English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Parlér

Parlér tradutor Turco

158,516 parallel translation
J'ai demandé au docteur et, elle n'a même pas, quoi cinq minutes pour me parler?
Doktora soruyorum ve nasıl oluyorsa benimle konuşacak beş dakikası olmuyor?
Peut-être que vous pourriez me parler de son sort pendant que vous savourez votre plat... ou je peux faire de vous mon plat.
Belki de yemeğinin keyfini çıkarırken bana nerede olduğunu söyleyebilirsin. ... ya da seni akşam yemeği yaparım.
Sûrement pas. On doit en parler.
Ayrıca bu konuyu konuşmalıyız.
Je veux plus en parler.
Artık bu konuyu konuşmak istemiyorum, tamam mı?
- J'ai pas fini de te parler!
- Konuşmam bitmedi henüz!
Quand tu auras fini de parler à ta copine, tu pourras ramener du papier toilettes?
Kız arkadaşınla konuşman bitince, bana biraz tuvalet kağıdı getirebilir misin?
Ce serait gentil de parler plus fort.
Evimde herkesin, yüksek sesle konuşmasını isterim.
Et puis, il s'est mis à parler d'âme sœur, de "pour la vie".
"ruh eşim" ve "daima" kelimlerini kullanmaya başladı.
Ça fait du bien de te parler.
Biliyor musun, seninle konuşmak çok güzel.
Laisse-moi te parler.
Niçin yalnızca bir saniyeliğine konuşabilmem için durmuyorsun?
Tu veux parler de ça?
Aldatma hakkında mı konuşmak istiyorsun?
Tu peux arrêter de parler de mort, de décès et de fin de vie?
Lütfen "ölüm" "öldü" "hayatın sonu" gibi şeyleri söylemeyi bırakır mısın?
On peut parler, si tu veux... de ce que tu ressens.
Onun yerine... eğer sen de istersen, konuşabiliriz. Hislerinle alakalı olarak.
Tu peux me dire que tu vas réfléchir et qu'on va pouvoir se parler.
Peki bunu düşüneceğini söyleyebilir misin? Benimle buluşmayı? Belki oturur konuşuruz, seninle sadece konuşmak istiyorum.
Parler ne suffit plus.
Konuşmalar artık bir işe yaramıyor.
Est-ce que je peux parler à votre supérieur?
Amirin ile görüşebilir miyim?
Si tu veux parler de William... ou de quoi que ce soit, Les enterrements peuvent être difficiles.
Hey, eğer William hakkında konuşmak istersen... ya da başka bir şey hakkında, biliyorum cenazeler zordur.
Je suis désolé de débarquer comme ça, mais j'ai vraiment besoin de vous parler. Je suis...
İçeri böyle daldığım için özür dilerim, ama gerçekten sizinle konuşmam lazım.
Nous en sommes venus à parler.
Konuşurduk.
Les gens ne s'arrêtent plus pour parler.
Biliyorsunuz, artık insanlar konuşmak için durmuyorlar.
Mais je pense que la seule raison pourquoi il ne m'a pas demandé de parler c'était qu'il savait qu'il y avait quelqu'un qui méritait bien plus ce micro que moi.
Aslında bugün burada konuşmamamı istemesinin asıl nedeni, bu mikrofonu alıp konuşmayı hakeden başka birinin olduğunu bilmesiydi.
Parler à mon facteur.
Postacım ile konuşurum.
Puis-je parler à Kate, s'il vous plaît?
Kate ile konuşabilir miyim, lütfen?
Je pensais qu'on devait parler de... tu sais.
Konuşacağımızı sanıyordum... biliyorsun.
Tu te souviens quand je t'ai dit que je... ne pouvais pas parler de la mort de mon père?
Babamın ölümü hakkında konuşamam... dediğimi hatırlıyor musun?
Continuez de parler qu'on puisse faire semblant que nos problèmes sont que dans nos têtes.
Konuşmaya devam edin ki tüm sorunlarımız sadece aklımızdaymış gibi davranalım.
Je ne veux pas parler de cela, OK?
- Bu konuda konuşmak istemiyorum, tamam mı?
Je vais parler à Ben.
Ben'le konuşurum.
Je refuse de continuer à en parler.
Artık bundan bahsetmek istemiyorum.
L'un de vous a entendu parler de Tommy Yates?
- Tommy Yates'i duyanınız var mı?
Car on devrait sûrement lui parler.
Muhtemelen onunla da konuşmalıyız.
J'ai proposé de m'y rendre pour leur parler en personne, mais sa mère a apparemment un cousin qui vit ici, donc on les a faits venir.
Gidip onlarla şahsen konuşmayı önerdim, ama annesinin burada bir kuzeni olduğundan onları buraya getirttik.
Je n'ai pas envie d'en parler.
Bu konudan bahsetmek istemiyorum.
Wilson, arrête de parler des symptômes et parle du patient.
Wilson, semptomları anlatmayı bırak ve hastadan bahset.
Je ne vais pas parler de ça avec vous.
Bu konuyu seninle konuşmayacağım.
Alors arrête de parler.
O yüzden konuşma.
- Je peux lui parler?
- Onunla konuşabilir miyim?
Je ne veux pas en parler, vu?
Konuşmak istemiyorum, tamam mı?
fais le travail de mémoire avec moi, va parler boulot avec le Dr Bird, découvrir ce que ça signifie.
Olay bu. Hafıza çalışmalarını benimle konuşma çalışmalarını Doktor Bird'le yapacaksın. Bütün bunların ne anlama geldiğini öğrenmek için.
Je ne veux pas en parler.
Konuşmak istemiyorum bu konuda.
Désolé. Sur la liste des choses défendues... parler.
Üzgünüm, yapmaman gereken şeyler listesinde konuşmak da var.
Je ne suis pas censé en parler.
Bunu... Bunu... Söylememem gerekiyor.
Je pensais que nous pourrions... Parler d'abord.
Önce bir konuşuruz diye düşündüm.
De quoi veux - tu parler?
Ne hakkında konuşmak istiyorsun?
Cela... pourrait isoler l'entité, la paralyser, nous pourrons parler à David seul.
Bu belki de o varlığı izole edebilir. Onu durdurup David'le özel olarak konuşmamızı sağlayabilir.
Ce n'est pas un lieu pour parler.
Hayır, hayır, hayır, hayır. Burası konuşma yeri değil.
Nous sommes là ce soir pour parler de violence.
Bu akşam şiddet hakkında konuşmak için buradayız.
On est là pour parler de nature humaine.
İnsan doğasından bahsetmek için buradayız.
On devrait parler bas.
Sessizce konuşmalıyız.
On se contente d'en parler.
Sadece düşünüyoruz.
On va parler de Benny?
Benny'den bahsedecek miyiz?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]