Translate.vc / Francês → Turco / Places
Places tradutor Turco
4,200 parallel translation
Essayons de nous mettre a leurs places.
Yinede, birde kendimizi onların yerine koyalım.
Il y a deux jours, ils étaient de parfaits inconnus, mais les places pour le spectacle de ce soir se sont envolées en trente-cinq secondes.
İki gün önce, onları kimse tanımıyordu ama bu geceki gösterinin biletleri 35 saniyede tükendi.
Eh bien on est sur scène devant un public qui a payé ses places,
Hepsi derken, parayla tutulmuş izleyicilerin önünde gösteri yapmayı kast ediyorsanız...
Dites-moi, ma jolie, je me demandais si vous étiez peut-être intéressée pour échanger un repas... contre deux places au premier rang. Vous en dites quoi?
Merak ediyordum belki küçük bir öğle yemeğiyle ön sıradan iki bileti takas edersin.
Désolé. Et si vous preniez ça avec les deux places, ça irait?
Onu ve biletleri almaya ne dersin?
Oui, tu peux me réserver des places dans un endroit sympa?
- Harika. Gönderelim. Bir de güzel bir yerde rezervasyon yaptır.
Y a ce trouduc qui veut gratter des places.
Kaynak yapıyor. Onu tanımıyorum.
Rejoignez vos places, les enchères commencent.
Yerlerinize oturursanız başlayacağız.
Tu as deux places de libres.
İki yerin kaldı.
Petra, on s'en fout des places, on doit y aller
Kimin geleceği önemsiz, gitmek zorundayız Petra.
La topographie décide de là où seront les meilleures places et les plus gros poissons choisissent les meilleures places.
Akarsuyun coğrafi yapısı, nerelerin daha avantajlı olduğunu belirler. Büyük balıklar da buna göre kendileri için en iyi olan mevkii seçer.
Leurs places sur la grille restent inoccupées.
Start cizgisindeki yerleri bos kalacak.
On verra nos places à l'arrivée.
Gorelim bugun Bay Reutemann nerede bitiriyor,... ben nerede bitiriyorum.
Seize femmes magnifiques et meurtrières rivalisent pour une des dix places dans La Course à la mort
16 çok güzel ve ölümcül kadın 10 kişilik Ölüm Yarışı rehberi görevi için savaşacak.
Laissez vos places aux officiers.
Ordu subaylarına verin koltuklarınızı.
Mais je vous ai eu de très bonnes places, elles sont dans l'orchestre.
Ama size çok iyi yerler aldım, orkestradalar.
Contes, office, église, cadeaux et places VIP pour le grand match!
Hikaye anlatımı, kilise, hediye verme, ve Lance'in rekor kıracağı maç için locadan bilet!
Merci pour les places.
Öncelikle biletler için sağ ol.
Veuillez gagner vos places.
Lütfen yerlerinizi alın!
Les places pour l'inauguration.
Açılış merasiminin oturma planı.
♪ I been a lot of places all around the way ♪ ♪ I seen a lot of joy, and I seen a lot of pain ♪ ♪ but I don t want to write a love song for the world ♪
â ™ ª Bir çok yer gezdim â ™ ª â ™ ª Keyif ve acıyı gördüm. â ™ ª â ™ ªAma aşk hakkında şarkı yazmak istemiyorum â ™ ª
Elle veut échanger nos places.
Yerlerimizi değiştirmek istiyor. Hissettim...
Je vous emmènerai à l'Hôtel des Nonmourrants, ou je les ai places.
Sizi Ölümsüzler Sarayı'na götüreceğim. Onları koyduğum yere.
Non, le reste est là pour regarder avec envie les 700 places afin de leur rappeler que ceux qui ont les meilleures places leur sont supérieurs.
Hayır, o kalanlar, 700 kişiye hayranlıkla bakarak, iyi yeri kaptıkları için onların ne kadar üstün olduklarını düşünecekler.
Je te donne aussi deux places du garage et un beau sous-sol.
Bir bodrum, iki de garaj yapacağım.
Un théâtre en extérieur, avec 12 000 places, entièrement vide.
Açık hava ve 12.000 kişilik. Ve o zaman tamamen boştu.
♪ you know the one that takes you to the places ♪
* Bütün yolların kesiştiği *
J'admets n'être venu que parce que le show pour lequel j'avais des places a été annulé.
- İtiraf etmeliyim. Biletini aldığım şov iptal olduğu için geldim.
Quoi, tu veux dire ce taudis de 80 places ou nous étions?
Az önce bulunduğumuz 80 sandalyelik kümesi mi kastediyorsun?
Je ne vois pas ce qu'il y a de si mal à faire un spectacle dans un théâtre de 80 places et voir comme ça se passe.
80 sandalyeli bir tiyatroda şovu yapıp nasıl gittiğine...
J'ai des places pour la première de Liaisons, et puisque, c'est une petite pièce qui s'est apparemment complètement réinventé en une grande comédie musicale sans changer une ligne de texte, Je dirais qu'il faut absolument le voir.
Elimde Liaisons'un açılış gecesi için ucuz bilet var ve bir oda tiyatrosu piyesi olduğu halde, tek kelime bile değiştirmeden bir müzikal olarak yeniden sahnelendiği için bence izlenmesi zorunlu.
Les places ne se vendent pas aussi bien qu'Eileen l'espérais.
Bilet satışları Eileen'in umduğu gibi iyi gitmiyor.
Par opposition à quoi? La Ronnie Moore qui a remporté deux Tony awards et a vendu toutes ses places de concert en 6 heures?
2 Tony ödüllü kazanmış ve 6 saatte bu konserin bütün biletlerini satmış Ronnie yerine mi?
Des places en premier rang.
- Yerlerinize lütfen. İlk şarkı için yerlerinize.
Quelques places.
Birkaç boş yer kaldı.
S'il était reconnu coupable, il sera conduit à travers les places publiques au Palais de Justice et ensuite brulé vif afin qu'il meure et son corps séparé de son âme.
Suçlu bulunması durumunda... Adalet Sarayı'nın açık meydanına götürülecek ve ölmesi ve ruhuyla bedeninin birbirinden ayrılması için yakılacaktır.
Ca me rend dingue quand tu te places à un niveau plus élevé, plus distancié, pour analyser, pour juger...
Kendini böyle değişik ve alâkasız bir şekilde ifade ettiğin zaman senden nefret ediyorum, analizlerin, yargıların...
- Vrai. Je sais où sont les places.
- Ben mesafeleri biliyorum.
Je connais toutes les places de l'île.
Adadaki her yolu bilirim.
Tu sais que je connais des gens haut placés, hein?
Adamlar ne tuhaflar biliyorsun, değil mi?
Je vois les 3 ponts placés ainsi.
Köprülerin üçünün de yukarı pozisyonda olduğunu görüyorum.
En fait un vagabond avec un costume de théâtre, l'indice des cartes placés sur lui.
Aslında tiyatro kostümü giymiş bir aylaktı, Oyun kartlarındaki ipucları onun üzerine yerleştirilmişti.
Si vous avez vos deux pence Bien placés en banque
İki peninle bankada Zekice yatırım yaparsan
Est-ce que ces places vous vont pour toi et Claire?
Şu ikisi sen ve Claire için nasıl?
Une rumeur circule à l'effet que de hauts placés du MI5 seront interrogés par l'avocate spéciale de M. Erdogan, Claudia Simmons-Howe.
Öte yandan, Bay Erdoğan'ın özel avukatı Claudia Simmons-Howe'un MI5'in bazı üst düzey yetkililerine de sorular yönelteceği söyleniyor.
Ce show est trop bien pour 80 places.
Bu şov 80 sandalye için çok iyi.
Des places, s'il vous plait.
- Umarım sen de olursun.
Des places.
Yerlerinize.
On va garder vos places.
Masalarınızı sizin için sıcak tutarız.
Et si j'avais un peu de clémence pour les hommes derrière un bureau des hauts placés avec peu d'honneur.
Yüksek mevkilerde alçak şerefleriyle masaların arkasında duran adamlara pek tahammülüm yoktur.
Une douzaine de griffes d'ours, quelques compliments bien placés, ils sont coincés.
Birkaç kutu tatlı çörek ve iyi düşünülmüş, birkaç iltifata atlarlar hemen.