Translate.vc / Francês → Turco / Positive
Positive tradutor Turco
1,269 parallel translation
Positive un peu, tu veux?
İyimser ol. İşte.
Pas d'identification positive?
Yani Lazarey'in katilinin kimliği teşhis edilemiyor mu?
Spike positive, Gunn pisse à travers tous les bureaux.
Spike, pozitif düşünüyor. Gunn, ofisin her yerine işiyor.
Suzie, si tu es positive, je pourrai pas t'aider.
Test sonucu pozitif çıkarsa sana yardım edemem.
C. Duquesne est positive à la cocaïne.
Calleigh Duquesne'in kokain testi olumlu çıktı.
Elle est positive, mais cest pas la taupe?
Kriminalistinde uyuşturucu çıktı ve sen köstebek olduğuna inanmıyorsun, öyle mi?
Un peu de détermination, de la pensée positive, un peu de confiance, un...
Küçük belirlenmesi, bazı olumlu düşünme, biraz inanç, biraz...
- Restons sur cette pensée positive.
- Bu güzel olur işte. - İyi düşünmeye devam edelim.
La victime a été testée positive au percoset et à la vicodine.
Kurbanda Percoset ve Vicodin çıktı.
Je suis positive pour dire que je me casse rapido d'ici...
Burayı acilen terkedeceğim konusunda pozitifim.
Il faut rester positive.
Olumlu kalmak önemlidir.
- Discrimination positive.
- Olumlu hareket.
De cette philosophie positive des tout petits pas?
Her şeyi ilahi bir güce bağlamayı mı?
Positive, Bri-Z.
Olumlu düşün, Bris-göz.
Le Patronus est une force positive.
Patronus bir çeşit pozitif güçtür.
Il est en liberté surveillée et il a besoin d'un type de son âge qui ait une influence positive sur lui.
- kendi yaşında birine ihtiyacı var, ona pozitif etkisi olacak birine ihtiyacı var.
Reste positive.
Pozitif kal.
Rappelle-toi, toute chose positive a un côté négatif, c'est le Yin et le Yang.
Unutma, bütün şeyler pozitif ve negatif yönleri içerir, yin yang. ( Yin yang : Çin öğretisinde iyi ve kötü )
On en a parlé, parfois la peur est positive, elle nous fait garder le contact avec nous-mêmes.
Bazen korkunun sağlıklı olduğuna dair bir konuşma yaptık. Çünkü korku, dikkatli olmamızı sağlar.
Sois positive, Brit.
Güzel şeyler düşün Brit.
Positive?
İyi enerji mi?
Si jamais ma volonté a péché contre son amour, soit par parole, soit par pensée, soit par action positive, si jamais mon regard, mon oreille, aucun de mes sens, a été charmé par quelqu'autre apparition que lui,
Hiç ihanet ettimse aşkına düşüncede, ya da davranışta ; ... gözlerim, kulaklarım ya da başka herhangi bir duyum başkasında bulduysa hazzı ki henüz olmadı hiç olmadı hiç olmayacak...
Depuis que je te connais, je vois ça de façon plus positive.
Seninle tanıştıktan sonra, daha olumlu bakıyorum.
Sois positive.
Olumlu düşünmelisin.
- C'est vrai, son attitude est positive.
- Yok. Onun davranışları olumlu.
Je voudrais vous éviter la mésaventure de Progeia si vous avez une politique généreuse de discrimination positive.
Azınlık kotanızı doldurmak arzusuyla yapacağınız bir girişim sonucu, Progeia'nın başına gelenlerin sizin başınıza da gelmesini istemem.
Une discrimination positive bonne pour l'Amérique?
Olumlu ayrımcılık Amerika için iyi mi?
Faire quelque chose d'agressif et déjanté en gardant une énergie positive
Yaratan insanlar arasında pozitif enerjiyle saldırgan ve kopuk
Sois plus positive.
Daha olumlu düşün.
Mais il y a intérêt à ce que ce soit de manière positive.
Fakat ne iş yaparsan yap, bu pozitif bir iş olmalı.
La plus grosse controverse actuelle aux Etats-Unis, c'est la "discrimination positive".
Peki şu an Amerika'daki en önemli konu nedir sizce? Şu an Amerika'daki en ihtilaf çıkaran konu... pozitif ayrımcılık.
Non, la "discrimination positive" a êtê instaurée pour contrer les politiques imposées par le gouvernement américain pendant l'esclavage et qui continuent à nous affecter.
Hayır, pozitif ayrımcılık, Amerikan hükümetinin kölelik döneminde uygulamış olduğu... ve şu an dahi bizi etkileyen bir denge politikasıdır.
Beaucoup de gens vont dire que si on est intelligents et brillants, on n'a pas besoin de la "discrimination positive", pas si on fait tout pour être le meilleur.
Bir çok kişi, "Eğer gerçekten en iyisi, en zekisi sensen... " ya da en iyisi, en zekisi olmaya gerçekten çabalıyorsan, pozitif ayrımcılığa ihtiyacın yoktur " diyor.
Nous avons trouvé la réaction au film très positive.
Yapıtları arasında sayısız film ve televizyon jenerikleri de vardı.
De nos jours, le mot "asile" a une connotation positive.
O günlerde, "barınak" sözcüğü güzel çağrışımlar yapmaktaydı.
je penses que nous avons une identification positive.
Buna pozitif teşhis diyebiliriz sanırım.
Vous aurez une appréciation positive mais les accusations demeurent.
Burada yaptığın şey kesinlikle dosyana eklenecek, ama içinde bulunduğun durum hala devam ediyor.
Oui, elle est positive au virus.
Evet. Tıbbi kanıları pozitif çıkmış.
Vous voulez introduire la pensée positive dans la division?
Bu departmanda desteklediğimiz türde, pozitif bir yaklaşım.
- Attitude positive.
- Bu gerçekten olumlu bir yaklaşım.
Et l'analyse toxique est revenue positive aux benzodiazépines.
Ayrıca toksikoloji sonuçlarına göre kanında benzoyazepin varmış.
Parce que "Les chiens de l'enfer" c'est un nom cool pour un groupe mais l'image positive s'arrête là - Je m'en occupe.
Çünkü Cehennem köpekleri güzel grup ismi olurdu ama olumlu görüntü sona erdi.
C'est le même mec, mais je ne peux pas faire d'identification positive s'il porte des lunettes de soleil.
Bu aynı adam, ama gözlük taktığı için kimliğini tam saptayamıyorum.
Mais faut rester positive, ma petite.
Ama pozitif kalmalısın, evlat.
C'est une nouvelle alternative, positive, je crois.
Gittikçe gelişen bir alternatif. İyi de bir alternatif bence.
Pour le vrai talent, une séparation est souvent positive.
Bazen gerçek yetenekler için ayrılık daha hayırlıdır.
- Je suis positive.
- Pozitifim.
En outre, une réaction positive à votre travail pourrait atténuer cette brouille entre votre épouse et vous.
Bence yazılarına yapılacak olumlu bir yorum eşinle olan sorunlara da yardımcı olabilir. Emin misin?
Écouter, si je suis ici, c'est pour discuter face à face et de façon positive de l'autre direction que pourrait prendre notre relation.
Bak, buraya seninle ilişkimizi iyi yönde başka bir boyuta taşımak için.. ... yüzleşmeye geldim.
Mais j'essaie de rester positive.
Fakat her şeye rağmen ümidimizi kaybetmemeye gayret göstermeliyiz.
Je sais qu'il y a un risque à chaque fois qu'on traverse la Porte, mais toujours, je reste positive.
Bunun her zaman aldığımız bir risk olduğunu biliyorum, geçide her adım attığımızda, fakat...