English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Palestine

Palestine tradutor Turco

269 parallel translation
On ne progressera pas en Palestine sans le soutien des Arabes.
Filistin'de ilerleyemiyoruz Araplar arkamızda olmadığı sürece.
qui, au fil du temps et des errances à travers le monde, a toujours été le même. Il n'y a pas de différence entre ces juifs en Pologne et ceux en Palestine.
Coğrafi olarak ayrı olsalar da Polonya'daki Yahudiler ile Filistindeki Yahudiler arasında bir fark yok.
La Palestine et le centre spirituel de la juiverie internationale.
Sayısal olarak azınlıkta olmalarına rağmen... Filistin, Yahudilerin ruhani merkezidir.
- La Palestine, le sionisme.
- Filistin. Söz gelişi Siyonizm.
L'idée de la Palestine comme refuge ou l'idée sioniste de l'État juif?
Hangisi? Bir sığınak olarak Filistin mi, yoksa Yahudi devleti için bir hareket olarak Siyonizm mi?
- "Ce soir, par la galère pour la Palestine".
- "Bu gece Filistin kadırgasıyla yola çıkarsın."
En Palestine.
Filistin'de.
Il doit encore être en Palestine, avec les fidèles de l'homme mort.
Hala Filistin'de, ölen adamın müritleriyle beraber olmalı.
Pour toi, j'ai fait revenir ton tribun de Palestine.
Senin hatırına, Tribününü Filistin'den geri getirdim.
Sa dernière lettre venait d'un village de Palestine, Cana.
Son mektubu Filistin'in Celile denilen köyündendi.
Les Juifs affrètent un navire en Europe pour aller en Palestine. Puis les Anglais capturent le navire et envoient tout le monde ici.
Yahudiler Filistin'e gitmek için Avrupa'dan gemiye biniyor sonra İngilizler hepsini yakalayıp buraya gönderiyor.
Les Arabes ne veulent pas d'eux en Palestine. Les Anglais n'en veulent pas non plus ici.
Araplar Filistin'de istemiyor onları, İngilizler de istemiyor ama getiriyorlar.
Encore plus d'avoir été transféré de Palestine avant d'avoir pu vous voir.
Sizi görme şansım olmadan Filistin'den atandığım için de üzgünüm.
Apparemment, le voyage en Palestine a été de trop.
Ve Filistin seyahati fazla geldi.
Ces organisations sionistes, ou quel que soit leur nom, envoient des gens de Palestine pour gérer ces camps.
Siyonist örgütler ve her ne diyorlarsa bu kampları yönetmek için adamlarını gönderiyorlar.
Je verrai la Palestine avant vous.
Filistin'i senden önce göreceğim.
On dit du bien de vous en Palestine.
Filistin'de hakkınızda iyi şeyler duyduk, Bay Mandria.
On va évacuer ces 611 personnes de l'île et les amener en Palestine.
O 611 kişiyi olduğu gibi Filistin'e göndereceğiz.
Les Nations Unies vont voter sur le sort de la Palestine avant la fin de cette séance.
Birleşmiş Milletler mevcut oturumunu tamamlamadan Filistin meselesini oylayacak.
D'ici là, il faut montrer au monde que des milliers de Juifs d'Europe sans patrie n'accepteront aucune solution leur interdisant la Palestine.
Bu arada onlara evlerinden sürülmüş binlerce Yahudi'nin çözümü kabul etmeyeceğini göstermemiz gerekiyor.
Les Anglais en Angleterre, les Juifs en Palestine, et les Chypriotes à Chypre.
İngilizleri İngiltere'de, Yahudileri Filistin'de görmek istiyorlar.
Ce rafiot arrivera-t-il en Palestine?
Filistin'e ulaşabilir mi?
Tant qu'ils ne finissent pas en Palestine.
Böylece Filistin'e gitmelerine gerek olmazdı.
Peut-être en Palestine.
Belki Filistin'de.
Je suis allée en Palestine.
Unutmayın, Filistin'de bulundum.
Il doit faire route vers la Palestine.
Doğruca Filistin'e gidiyor!
Nous allons en Palestine avec un équipage américain et une liste de passagers de 611 personnes.
Amerikalı bir kaptan ve tayfayla Filistin'e gidiyoruz ve yolcu sayımız 611.
Afrique du Nord, Syrie, Liban et Palestine.
Kuzey Afrika, Suriye, Lübnan, Filistin.
On va en Palestine.
Ve Kitty, Filistin'e gidiyoruz!
Tu ne sais pas ce qui t'attend en Palestine.
Karen, Filistin'in nasıl olduğunu bilmiyorsun.
Je t'emmènerai en Palestine, alors.
O zaman seni Filistin'e ben götüreyim.
Dites-lui de nous laisser partir pour la Palestine.
Filistin'e gitmemize izin vermesini söyle.
La Haganah vous a choisis pour ce bateau pour que votre évasion vers la Palestine ait un sens pour le monde.
Haganah tarafından seçildiniz Filistin'e kaçabilmek ve dünyaya bir mesaj verebilmek için.
Nous irons en Palestine, ou nous mourrons ici.
Ya Filistin'e gideriz, ya da burada ölürüz!
La Palestine est un Mandat britannique que nous a imposé
Filistin Britanya mandası altında ve konu Birleşmiş Milletler'de görüşülüyor.
Je ne sais pas grand-chose du Mandat. Mais je sais qu'on a promis aux Juifs une patrie en Palestine.
Bakın ben mandadan fazla anlamıyorum ama Yahudilere Filistin'de bir vatan sözü verildiğini biliyorum.
L'évacuation de Palestine de 2 000 femmes et enfants britanniques a été ordonnée aujourd'hui par le haut-commissaire.
2000 İngiliz kadın ve çocuğun tahliyesi bu gün onaylandı.
La commission des Nations Unies sur la Palestine n'a pas rendu son rapport.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu raporunu hâlâ açıklamadı.
La commission de l'ONU sur la Palestine est arrivée à Flushing Meadows et prépare à présent la recommandation finale.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu Flushing Meadow'a ulaştı. Ve şimdi toplantı için son önerilerini hazırlıyorlar.
Dov Gruner et trois autres leaders de l'Irgoun en Palestine ont été pendus aujourd'hui dans la prison d'Acre.
Dov Gruner ve Filistin grubundaki üç lider bugün Acre hapishanesinde asıldı.
La commission des Nations Unies sur la Palestine retarde toujours ses recommandations à l'Assemblée générale.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu genel kurula sunacağı öneriyi hâlâ erteliyor.
Je suis allée en Palestine.
Filistin'de bulundum.
Il ira en Palestine avec moi, ou nous mourrons ensemble sur ce bateau.
Benimle Filistin'e gelecek ya da bu gemide beraber öleceğiz.
Si tu les hais autant, pourquoi vouloir aller en Palestine avec eux?
Bu insanlardan nefret ediyorsan neden onlarla Filistin'e gidiyorsun?
"Le gouvernement de Sa Majesté, refusant d'être témoin de souffrances inutiles, " accorde à l'Olympia l'autorisation de faire route vers la Palestine
" Majestelerinin hükümeti, bu gereksiz ıstıraba tanık olamadığı için Olmpia'nın Filistin'e gitmesine izin vermiştir.
J'ai l'honneur de vous présenter M. Barak Ben Canaan, membre du Comité exécutif de l'Agence juive pour la Palestine.
Sizlere Bay Barak Ben Canaan'ı takdim etmek isterim. Filistin için Yahudi İdari Birliği Komite Üyesi.
Pour bâtir une patrie juive en Palestine.
Buraya Filistin'e bir Yahudi anavatanı kurmaya geldiniz.
Jeunes gens, il y a 47 ans, quand je suis venu en Palestine, pas de réception avec de la musique et des petits gâteaux.
Sevgili çocuklar, ben Filistin'e geldiğimde 47 yıl önce küçük keklerin verildiği müzikli karşılamalar yoktu.
Ici, en Palestine?
- Yani Filistin'de mi?
Le haut-commissaire britannique à la Palestine.
Filistin'deki Britanya Komiserliği.
Je suis un sabra. Je suis né en Palestine.
Ben bir sabrayım, doğuştan Filistinliyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]