English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Rance

Rance tradutor Turco

186 parallel translation
Les Rance, les Peters, les Perry, les Joad, les uns après les autres, chassés.
Ranceler, Peterler, Perryler, Joadlar... Birbiri ardına, hepsi atıldılar.
- Je gage que le café y est rance.
- Bahse girerim kahvesi küflenmiştir.
Un sergent russe lui a offert une livre de beurre rance.
Rus çavuş, yarım kilo acı tereyağıyla gelince.
Cette histoire sent le rance.
Var, ama artık bu haber bayatladı.
Cette petite chose rance que tu détestes avec toutes les fibres de ton être?
Bütün varlığınla nefret ettiğin şu kokuşmuş ufaklık mı?
- Appelez-moi Ransom.
- Hayır, hayır. Rance. Rance.
Je suis content que vous soyez venus.
Rance. Geldiğine sevindim.
Il ne portait plus d'armes depuis des années.
Tabanca taşımıyordu Rance. Yıllardır taşımadı.
Pas encore fini, Rance?
Tanrım, Rance, daha bitmedi mi?
C'est pour Ransom.
İşte Rance'in yemeği.
- Vous croyez que je pourrais?
- Rance, sence yapabilir miyim?
- Ransom va "m'instruire" à lire.
- Rance bana okumayı öğretecek.
Je suis désolée.
Rance, üzgünüm.
Après tout ce que vous nous avez appris, c'est vous qui nous faites renoncer?
Rance. Öğrettiğin onca şeyden sonra şimdi boyun eğmemizi nasıl söyleyebilirsin?
Il veut s'opposer à Liberty Valance?
Yani Liberty Valance'ın karşısına mı çıkacak? Rance mi?
On aura besoin de vous plus tard pour tout le côté juridique.
Rance, yasal bir konu için sonra sana ihtiyacımız olacak.
Il y en a d'autres!
Rance, lütfen.
Il a juré la perte de Ransom.
Rance'a neler yapacak ettiği yemini bir duyman lazım.
J'ai amené la voiture, comme Mister Tom l'a dit.
İyi akşamlar. Bay Rance, arabayı getirdim.
Partez, Ransom.
Git Rance.
Ransom!
Rance?
Ransom Stoddard?
Rance Stoddard?
Rance?
Rance? Rance!
Ransom est sorti armé.
Rance elinde tabancayla dışarıda duruyor!
On sait tous que Stoddard ne met pas une balle au but quand il a un pistolet dans la main!
Bildiğin gibi Rance Stoddard elinde silah varken kafasındaki şapkayı bile vuramaz.
Si ça avait été vous au lieu de Valance...
Rance, Valance'ın yerinde sen olsaydın, seni...
- Rance, Handy Strong.
- Rance, bu Handy Strong.
Viens, Rance.
Haydi Rance.
Rance!
Rance! Rance!
Il a raison, Rance.
O haklı Rance.
- Mais M. Rance...
- Ama Bay Rance...
J'ouvrirais un cabinet d'avocat.
- Belki avukatlık bürosu açarım. - Rance...
La livraison de cire pour parquet reçue hier était rance. "
dün gönderdiğiniz zemin cilası bozuk çıktı... "
Comment vas-tu... poisseuse bonbonne d'huile à frites rance?
Nasılsın kekremiş zeytinyağı kızartmasının yapışkan şekeri?
Lentement, il fit tomber quelques miettes de cake rance... qui restaient accrochées aux plis de son gilet.
Yediği pastanın kırıntılarını yavaşça süklüm püklüm yeleğinin plilerinden temizledi.
La margarine est rance.
- Bu margarin bozulmuş.
Lugubre, rance...
Kasvetli, iç bunaltıcı,...
qui est rance et qui pue.
Bozuk ve kokuşmuş.
Ca vous a pas fait plaisir de le voir dans cette eau rance?
Kafasını o kokmuş suda görmekten hoşlanmadığınızı söylemeyin bana.
Il y a de l'oeil de triton là dedans, de l'humus d'arbre, de vieux cerveaux de lézards des écailles d'un serpent de mer rance.
İçinde kurbağa gözü, üç küf, yaşlı kertenkele beyinleri ekşimiş deniz yılanı pulları var.
Ces putains d'artichauts baignent dans l'huile rance.
Bu siktiğimin enginarları kokmuş yağda yüzüyorlar!
La dernière fois, il était rance.
Geçen seferki iyi değildi.
Minable, sale, rance
Opera yıldızı!
Minable, sale, rance, c'est La Nouvelle-Orléans!
# Bakımsız, hamamböceği ve kaba # # New Orleans #
Cette salade est pourrie, flétrie, rance.
Bu marul solgun ve çürük.
La viande rance revient à la charge!
Bozuk jambon saldırısı!
Il règne une odeur de moisi, l'air est rance.
Havada kesif bir küf kokusu var.
On nous l'offre parce qu'elle est rance.
Bunu nasıl karşılayabildik? Çünkü küflüydüler.
Peut-on vivre dans la sueur rance d'un lit poisseux, croupir dans le stupre et forniquer dans une bauge infecte?
Ama pis kokulu ter sıvanmış bir yatakta ahlaksızlığa batmış tatlım, balımla sevişirken o iğrenç domuz ahırında.
Donc, il n'a pas macéré dans de l'huile rance.
Şu an yediğin sandviç küflenmiş yağa bulanmamıştır.
Celle-là était un morceau de viande particulièrement rance. 20 dollars la passe.
Kız gerçekten de çok iğrenç bir et parçasıydı. Bir seferine yirmi dolar alıyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]