Translate.vc / Francês → Turco / Pèse
Pèse tradutor Turco
1,554 parallel translation
Si on compte les points... deux mortes, ça pèse lourd.
İhtilaf konularına gelince, iki ölü kadın kötü.
- Ça pèse au moins une tonne!
- Bir ton ağırlığında gibi.
- La porte pèse 30 tonnes.
- Geçit 30 ton ağırlığında efendim.
Attends, elle pèse 10 kg.
Dur ya da. 10 kilo gelir herhalde, Donna.
Elle appuie sur le poisson quand elle le pèse!
Alabalığı tartarken ona yaslanıyordu.
Sa corpulence. ll est plus petit et pèse beaucoup moins que Mulder.
Vücudu tabi ki de. Mulder'dan daha kısa ve... daha zayıf.
Ce mec pèse une tonne!
Herif bir ton ağırlığında.
"Je ne pèse que huit livres et demie... " et Tante Harriet dit que je suis tout le portrait de mon père adoré.
Sadece dört kiloyum ve Harriet teyzem sevgili babamın tıpatıp aynısı olduğumu söylüyor.
L'hôpital de l'Etat m'a envoyé ton dossier. Il pèse une tonne.
Ben de seninle ilgili Eyalet Hastanesi'nden gönderilmiş bir dosya var. 10 feet uzunluğunda.
Sachons reconnaît re la menace qui pèse sur notre peuple et jouer le rôle qui s'impose dans la destinée humaine.
Bu fırsat, toplumumuza yönelen tehdidi kavrayıp..... insanlığa ilişkin olayların şekillenmesinde eşsiz bir rol üstlenmek.
Tu sais combien il pèse ton sac?
Bu çanta neden bu kadar ağır sence?
Il pèse vingt ans de prison!
Bu kalem yaklaşık 20 yıllık.
Je pèse 40 kg, abruti.
42 kiloyum, o kadar içki kaldıramam geri zeka.
- Quel cochon pèse le plus?
- Hangi domuz daha ağır?
Il suffit qu'un truc lourd inanimé pèse sur le couvercle de la boîte.
Sadece sandığı kapalı tutmak için, ağır bir cisme ihtiyacımız var.
Je me suis pesée avant de partir, et je pèse presque 500 g de plus qu'hier.
Evden çıkmadan önce tartıldım. Ve dünkünden yarım kilo fazla çıktım.
Combien pèse une vie en comparaison de quelque chose de totalement inédit?
Daha önce hiç yapılmamış birşeyle karılaştırıldığında... tek bir insanın hayatının değeri nedir?
Il pèse.
Adam yüklü.
La malédiction pèse toujours sur nous!
- hala lanetliyiz! - evet!
Le cheval pèse 540 kg, Sam. Je ne suis qu'une pensée après coup.
Bu at 540 kilo çekiyor, beni hissetmez bile.
Je pèse 1 1 5 kilos.
105 kiloyum.
Sa taille, son nom et combien il pèse.
ismi, mesleği ve kilosu dışında.
Je me mettais sur ma jambe gauche, pour éviter que ça lui pèse.
Sol ayağımın yani sağlam ayağımın üzerinde duruyordum böylece ağırlığımı halata vermiyordum.
Un de ces types cadrent avec la chronologie, mais ils pèse 150 kilos.
Bir adamın tahliyesi tam zaman aralığına denk geliyor ama... O da 150kg.
T out ce fric pèse trop lourd.
- Üzgünüm, planlarım var.
Je pèse les conséquences de ma proposition, mais je vous donne toutes les options.
Bu nacizane bir öneri değil, Kaptan... fakat ben size olası tüm seçenekleri sunmak durumundayım.
J'essaie mais ça pèse au moins 1000 soleils.
Bir dakika. Deniyorum. Bu 1000 güneş ağırlığında.
Ça pèse une tonne.
- Annemden gelmiş.
Ce matou pèse 100 kilos.
Bu kediciğin ağırlığı birkaç yüz pound çeker.
Elle est bien entraînée, elle pèse plus de 4 tonnes.
İyi eğitimliydi, ağırlığı dört tonun üzerinde.
Si ce travail vous pèse tant, pourquoi ne pas laisser tomber?
İşiniz sizi bu kadar rahatsız ediyorsa, niye bırakmıyorsunuz?
Une menace grave pèse sur plusieurs villes.
Şehirlerimize karşı ciddi bir tehdit var.
Je ne pèse que 20 kilos parcequ'il ne garde RIEN pour lui, et vous me dites que..
Pekala! Dışa vurdukları yüzünden 20 kilo geliyorum.
Il ne pèse pas 20 kilos.. Et ces deux là sont les meilleurs amis du monde!
20 kilo değil ve bu ikisi en iyi arkadaşlar.
On commence avec le médecin légiste, qui récupère le corps... le pèse, le mesure, attache l'étiquette à l'orteil... s'occupe des organes, et collecte les échantillons.
Cesedi ; düzelten, tartan, ölçen, not eden hayati organları kaydeden, standartları toplayan bir adli görevli açığımız var. Standartlar mı?
Eh bien, c'est ici que l'on mesure et pèse les...
Burası, cesetleri ölçüp, tarttığımız yer.
Ce costume pèse une tonne.
Bu kostüm de amma ağırmış yahu.
"C'est un type a priori innocent, " aucune accusation ne pèse contre lui, " il n'y a aucune preuve d'un éventuel méfait,
Az çok bildiğimiz biri bu, hiçbir yanlış yapmadı, kimse onu yanlış bir şey yapmakla suçlamıyor, yanlış bir şey yaptığını gösteren bir kanıt yok ama bizce tüm olasılıklar onun suçlu olduğunu gösteriyor.
Si vous me tranchez la gorge... Je ne pourrai pas annuler le contrat qui pèse sur votre tête.
Boğazımı kesersen... buraya gelmene neden olan teklifi sunamam.
ce truc pèse une tonne.
Bu şey bir ton ağırlığında.
Cette mine antipersonnelle pèse huit livres.
Bu antipersonel mayını üç kilo ağırlığında.
Ce poids est une voiture... qui pèse sur ta mère!
Bu ağırlık bi araba, annenin üzerine çıkmış!
C'est une locomotive à vapeur de type Balwin 284 S35,... construite en 1931 par Baldwin Motors. Elle pèse 200 tonnes et...
Baldwin 2-8-4 model, S3 sınıfı buharlı lokomotifi var 1931 yılında Baldwin Lokomotif Fabrikası'nda yapıldı. 207 ton ağırlığında ve...
Je dirais qu'il fait une taille 48, qu'il pèse environ 180 kilos qu'il fait entre 2,6 m et 2,7 m, que sa jambe droite boîte et qu'il a trois dents en cuivre.
80 numara ayakkabı giyiyor olmalı. 160 kilo civarında. Boyu ise 2 metre 70 santim.
Il pèse 15 livres environ. Brun jaune avec des oreilles tombantes plus foncées.
Yaklaşık yedi kilo, açık kahverengi, kahverengi yumuşak kulaklı...
II pèse 115 kilos et ne parle que de geckos.
120 kilo geliyor ve o... o her zaman gecko'lardan bahseder.
Je sais que ça te pèse. Moi aussi.
Bununla uğraşmak istemediğini biliyorum.
Ajoute 1 kg au pèse-personne avant de repartir.
Gitmeden evvel 1.5kg daha ekle kadınlar ağırlığına.
Ta vie te pèse tant que ça?
Hayatın zor mu?
Et ainsi, la malédiction pèse sur nous.
... bu nedenle lanet bize bulaştı.
Dans cette vie de mortels, il n'y a pas que notre enveloppe corporelle qui pèse dans la balance.
Bu geçici hayatta, dengede duran sadece vücutlarımız değildir.