English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Plombier

Plombier tradutor Turco

1,013 parallel translation
Et je ne trouve Ni plombier ni térébenthine.
Bir su tesisatçısı bulamadım ve neftyağımız da yok.
Faites venir un plombier.
- Bir muslukçu gönderseydin.
Parfois, j'aimerais être mariée avec un boucher ou un plombier.
Bazen bir kasap ya da muslukçuyla evlenseydim keşke diyorum.
Lambert est parti chercher un plombier.
Lambert tesisatçı getirecek.
- Le meilleur plombier.
- Bu civarın en iyi tesisatçısı.
- Le seul plombier.
- Tek tesisatçısı.
Il se fait tard, Mr Byrne. Le plombier n'est pas venu pour ma baignoire.
Saat çok geç olmaya başladı Bay Bryne ve tesisatçı, hâlâ aşağıdaki küveti tamir etmek için gelmedi.
Non, le plombier est en bas.
- Borulardan geliyor. Çok eskidiler.
Sauf si c'est Ernie, le plombier romantique.
Doğru söyle. Birisi yok, bunu biliyorsun.
C'est tout ce que la haute fidélité a besoin - un bon plombier!
"Hip" olmalı, Bob. Yalnız Kübalılar "hep" derler. Bir dakika.
Un plombier, 2,97.
Marangozlar, 2.81. Tesisatçılar, 2.97.
J'ai dû attraper le téléphone et appeler le plombier.
Ama banyoda telefon vardı. Ben de muslukçu çağırdım.
J'étais là, avec un plombier inconnu... et pas de vernis aux ongles!
Orada, yabancı bir muslukçuylaydım ve ayak parmaklarım ojesizdi.
J'appelle le plombier.
Muslukçuyu arayabilirim. O, bu işte çok iyi.
Ne mêlons pas le plombier à ça.
Hayır, muslukçuyu karıştırmayalım buna.
Si Helen vous trouvait sous la douche... elle vous prendrait pour le plombier.
Eğer seni duşta bulsaydı herhalde seni muslukçu sanardı.
Un plombier blond?
- Sarışın bir muslukçu mu?
Pas de chambre privée : je gagne moins d'argent qu'un plombier.
Doktor, bu özel odayı telafi edemem. Ben bir öğretmenim, musluk tamircisi değil.
- Plombier, postier? - Non.
- Tesisatçı, postacı.
Je ferai venir un plombier demain.
- İşte. Yarın buraya bir muslukçu getiririm.
le plombier... le laveur de vitres.
Postacıya, muslukçuya, temizlikçiye.
Monique et l'haltérophile. Mme Bauchet et le plombier.
Mademoiselle Monique ve halterci Madame Bocher ve muslukçu.
Un mariage en blanc dans une petite église, avec un plombier... qui lui offrira... ses excellentes intentions!
Ona sadece değersiz bir isim ve iyi niyet dolu bir sefalet verecek bir muslukçuyla, basit bir kilisede beyazlar içinde evlendiğini görmek için mi?
J'appellerai un plombier pour mettre une douche et l'eau chaude.
Bir tesisatçı getirip duş tertibatı da koyduracağım.
- Le plombier est là.
- Su tesisatçısı geldi.
Elle a épousé un plombier.
Bir tesisatçıyla evlendi.
Le plombier plombait quelque part, et tous les gamins étaient à l'école.
Tesisatçı bir yerlerde tesisat yapıyordu, çocuklar da okuldaydı.
Ce soir-là, je lui ai fait appeler le plombier pour lui dire... qu'elle prenait un petit congé loin de lui et des gamins.
O gece tesisatçıya telefon ettirip ondan ve çocuklardan uzakta... tatil yaptığını söylemesini sağladım.
Alors, je lui ai dit que si elle me dénonçait... j'enverrais une photocopie de cette lettre au plombier.
Sonra da eğer beni ihbar ederse... o mektubun bir kopyasını tesisatçıya postalayacağımı söyledim.
Si j'ai besoin d'un plombier, je t'appelle.
Muslukçu gerekirse seni çağırırım.
Si je gagne, j'aurai moins d'argent qu'un plombier.
Diyelim ki yarışı kazandım. Yine de bir tesisatçıdan daha az param olacak.
Peut-être avec du fil et du chewing-gum... ou même mieux, nous appellerons un plombier.
Belki bir iple veya bir sakızla. Ya da en iyisi bir tesisatçı çağırırız.
Il manque le plombier. Mécanicien.
Yalnız küçüğü eksik, hidrolik olanı....
- Il y avait le plombier et donc... - Ça va!
Sen git.Tesisatçı gelmişti de.
Tant que tu y es, appelle le plombier.
O bizim. Oradayken, sıhhi tesisatçıyı da ara.
Et le plombier viendra demain.
Yarın tesisatçı gelecek.
Le plombier. Le propriétaire m'envoie vérifier vos lavabos.
Ev sahibiniz lavabo ve tuvaletinize bakmamı söyledi.
Je suis le plombier. Il y a une fuite chez vous.
Ev sahibiniz duvardaki kaçağa bakmam için beni yolladı.
Travailler de tes mains, fermier, plombier... au lieu de tenir un stylo.
İnsanın elleriyle çalışması demektir. Çiftçilik, tamircilik gibi şeyler. Yazı-çizi işleri değil de böyle şeyler işte.
Mais je suis plombier, je ne sais pas jouer!
Ben muslukçuyum, aktör değil.
C'est le plombier.
Muslukçu.
- Moi? - Je sui plombier.
- Tesisatçıyım.
- Moi... - Je suis plombier.
- Ben tesisatçıyım.
Appelez un plombier!
Bir tesisatçı çağırın!
Elle connait aussi celui du plombier par coeur!
Tesisatçının numarasını da ezbere biliyor.
Un mec avec tes talents peut pas être plombier.
Senin yeteneklerine sahip biri tesisatçı olamaz.
Mon frère Sol, il est plombier. Il gagne deux fois plus et il a les congés payés.
Kardeşim Sol, tesisatçı, benden iki kat fazla para kazanıyor ve üç hafta da izni var.
Appelez un magasin de meubles, un Plombier, ou apportez de la térébenthine.
- Neftyağı getir. Bir şeyler yap, Stevens. - Tabi, hanımefendi.
Ce n'est pas juste de l'appeler un plombier.
Ondan hoşlanıyorum. Çok tatlı biri.
- Toi et le plombier romantique?
- Ciddi mi?
- Un plombier!
- Tesisatçı!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]