalman için Kanada'ya dönmeni istiyorum, Betsy.
Vous êtes mêlée à un meurtre!
Adının bir cinayete karıştığını anlamıyor musun?
Je préfère que tu ne sois pas mêlée à sa vie.
Evet, biliyorum. Onunla hiç ilişkiye geçmemiş olmanı tercih ederdim.
Souhaiteriez-vous la voir mêlée à un tel scandale?
Karının isminin böyle bir skandala karışmasını isteyeceğini düşünmemiştim.
Est-elle mêlée à ça?
Bu olaya karıştı mı?
Il y a un an, elle a été mêlée à un suicide.
Bir buçuk yıl önce bir intihar olayına karışmış.
Ce n'est qu'une vieille garce qui est mêlée à tout ce qui est louche.
O yaşlı sürtüğün teki. Pek çok karanlık işe bulaşmış.
Je ne veux pas être mêlée à ça.
Bu işe karışmak istemiyorum.
Il t'a mêlée à tout ça?
Seni de bu işe bulaştırdı mı? - Bunu yaptı mı?
Pas besoin que tu sois mêlée à tout ça.
Bunu bana bırak. Senin buna karışmana hiç gerek yok.
Je suis désolé de vous y avoir mêlée.
Seni de bu işe sürüklediğim için çok üzgünüm.
Pourquoi l'as-tu mêlée à ça?
Onu niye bulaştırdın?
Vous avez réussi. Pourquoi m'avez-vous mêlée à ça?
Sonunda bunu da becerdin, beni karıştırmak zorunda mıydın?
Rien ne plaît plus aux journaux... qu'une belle jeune fille mêlée à un assassinat.
Genç ve güzel bir kadının bir cinayet olayına karışmasından daha fazla hiçbir şey gazetelerin hoşuna gitmez.
- Arrière. Quelle mêlée!
Şu karambole bak!
C'est bête qu'elle soit mêlée à ça.
Ne yazık ki bu işe bulaşacak.
La police militaire s'en est mêlée. La bagarre a commencé.
Hawaii polisi ayırmaya çalıştı daha sonra sahil devriyesi geldi, ve yumruklar savrulmaya başlandı.
Mais cette perte est mêlée à tant d'héroïiïsme... que je n'éprouve aucune tristesse.
Kibarlığını ve sert tabiatını ama yaptığı şeyden o kadar gurur duyuyorum ki yas tutma ihtiyacı hissetmiyorum.
Une fois, je m'en suis mêlée, et il m'a tabassée.
En son karıştığımda, Vince beni bir güzel dövmüştü.
Evitez à votre amie d'être mêlée à vos manigances... car il va vous en cuire.
Arkadaşını kendi Entrikalarına bulaştırma.
Elle ne sera mêlée à rien.
O bu işin dışında, tam sana söylediğim gibi.
Vous ne pensez pas que vous vous êtes déjà assez mêlée de cette histoire?
Yeterince tartışma yaptığımızı düşünmüyor musunuz?
Tu ne crois quand même pas que je suis mêlée à ça?
Benim ilgim olduğunu düşünmüyorsun...
Je ne voulais pas être mêlée à ça, je n'ai rien dit.
Olaya karışmak istememiştim. Kimseye söyleyemezdim.
Puis ma chère épouse s'en est mêlée avec une leçon de psychologie enfantine.
Sonra sevgili karım, çocuk psikolojisiyle ilgili... küçük bir nutuk çekerek tartışmaya katıldı.
Je ne veux pas être mêlée à ça.
Karışmak istemiyorum. - Neye karışmak?
Elle doit être mêlée à un gros truc.
Büyük bir işle bir bağı olmalı.
Cette fille que j'ai emmenée était mêlée à un gros truc.
Arabama aldığım o kız, büyük bir şeylere bulaşmış.
J'ai gagné. J'ai perdu mon soulier dans la mêlée et je l'ai frappé.
Ben kazandım.Boğuşma sırasında ayakkabım çıkmıştı.
Durant quelques jours notre vie sera intimement mêlée.
Önümüzdeki bir kaç gün boyunca birbirimize biraz yakın yaşayacağız.
les horribles cris stridents de ces oiseaux tournoyant... au-dessus du noir rivage... tandis que les tortues à peine écloses... dans une mêlée atroce, commençaient leur course à la mer pour échapper aux rapaces qui obscurcissaient le ciel.
Bir de kuşların sesi yumurtadan yeni çıkmış deniz kaplumbağaları kum çukurlarından dışarı çıkmaya çabalayıp denize doğru yarışa başlarken Encantadas'ın dar siyah kumsalının üstünde dönerek attıkları korkunç vahşi çığlıkları. Denize doğru yarış mı? Gökyüzünü neredeyse kumsal kadar siyaha çeviren etobur kuşlardan kaçmak için.
Oui, elle est mêlée à une histoire assez embêtante.
Üzerinde çalıştığımız bir olaya karıştı.
L'inscription est un test définitif et sous-entend que tu pourrais y être mêlée.
Garaj kapısı üzerinde kirli kelimelerin son bir güç denemesi. Senin de operasyona dahil olabileceğine dair nazik bir hatırlatma yapıyorlar.
Je ne veux pas que tu y soit mêlée.
Bu büyük skandalın bir parçası olmanı istemiyorum.
J'aurai ma petite mêlée à deux, ce soir
Bu gece özel bir karışım yapacağız
J'ai honte surtout qu'elle soit mêlée à notre vie.
Onu hayatımıza karıştırman beni iğrendiriyor.
Puisque je savais que vous étiez mêlée à l'affaire.
Tek bildiğim, senin de bu olayların içinde olduğundu.
Malgré cela, c'est une tristesse mêlée de joie.
Yine de bu, mutlulukla karışık bir acı.
Je ne veux pas être mêlée à cette affaire.
- Bu parayı sana veriyorum, çünkü bu konuya bulaşmak istemiyorum.