Translate.vc / Francês → Turco / Passa
Passa tradutor Turco
332 parallel translation
Durant les deux semaines suivantes, Trina vint chaque jour Et elle passa chaque fois deux ou trois heures sur la chaise de McTeague.
Trina iki hafta boyunca neredeyse her gün 2, hatta 3 saatini McTeague'nin sandalyesinde geçirmişti.
L'été passa — Puis vint l'automne, toute revêtue de jaune.
Yaz geride kaldı, akabinde sonbahar geldi, her taraf sarı renge büründü.
Et le cuirassé mutiné battant pavillon rouge, passa fier devant l'escadre, sans un seul coup de feu.
Ve zaferin kızıl bayrağı tek bir el ateş edilmeden gururla dalgalanıyordu. Potemkin süvarilerin önünden geçip gidiyordu.
Le temps passa et le fils adoptif d'Arrius endurci et fortifié par les galères, devint le plus grand athlète de son époque, l'idole de Rome.
Zaman geçti, ve Arrius'un evIatIik ogIu kadirgaIarda edindigi güç ve dayanikIiIik sayesinde zamaninin en büyük atIeti ve Roma'nin idoIü oIdu.
Voilà Tony Passa. ll conduit mieux que n'importe quel voyou.
Bu, Tony Passa. Şehirdeki bütün gangsterlerden daha iyi araba sürer.
Kolka passa la nuit dehors
KOLKA GECEYİ SOKAKTA
L'hiver passa.
Kış geçti.
ça se passa dans les contrées sauvages au-delà du col.
Geçidin gerisindeki ıssız topraklarda doğmuşum.
Il passa devant ma table pour gagner la sienne.
Masamın yanından geçip kendi masasına oturdu.
En arrivant au portillon, il passa son bras sous le mien.
Kapıya vardığımız sırada elini kolumun altına koydu.
On passa quelques semaines aux Antilles... à flâner, admirer le paysage, faire des provisions... et s'attirer un peu plus d'ennuis.
Teknemiz, Antiller'de birkaç hafta oyalandı. Avare avare dolaştık, turistik geziler yaptık, erzak depoladık... ve başımızı daha da çok belaya soktuk.
Il passa majestueusement.
Zırhlar kuşanmış, çıkıyor karşılarına ve ağır bir ihtişamla yürüyor yanlarından.
La police passa au peigne fin hôtels, motels et maisons se trouvant dans un rayon de 10 km ² autour des lieux du crime.
Polis 6 kilometre çapındaki tüm otelleri, pansiyonları ve evleri soruşturmaya başladı.
Le temps passa devant moi. Ni en jours, ni en heures, mais dans la distance entre nous.
Zaman, günler ya da saatlerle değil aramıza koyduğu mesafeyle akıp gitti.
Une heure passa.
Bir saat geçmişti.
Elle passa par une succession de soins cruels.
Bir dizi acımasız bakımdan geçti.
Quand il passa la ligne d'arrivée il disparaissait dans la fumée et les flammes.
Dönüş turunda 1,5 km'lik hız-ölçme şeridine girdiğinde duman ve alevden dolayı onu güç belâ görebiliyorduk.
En outre, mesdames... voici comment votre ancêtre passa le seuil avec sa mariée. Pendant la Révolution Française... un docteur inventa une machine... pour remplacer la hache du bourreau.
Fransız Devrimi boyunca... gerçek bir doktor icadı bir emek tasarruf yöntemi... baş adamın baltasının yerini almak için.
Ramon passa une semaine à l'hôpital, puis un mois en prison pour coups et blessures et refus d'obtempérer.
Ramon hastanede bir hafta kaldı,... ve hapiste bir ay, saldırı ve tutuklamaya direnmekle suçlandı.
On allait vers le nord dans le pays des bisons quand il se passa une chose encore mysterieuse pour moi.
Bufalo arazisinden kuzeye doğru gidiyorduk. O sırada, hala anlayamadığım bir şey oldu.
Le lundi 24 août de cette même année, l'affaire Frank Flannagan / Ariane Chavasse passa devant le juge de Cannes.
24 Ağustos Pazartesi..... Frank Flannagan ve Ariane Chavasse dosyası..... Cannes'daki nikah memurunun önüne çıktı.
Pour n'avoir pas appellé un médecin quand son ami a été mordu, Harry passa quelque temps en prison.
Arkadaşı ısırıldığı halde doktor çağırmadığı gerekçesiyle,... Harry bir süre hapiste yattı.
Le bateau passa la nuit à l ´ ancre.
Gemi tüm gece demirli kaldı.
Un mois passa, puis un autre.
Bir ay geçmişti, sonra bir ay daha.
"Un souffle passa sur cette face et la rendit sublime. " ll leva une main crispée par la rage
Bu yüze azamet katan bir nefes burun deliklerini terk etti.
Nous allâmes à Cabeza de Lobo. Soudain, des soirées, il passa à la plage...
Cabeza de Lobo'ya gittik ve aniden akşamları plaja gitmeyi değiştirdi.
Je veux dire, des soirées il passa aux après-midi.
Yani akşamları, öğleden sonralar ile yer değiştirdi.
Soudain, Sébastien passa ses après-midi sur la plage.
Birden, kuzen Sebastian öğleden sonraları plaja gitmeye başladı.
Il passa sa colère sur moi.
ona duyduğu öfkeyi benden çıkarttı.
Catherine passa l'hiver au chalet devant des feux de bois.
Catherine kışı alevlerin karşısında geçirdi.
Stroud passa en jugement trois fois.
" Stroud üç kez duruşmaya çıktı.
Que se passa-t-il ensuite?
Sonra ne oldu?
Que se passa-t-il alors?
Lütfen devam edin, Bay Bartholomew. Sonra ne oldu?
Pour la réalisation de ce travail, le banquier s'adressa à notre ébéniste. Un jour, par la force du destin, l'ébéniste passa par El Paso.
Bu dolabı yaptırmak için bankacı bizim marangoza gitmiş, ama bir gün, kader bu ya, marangoz El Paso'ya gelmiş.
C'est ce qui se passa. Maman tomba malade et il l'épousa.
Bundan hemen sonra da hastalandı.
Je me souviens que Zoraide, une des 2 filles d'hôtel... passa l'après-midi avec Gasparini.
Oteldeki kızlardan biri olan Zoraide'nin tüm öğleden sonrayı Gasparini ile geçirdiğini hatırlıyorum.
Bien au contraire, le décor est planté, puisque la pièce de Monsieur de Sade, tente de montrer comment Jean-Paul Marat mourut, et le temps qu'il passa dans son bain, avant que Charlotte Corday ne frappe à sa porte.
Ama yine de, onlar sahneyi kurmuşlar çünkü Mösyö de Sade, oyununda, Jean Paul Marat'nın nasıl öldüğünü ve küvetinde geçirdiği, Charlotte Corday kapısını çalmadan önceki, zamanı anlatmaya çalışıyor.
La révolution passa, les troubles firent place au mécontentement.
İhtilal geldi geçti ve hoşnutsuzluk aldı kargaşanın yerini.
A Caen, où elle passa ses belles années, dans un couvent voué à la recherche de la vèritè, on lui recommanda Duperret, comme ami compréhensif et serviable.
En güzel gençlik yıllarını geçirdiği Caen'da hak yoluna tahsis edilmiş bir manastırda Duperret'nin adını duymuş birilerinden iyi bir dostmuş, yardımsever ve çok içten.
Et vous ne devinerez jamais ce qui se passa ensuite.
Sonra ne olduğuna inanmazsınız.
Pendant deux ans, il ne se passa rien.
İki yıl boyunca hiçbir şey olmadı.
Enterrons cet homme qui vécut bruyamment... mais passa en silence.
Üzüntüyü düşünmeyelim. Hayatı gürültülü bir şekilde yaşayıp sessizce terk eden... bu adamı toprağa verelim.
Que se passa-t-il?
Peki ne oldu?
En fait, toute la fortune passa à son nom.
Aslında tüm servet o kadın adına transfer edilmiş.
Sa famille passa une semaine de vacances chez nous. On manquait de lits.
Ailesi bir haftalığına yanımıza geldi.
Elle se tourna, mais l'eau passa au travers de ses plumes La cadette, elle, se posa sur l'eau telle une libellule Elle se tourna comme l'hirondelle qui apporte un message
♪ Küçük olan yusufçuk gibi... davranarak su üstünde seker. ♪
L'une d'elle passa très près de sa tête.
Bir mermi başını ıskalayıp geçti.
Elle passa presque tout son temps au lit, à tousser dans un mouchoir.
Mendiline öksürerek, zamanını yatakta geçirdi.
Une année passa.
Bir yıl geçti.
La mort de sa fille Adèle le 25 avril 1915... passa presque inaperçue... au milieu de la grande guerre qui déchirait l'Europe.
Kızı Adele'in 25 Nisan 1915'teki ölümü Birinci Dünya Savaşı'nın hengamesi arasında neredeyse hiç farkedilmedi.
La première nuit se passa idéalement.
İlk gece olaysız geçti.